Erdoğan ÇELEBİ
İttihadı İslam sürecinde Şeairi İslamiye ve Hürriyet hareketleri
İttihadı İslam yazıları-III
İslam birliği sürecinde elbette öncelikli olan kalplerin birlikteliğidir. Müminlerin birbirlerine karşı duyacağı kardeşlik duygusu çok önemlidir. Bu da aramızdaki birlik noktalarını tesbit etmek ve ortak noktaları sürekli gündeme taşımakla olur. Müslümanların birbirlerine karşı ünsiyet, dostluk hissetmeleri ve yakınlık kurmanın yollarını aramaları bunun ideali ve telaşı içinde olmaları oldukça önemlidir.
Bunun ise kabaca iki yolu vardır. Bu iki yol arasında illa öncelik ve sonralık olmayabilir. Bu iki süreç aynı anda eşgüdümlü olarak işletilebilir.
Birincisi, İslam şeairi anlayışını geliştirmektir. Şeair noktasında İslam halklarını şuurlandırmaktır. Bediüzzaman şearin şahsi farzlardan daha önemli olduğunu ifade eder. Bunun içinde önce şeairin ne olduğunu anlatmak daha sonra da tek tek şeairleri tesbit etmek ve bunları yaşatmaya çalışmak gerekiyor. Şeair, İslamın topluma bakan yönüdür ama bu konuda fertlere büyük vazife düşmektedir.
İkincisi ise, hürriyetçi anlayışa sahip olmak ve hürriyet hareketlerini- elbette meşru daireler içinde- halen, kalen ve fiilen desteklemektir.
İslam şeairi, İslamın dış görünürlüğüdür. Yani, görüldüğü zaman derhal Kur’an’ı, Peygamberi, Allah’ı, İslamı hatırlatan nişanelerdir. Peki bunlar neler olabilir?
Bismillah’tır. Her işe Allah’ın adı ile başlamaktır. Biz dahi şeair tesbitine onunla başlarız. Besmele doğrudan yaratıcı ile bağ kurmak O’na istinad etmek O’nun adına hareket ettiğinin şuurunda olmaktır. Yani, noktai istinaddır.
Bir diğeri, selam vermek ve almaktır. Esselamü Aleyküm ve Aleykümüs Selam’dır. Hz. Peygamber (asm) aramızda selamı yaymamızı tavsiye buyurmaktadır. Bu da müminler arasında ünsiyeti ve dostluğu geliştirecektir.
Rububiyet şirkinden azami korunmak için inşallah ve maşallah tabirlerini yaygınlaştırmaktır. Yani bütün kainattaki faaliyetlerin Cenabı Hakkın Rububiyetinin ve icraatının bir eseri olduğunu bilip sebeplerin sadece perde olduğunu ve hikmetinin iktizası olduğunu bilmektir.
Yine, farzlara dikkat etmek, farzları açıktan yapmaktan çekinmemektir. Farzda riya olmadığı anlayışına sahip olmamız gerekiyor.
Farz namazları cemaatle ve camide eda etmektir. Cemaatle yapılması daha faziletli olduğu belirtilen bütün ibadetlerimizde cemaat birlikteliği ile hareket etmek İslamı daha görünür ve yaşanılır kılacaktır. Bu bağlamda özellikle, Cuma namazlarını,Bayram namazlarını sayabiliriz.
Bediüzzaman Hazretleri ise, İslam şeairlerinin en tepesine Hac farizasını koymuştur. Haccın kongre özelliğine dikkat çekerek bu farz vazifenin ferdi ibadet anlayışından ziyade toplumsal yönüne vurgu yapmıştır. Haccın istişare, meşveret, tanışma, kaynaşma özelliklerinin işletilmesi halinde gerçek fonksiyonunu icra edeceğini vurgulamış olup bayram namazlarının şeair özelliğinin bundan sonra geldiğini ifade etmiştir.
Bütün bunların ifası ile İslamın görünür ve yaşanılır hale gelmesi ve elbette Cenabı Hakkın rızası murad edilmektedir.
İslamın en haşmetli yaşandığı ve görünür olduğu ortam ise, hiç şüphesiz İttihad-ı İslamın yaşandığı zamanlar olacaktır. Öyleyse diyebiliriz ki, en büyük farz vazife olan İttihad-ı İslam aynı zamanda en büyük şeairdir.
Hürriyet hareketlerine gelince, hürriyetin yaşanılır kılındığı ortam ittihadı İslam içinde en güzel zemindir. Hürriyet olmadan ittihadı İslam olamaz. İttihad ağacı ancak hürriyet zemininde yeşerebiliyor. Böyle olduğunu ahirzamanın mütefekkirinden öğreniyoruz. O ki, istibdat anlayışının İslamın gereği zannedildiği dönemlerde meşrutiyete, bilahere de demokrasiye destek vererek bu hürriyet anlayışının İslamın özünde bulunduğunu, İslamın istişare, şura ve meşveret müesseselerinin dört mezhebe göre de hürriyetçi yönetimleri teşvik ve tavsiye ettiğini belki zorunlu kıldığını bizlere hatırlatmaktadır.
Ayrıca dinde zorlama yoktur ayetinden ve imanın tanımından da bunu çıkarmak mümkündür. İnsanın hakiki imana sahip olabilmesi için özgür iradesiyle iman etmesi makbuldür. Zira, risalelerde imanın tanımı yapılırken, “kulun cüz’i iradesinin sarfından sonra Cenabı Hakkın kalbe koyduğu bir nurdur” denmesi bizlere İslamın fert olarak yaşanmasının ön şartının da ferdin özgür kararı olduğunu ihtar eder.
Peki, değişmez gündem olan Arap uyanışı sürecine nasıl bakacağız? Öncelikle bunun bir Arap Baharı ya da kışı olmadığını bir hürriyet ve özgürleşme süreci olduğunu ifade ederek başlayalım.
Bu süreci en iyi ifade eden kavram Arap baharı ya da Arap kışı değil; Arap uyanışıdır. Zira, Arap uyanışı bir süreci ifade ettiği için sonbaharı da kışı da yazı da kapsar. Diğer adlandırmaların ise, kuşatıcılığının olmadığını ve sürecin tamamını göremediğini ya da ifade edemediğini belirtmek gerekiyor. Bunu nereden anlıyorsunuz diyecek olursanız, şöyle ifade edebilirim. Sürece olumlu bakanların Arap Baharı tabirini tercih ettiğini, sürece olumsuz ve karamsar bakanların ise Arap Kışı tabirini kullandığını görüyoruz. Sürece gerçekçi bakan ve sürecin tamamını görebilen bir nur okuyucusu ise bunu en iyi ifade eden kavramın Arap Uyanışı ya da Üstadın tam tabiriyle Arab İntibahı olduğunu söyleyecektir.
Arap halkları hareketi, mevcut haliyle yeni bir dönemin başlangıcından ziyade ve önce eski baskıcı, istibdat döneminin sonunu ve tasfiyesini ifade eder. Acizane bununla anlatmak istediğim şudur. Yani, bir dönem tasfiye edilirken hemen bahar yaşanmayacaktır. Bu hikmete de Sünnetullaha da Adetullaha da uygun değildir. Öyleyse bahardan önce yaşanması gereken bir sonbahar ve daha sonra da yaşanması gereken bir kış mevsimi vardır. İnşallah arkasından baharı da yaşamaya başlayacağız.
Ha! Biz şunu yapabiliriz. Sonbahar ve kış döneminin kısa sürmesini, bir an önce baharın gelmesini temenni ederiz, halen, kalen, fiilen dua ederiz. Ama önümüzde baharın ve yazın yaşanmasının kaçınılmaz bir süreç olduğunu biliriz ve ümitsizliğe kapılmayız, heyecanımızı, ümidimizi taze tutarız. Ve deriz ki; “Asyanın bahtının miftahı meşveret ve şura olduğundan şu istikbal inkılabatı içinde en yüksek gür sada islamın sadası olacaktır.”
İslamın her yönüyle neşvü nema bulduğu, bütün iyi hasletlerin dünyanın her tarafında bayraklaştığı, İttihadı İslam dönemi ise, İlayı Kelimetullah ve tebliğ vazifesinin her yönüyle kurumsallaştığı, Cenabı Hakkın cemali esma ve sıfatlarının yer yüzünde en a’zam mertebede tecelli ettiği, yani bütün cemali isimlerin celal mertebesinde aşkın ve taşkın yaşandığı haşmeti rububiyet dönemini ifade edecek ve İslamı kör gözlere ve tutulmuş akıllara da ihtar edecek, Allah’ın ayetlerini herkes için görünür kılacaktır, İnşaallah.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.