İnsan, çok ümidsiz, çok nankör, çok şımarık, çok böbürlenen kimsedir

İnsan, çok ümidsiz, çok nankör, çok şımarık, çok böbürlenen kimsedir

Ayet meali

Bismillahirrahmanirrahim

Cenab-ı Hak (c.c), Hûd Suresi 7-11. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:

7 . Ve amelce hanginiz daha güzeldir diye sizi imtihân etmek için, gökleri ve yeri altı günde yaratan O’dur; arşı ise (daha önce) su üstünde idi. (1) (Ey Resûlüm!) Celâlim hakkı için, “Muhakkak siz öldükten sonra diriltilecek olan kimselersiniz!” desen, inkâr edenler mutlakā: “Bu, apaçık bir sihirden başka bir şey değildir!” der.

8 . Ve and olsun ki onlardan azâbı sayılı bir müddete kadar ertelesek, mutlakā: “Ona (o azâbın gelmesine) mâni‘ olan nedir?” derler. Dikkat edin! (O azab) onlara geleceği gün, kendilerinden geri çevrilecek değildir ve kendisiyle alay etmekte oldukları (azab), onları kuşatmış olacaktır.

9 . Şübhesiz ki, insana tarafımızdan bir rahmet tattırsak da, sonra bunu ondan çekip alsak; doğrusu o, gerçekten çok ümidsiz, çok nankör olur.

10 . Hem muhakkak ki, kendisine dokunan bir zarardan sonra ona (o insana) bir ni‘met tattırsak, mutlakā: “Kötülükler benden gitti” der. Çünki o gerçekten çok şımarık, çok böbürlenen kimsedir.

11 . Ancak sabredip, sâlih ameller işleyenler müstesnâ. İşte onlar için bir bağışlanma ve (pek) büyük bir mükâfât vardır.

1- “Manzûme-i şemsiye (güneş sistemi) ile arz (dünya) dest-i kudretin (Allah’ın kudretinin) madde-i esîriyeden (maddenin en küçük parçası olan esir maddesinden) yoğurmuş olduğu bir hamur şeklinde imiş. Madde-i esîriye, mevcûdâta nazaran (varlıklara nisbetle) akıcı bir su gibi mevcûdâtın aralarına nüfûz eden (işleyen) bir maddedir. وَكاَنَ عَرْشُهُ عَلَي الْمَٓاءِ [Arşı ise (daha önce) su üstünde idi] âyeti şu madde-i esîriyeye işârettir ki, Cenâb-ı Hakk’ın arşı (Arş-ı A’zamı) su hükmünde olan şu esir maddesi üzerinde imiş. Esir maddesi yaratıldıktan sonra, Sâni‘in (herşeyi san‘atla yaratan Allah’ın) ilk îcadlarının tecellîsine (görünmesine) merkez olmuştur.” (İşârâtü’l- İ‘câz, 238)