İyi bir evlilik için
İyi bir evliliğin nasıl olması gerektiğine dair ne çok şey yazılmış, ne çok şey söylenmiş ve ne çok teori üretilmiştir.
Banu Yaşar'ın Yazısı
Hakkında yüzlerce kitap yazılmasına rağmen, sözü yaşamak, sözü söylemekten daha kolay olmamıştır hiçbir zaman... Emek verirsen, zaman tanırsan, karşındakini rakibin gibi algılamazsan ve kıyamazsan ona, ayağı kaydığında elinden tutarsan, yüreği yandığında ve canı acıdığında yanında olursan, tutunur sana, daha çok sever seni... Daha çok güvenir, daha çok yanında ve yakınında olur. Birlikte ve beraber olmanın gücünü ve tadını yaşayarak geçirilmiş bir ömür daha çok doyurucu, daha az yorucudur. Birbirinin imtihanı olmak yerine, birlikte bütün imtihanları karşılayıp, kolaylaştıran olmak ne güzeldir. Tek başına zordur hayat... Yanında tutunabildiğin, seni sevgisiyle destekleyen, besleyen, kabul eden birinin varlığı ne kadar önemlidir aslında.... Peki neler yapılabilir iyi bir evliliğe iyi bir başlangıç için, daha az yorucu ve daha az yıpratıcı olması için, hangi yoldan gidilmeli, nereden başlanmalıdır....
İki farklı ailede yetişmiş iki insanın çok farklı kişilik özelliklerine sahip olması çok tabiîdir. Bu sebeple evliliğin ilk birkaç yılında sorunlar daha yoğunlukta olabilir. Yanlış anlaşılmalar, çoğu zaman kendimizi doğru ifade edemediğimiz için oluşur. Ortak bir dilin oluşması biraz zaman alacaktır. İleride geriye dönüp baktığımızda çok olumsuz şeylerin hatırlanmaması için çok incitici ve ağır sözler kullanılmamalıdır. Evliliğe ve eşimize zaman tanımak, onu tanımaya çalışmak iyi bir başlangıç olacaktır. Eşimizin duygusal ihtiyaçlarını ve sevgi dilini keşfetmek için, onu önyargısız dinlemeli ve seyretmeliyiz. Herkesin sevgi dili birbirinden oldukça farklı olabilmektedir. Kimi güzel şeyler duyduğunda, kimi ona özel davranışlar sergilendiğinde kendini sevilmiş hisseder. Bu sebeple kendimizi doğru ifade edebilmek de önemlidir evlilik içerisinde... Sen ile başlayan cümleler yerine ben ile başlayan cümleleri kullanarak eşimize kendimizi ifade edebiliriz. Sen ile başlayan cümleler suçlayıcıdır. Karşımızdakinin savunmalarını arttırır sadece...
Konuşma, sen, ben kavgasına dönüşür adeta.... ‘Sen beni hiç düşünmüyorsun, sorumsuzsun, sen dinlemiyorsun, anlamıyorsun’ şeklindeki cümleler muhatabında, karşı saldırıya geçme fırsatı sunar, bu yönde tetikler. Oysa ki, ‘beni düşünüp aradığında çok mutlu oluyorum, beni böyle dinlediğinde kendimi çok özel hissediyorum, bana böyle seslendiğinde çok mutlu oluyorum’ gibi olumlu cümleler kurmak, karşımızdakini daha fazlasını yapmak için teşvik eder. İnsan psikolojisinin bir sonucu olarak, yapılmayan davranışlar değil de küçücük de olsa yapılanlar ifade edildiğinde, bu konudaki memnuniyet söylendiğinde ilişki adına daha olumlu sonuç vermektedir. Bizim kültürümüzde ise bunun tam aksine, hep eksik olan, yapılmayan, hatalı olan söylenir. İyi olan zaten yapılması gerekenmiş gibi düşünülür ya da karşımızdakinde bir lakaytlık oluşturacağı vehmedilir. Güzel söylenen sözler, güzel hitapla başlayan seslenişler ilişkilerde olumlu sonuçlar doğurur. “Hep ben mi yapacağım?” diye düşünmemek lâzım, evlilik eşit ilişki ya da ticarî bir anlaşma değildir. Sürecin bir kısmını biz taşırken, diğer tarafını da o taşıyordur. Oysa ki, insan nefsi hep kendi yaptıklarını ve kendi fedakârlıklarını görür. Hz. Peygamberin ‘eşinize kızdığınızda onun güzel huylarını, güzel hallerini düşünmeye çalışın’ demesi de bu sırra uygun olan bir tavsiyedir. Bazen eşler arasında küçücük bir olay o kadar büyür ki, içinden çıkılmaz hale gelir. Bu kadar büyümesine sebep olan, bazen o olaydan çok, zihnimizde geçmişe dair bir sürü duygunun bu durumla birleşmesidir. Kalbimizde sürekli tekrarlayıp, öfkemizi arttırırız, sonra da olay istemediğimiz bir noktaya gelir. Bu sebeple öncelikle eşimize hüsn-i niyetle davranırsak hem o, hem de kendimiz daha az yıpranmış oluruz.
İnsan evlilikle beraber yeni bir aile kurar, yeni bir düzen oluşturur. Eski aile düzenine, anne babasına aşırı bağımlı olan insanlarda, yeni ortama alışmak biraz güç olmaktadır. Eşle yaşananlar anne, babayla paylaşılmakta ve sorunlar daha da büyümektedir. Özellikle ilk yıllarda iki kişi arasında yaşananların aileye aktarılmaması problemlerin büyümeden çözülmesine sebep olur. İki kişilik mahremiyetin korunması aradaki sevgi bağının da güçlenmesine yol açar. Sırlar uluorta paylaşıldığında, sorun haline gelirler. Anne babaların söyledikleri ve yorumları da olaya katılınca problem bütün aile bireylerine ulaşmaktadır. Bu sebeple eşler arasındaki sorunlar özellikle ilk yıllarda ailelere anlatılmazsa, sonuçları ileriki yıllara kadar devam eden kronik problemler oluşmaz. Eşlerin birbirlerinin aileleri hakkındaki görüşlerini kötü bir dille ifade etmeleri de çoğu zaman ilişkiyi olumsuz etkilemektedir. Bu konuda insan nefsi kendi anne, babasındaki problemleri bilse de, eşin bunu söylemesi savunmaya, korumaya yol açmaktadır. Eşimizin ailesi hakkında onunla konuşurken, güzel kelimeler seçersek, bir incinmişlik varsa da, güzel bir dille ifade etmeye çalışırsak, karşımızdakinin nefsine değil, kalbine yönelmiş, kalbine hitâp etmiş oluruz.
İnsanın kendini, fıtratını, zaaflarını, korkularını tanıması ve bunları değiştirmesi ne kadar uzun zaman alıyorsa ve bu süreyi kendimize tanıyorsak eğer, eşimize de büyümesi, kendiyle yüzleşmesi ve değişmesi için zaman tanımalıyız...
Yeni Asya