Kalispera

 Levent Bilgi hocamızın yakın zamanda çıkan “Ben ve Öteki Rojin” kitabından bahsetmek istiyorum bu yazımda. Mor ve bordonun tonlarındaki kapağıyla içindekilerden pek de ipucu vermeyen gizemli bir sandık gibi geldi bana ilk elime aldığımda. Nitekim kabını hafif araladığımda “İnsan varlığı kuran değil,  seyreden ve anlamlandırmaya çalışandır.” cümlesiyle pek de haksız olmadığımı düşündüm. İlerledikçe de kendini arama, içinde bulunduğunun düzenin, kavganın veya davanın “haklılığını” sorgulama, en önemlisini varlığını sorgulama yolunda bir pusula olduğunu fark ettim.

 Çok gerçekliğe yakın olmasa da ilginç karakterler vardı kitapta. Mesela Noyan bunlardan biri. Gereğinden fazla halim selim oluşu. Her vakıada sinirlerine hakim olabilmesi ve hikmetli hareket etmesi. Yer yer eski Türk filmlerinden fırlama repliklerle bir anda ortama romantik veya bilgece bir hava katması. Her ne kadar gerçeklikten uzak olsa da ruhumda hala var olduğunu ümit ettiğim beyaz köşeye ucundan da olsa dokunabiliyordu.

 Ve Rojin… Romana ismini vermeyi hak etmiş bir karakter. Kitabın büyük bir bölümünde çaresizlikten, ezilmişlikten, hak ettiğini elde edememekten kaynaklanan nefretin ve intikamın cisimleşmiş hali. Kalan bölümünde de en paslanmış tabularımızı paramparça edip, ruhumuzu mengene gibi sıkan toplumsal kalıpları bir anda silerek, bizi kıyısız okyanuslarda gezintilere çıkaran karakter. 

 Roman aslında bu iki karakterin birbirine aşkını anlatıyormuş gibi gözükse de belki de anlatılan en az şey aşktır. Aşktan önce kendini tanımlamayı, insan olmayı, ruhunu aramayı bazen fazla bilmiş şiirlerle bazen de Kandıra F Tipi Cezaevi’nin bir hücresinde gözleri tavana dikerek yapılan nefsi hesaplaşmalarla anlatıyor bize.

 Bir olay yok aslında kitapta. Zaten olay anlatmadığını itiraf ediyor yazar. Hatta “Olay istiyorsanız gidin Amerikan filmi izleyin.” diyecek cüreti de buluyor kendinde. Çünkü seni öyle bir arayışa sürüklüyor ki gözün hiçbir olayı görmüyor zaten.

 İlgimi çeken başka bir kısım da Girit’te yaşanan Türk-Rum Savaşı veya Kardeşliği kısmıydı. Kökenim anne tarafından Girit’e dayandığı için ya da iki halkın birbirine kırdırılmasının benzerliğinden olsa gerek bu hatıraların kitaba eklenmesi hem farklı bir yaklaşım getirmiş hem de daha evrensel bir hava katmış diye düşünüyorum.

Kimdir öteki olan, ben mi, biz mi,
Yoksa sen mi, siz mi?
Peki, ben ötekiysem bana göre sen öteki değil misin?
Öyleyse sana göre de ben mi ötekiyim?
Nedir öteki?
Nedir bireyi öteki kılan, kıldıran şey?
Etnik kimlikler mi, din mi, mezhep mi, coğrafya mı,
Ekonomik koşullar mı?
Yaşama şartlarımız mı?

 Zamanında “Kalispera”(Rumca selam) diye selamlarmış Giritliler birbirlerini. Belli ki hoşuna gitmemiş bu halet birilerinin.

 Demek ki hoşuna gitmiyor Türk ve Kürt’ün kardeşliği birilerinin…
Son söz; bence bu kitap roman değildir. Deneme de değildir, deneme-roman da değildir. Bu kitap bir ruh tornavidasıdır. Al eline kurcala kurcalayabildiğin kadar…
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
4 Yorum