Hüseyin YILMAZ

Hüseyin YILMAZ

Kutub Yıldızı'na Dair Bir Hasbihâl!

Risâle-i Nurlarla ilk karşılaşmam 1970. Ortaokul birinci sınıfta evinde ikamet ettiğim Kâhta'nın ilk Nur Talebelerinden merhum Fırıncı Hacı İbrahim'in evinde gördüğüm Nurları dâvâ edinmem ise 1974. Elli iki yıldır fâsılasız devam ettiğim bir düşünce mâbedi Nurlar, hâlâ hecelemekte olduğum bir tefekkür ummanı, burçlarına tırmanmaya çalıştığım sarp bir hisar.

Bediüzzaman Said-i Nursî, uğrunda hayatımı fedâ edebileceğim müstesna bir kahraman, en az külliyatı kadar hayatımın Kutub Yıldızı. Nur Külliyatını onsuz düşünmek, güneşi söndürmek demek. Hiçbir eser, Risâle-i Nur gibi, müellifi ve hayatıyla tecezzi kabul etmez bir küllî değildir. Şahsım gölge düşürmesin, telkiniyle yaptığı tahşidat, şâkirdlerine yol göstermekten ibaret, hakikat değil. Hakikat değil, zîra Bediüzzaman'ın hayatında da, şahsiyetinde de Nurlara düşebilecek hiçbir gölge yok.

Uzun yıllar Üstad'ın hayatını yazma düşüncesinden uzak kalmaya çalıştım; yazamayacağımı düşünüyordum, onu yazmanın kolay olmadığını biliyordum. Hayatının ilk cildini lütf-u İlâhî ile yazmış olmama rağmen, hâlâ aynı kanaatteyim. Nefsü'l-emre aksettiği gibi yazmaktan çok uzak olduğumun farkındayım.

Ne var ki, zamanın ilcaatı yazmamı emrediyordu. Ulaşmakta artık çok zorlandığımız genç nesillere Üstad ve şaheser külliyatını ulaştırmanın bir yolu olarak gördüğüm Kutub Yıldızı'nı roman olarak yazmaya onun için teşebbüs ettim. İlk cildi kaleme aldığım her safhada büyük bir suhulet ve mânevî ihsanla karşılaştım. Üstad'ın ruhaniyetini en sıkıntılı ve yeis telkin eden vakitlerde hep yanı başımda hissettim.

Okunabilir, akılda kalacak, gençler için rehber bir eserin ortaya çıktığı ümidindeyim.

3.png

Asıl güçlük ise yeni başlıyor: Van ve esâret hayatını hâvi olacak ikinci cildin tasavvuru karşısında ecel terleri döküyorum. Üstad'ın bu hayat devrine dair kayıtlar çok az, sıhhatleri teyide muhtaç ve karma karışık. Bir gün birileri bu devri yazmak isterse, hangi malzeme ile yazacak, diye düşünen olmamış. Sadece yaşamış ve çekip gitmişler.

Buna rağmen yazılması gerekiyor. Gayret bizden, tevfik Allah'dan.

Birinci cildin yankısız kalma ihtimaline de, aksine de kendimi kaptırmak istemiyorum. Biliyorum ki, mükellefiyetim yazmaktan ibaret. Yapabileceğim en iyi şey, yazmak. Gerisi hem vazifem değil, hem de boyumu aşıyor.

Şâyet bir şekilde devam edemezsem, yazamazsam; yazılması, geleceğe vasiyetimdir. Bediüzzaman'ın şahsiyet ve hayatı âtî nesillerini Nurlara îsal edebilecek en geniş ve en suhuletli yoldur.

Türkçe bir ihanet eseri olarak bu kadar tahrib edilmeseydi, aynı hıyanet düşünce dünyamızı bu kadar çoraklaştırmasaydı, Nurların hayat ve hâkimiyeti daha parlak devam edebilirdi. Heyhat ki, o dâvâyı kaybettik. Artık Nur Talebelerinin bile Nurları istikbale taşıyacak bir dili yok. Yaşlı ağızda kalmış tek diş gibi duran benim gibi bir avuç mâzi mirası ise, kimsenin dönüp bakmadığı bir eski zaman eşyası, baykuşların bile tünemediği harâbe...

Kitabın sitesi, okuyucu ile temas zeminim olacak. Yorumlarınızdan, itiraz ve tenkidlerinizden istifade ile yenilerini yazmaya gayret edeceğim. Müstağni davranmazsanız sevinirim.

www.kutubyildizi.com

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
25 Yorum