Hüseyin EREN
İzlerinden gidilesiler
Çok katmanlı düşünür, çok boyutlu bakarlar eşyaya, hadiselere. Bir fikri, bir mefkûreyi kalbi kabul ettirmek için aklın süzgecinden geçirir, vicdanın mihenginde tartar, sonra buyur ederler içeri. Çeliştiklerinde akıl, kalp, latife, vicdan, sırla istişare ederler; nefsi sokmaz, şeytana dâhil etmezler bu istişareye.
Muhabbet evinde, uhuvvet bahçesinde yaparlar görüşmelerini, konuşmalarını, halleşmelerini, helalleşmelerini. Şartlar ağırlaştığında müfritane devam ederler şefkatli buluşmalara. Nefse asla acımazlar, şeytani vesveseleri asla hoş görmezler bu birliktelikte.
Sadakate sadık, saygıya saygılıdırlar. Edeptir taçları. Sadakat diye nefisten beslenen aklın her düşüncesine hemen kabul etmezler; beklerler, ölçerler, biçerler, tartarlar; bakır çıkarsa sahibine saygı ile iade ederler.
Akla sadakat adına başka bir latifenin görüşünü saygısızca saldırmazlar. Saygı adına aklın yanlış görüşünü görmezlikten gelmez, hakikati yüzüne haykırır. Sadakat ve saygı sınırlarını iyi çizerler, yanlışı düzeltirken edep dışına çıkmazlar. Öfkeye ve gıybete asla tenezzül etmezler.
İsimlere ve resimlere sadık değil, hakikate âşıktırlar; hikmeti nerede ne isim ve resimle bulurlarsa baş tacı ederler. Sevgileri, sevdiklerinin isabetsiz görüş ve davranışını edeple uyaracak kadar keskin ve derindir.
Uyuyan fitneyi uyandırmamak için gerekirse uykularından geçerler. Kılıçları tahtadandır, adalet-i mahza peşindedirler. Adalet-i mahzanın uygulanacağı yerde izafiye tercih etmenin zulüm olduğu şuurundadırlar. Örtülemez yanlışı, aşikâre isabetsizliği sumen altına atacak kadar da saf değildirdirler.
Nefislerine okumak için okurlar, başkalarını ilzam etmek için değil. Nefsin daima kötülüğe sevk ettiği bilincindedirler, şeytanınsa peşlerinde. İstiaze ve istiğfar adımlarla yürürler, zikir solur, hikmet yer, hakikat içer, tefekkürle bakarlar.
Suskunlukları yanlış konuşma korkusundan, hayır söyleyememe endişesinden. Allah’a ve ahirete Kur’an’a ve kâinata bakarak inandıklarından boş sözden, kemalsiz kelamdan, hakikatsiz hallerden kaçabildikleri kadar kaçarlar.
Kötü konuşmaların, gıybet kokan sözlerin olduğu meclislere uğramazlar, yüz çevirerek oradan uzaklaşırlar.
Akıl ayakları yere basarken kalp ayağı ile semalarda gezer, yıldızlarda konaklar, galaksilerin gül goncalarını koklarlar. Küçük dünyanın küçük işlerine metelik vermezler; zihinde, zamanda, hayalde iktisadı ihtiyar ederler. Bilirler ki ömür az, lüzumlu işlerse çoktur; az ömrü bakiye tebdil etmek en büyük meseleleridir.
Tenekeyi, bakırı, gümüşü, altını, altının ayarlarını ayırt edecek kadar feraset; aklını başkasının cebine koymayacak, kalbini kiraya vermeyecek kadar da dirayet sahibidirler. İzlerinden gidilir böylelerinin; cam ile elması ayırmış, elması tercih etmişlerdir.
İzlerinden giderken de daima kontrol edilir; acaba izler, o izler mi diye. Değilse yeni yol, yeni yön, yeni yöntem aranır kaybolan izleri bulmak için; sadakati, saygıyı, edebi, muhabbeti, uhuvveti bırakmadan.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.