Hüseyin EREN
Arka planı okumak
Şundan oldu bundan oldu, öyle yapmasaydın böyle olmazdı, ben olmasaydım veya ben olsaydım kabilinden sözler… Neticenin nereye varacağı veya neyin neticesi konuştuğumuz fark etmez. Sebeplere müracaat etmekle sebeplere tesir vermek inceliğini pek düşünmeyiz! Alışkanlık ve kapıldığımız akışkanlık etkendir bunda, zamana uymuş, biraz uyuşmuşuzdur.
Ferdi hayatımızdan bahsederken böyle olduğu gibi dünya hadisatını da bu minval üzere bakar ve yorumlarız; cüzde ne isek külde de oyuz bir nevi. Kelimeler gönül denizinden kıyıya dökülen dalgalardır; deniz temizse temiz dalgalar sahile vurur, sahili şekillendirir, kirli ise aynı şekilde!
Tevhid denizinin dibi ve sahili var mı ki? O denize girende “ben” diye bir şey kalır mı, “ben” varsa denize girmemiş, sahilde yürünüyor, ayaklar ıslatılıyordur…
İman kuraklığı, İslam kıtlığında nasıl bir nesil yetişirse öyle bir nesille karşı karşıyayız; genci yaşlısı fark etmiyor, aynıi asıl nesil! Ülke geleceği, dünya gidişatı nereye doğru olduğu “apaçık” değil mi?
Neden böyle oldu, neden böyle oluyor?
Tevhid ehli hal ile halini umumiyetle gösterseydi böyle mi olurdu, ülkeler ve kıtalar buna bigâne kalır, iyiliğe ve güzelliğe uzak mı dururdu?
Gazze böyle olur, Kudüs esir durur, İslam beldeleri işgal edilir miydi?
Fesat çıkaran, kan döken, zalim ve cahil insanla meleklerin geçemeyeceği öteye geçen insan arasındaki derin ayrılığı fark etmek ve bilmek, kendini bilmek “Rabbini” bilmeyi o bilmek de eşya ve hadisleri o bilişle okumayı götürür!
Zihin ve kalpteki yükleri atmak ve parlatmak; tevhid aynasını pak gösterir, doyumsuz melekût akış seyredilir, hep güzellik devşirilir iyilik görülür, iyilik işlenir, zalime diklenilir, zulme dur denilir!
Sükût denizinde tevhid dalgalanır da dalgalanır, tecelliden tecelliye geçilir, güzellikten güzelliğe intikal edilir; “Her şey ya bizzat güzeldir veya netice itibariyle güzeldir” noktasına gelinir, o noktada “gayb” olunur!
“Güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen hayatından lezzet alır” dilde tekrarlanan bir söz değil, özde yaşanan bir “hale” dönüşür…
Yunusça “Biz bu dünyadan gider olduk, kalanlara selam olsun” hiffetine erişilir, hakikat iffetine bürünülür.
Her şey sebep dâhilinde ve vesile ile oluyor, mesele “arka planı” görmek ve okumak vesselam.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.