Muhammed Numan ÖZEL
Karşımızdakine nasıl bakmalıyız?
İnsan tabiri bir bütünün tamamına verilen isimdir. Yani bir küll’e verilen isimdir. Bir bütünlüğü temsil eder. İnsan vücudunun bir parçasına yani cüz’e insan değil aza denilir. Manevi hizmetler de insan vücudu gibidir. Tek ve parça olarak düşünülemez. Düşünüldüğü zaman ona hizmet denilmez ve istenen netice de ele geçmesi adeta imkânsızdır. Yani netice noksan ve metod hatalı, fikir ise marazlıdır.
Çünkü, “insanın bir eli diğer eline rekabet etmez, bir gözü bir gözünü tenkid etmez, dili kulağına itiraz etmez, kalb ruhun ayıbını görmez.. belki birbirinin noksanını ikmal eder, kusurunu örter, ihtiyacına yardım eder, vazifesine muavenet eder; yoksa o vücud-u insanın hayatı söner, fabrikanın çarkları birbiriyle rekabetkârane uğraşmaz, birbirinin önüne tekaddüm edip tahakküm etmez, birbirinin kusurunu görerek tenkid edip sa'ye şevkini kırıp atalete uğratmaz. Belki bütün istidadlarıyla, birbirinin hareketini umumî maksada tevcih etmek için yardım ederler, hakikî bir tesanüd bir ittifak ile gaye-i hilkatlerine yürürler. Eğer zerre mikdar bir taarruz, bir tahakküm karışsa; o fabrikayı karıştıracak, neticesiz akîm bırakacak.”[1]
Hizmet-i Nuriyede ekseriya yaşanan sıkıntıların temelinde var olan şey nur hizmetinde Risale-i Nur’un esasatı yerine nefs, heva ve şahsi anlayışlarla hareket etmektir.
Hizmet düsturları Barla, Kastamonu, Emirdağ Lahikaları ve Tarihçe-i Hayat isimli eserlerde talim etmiştir uzaktan eğitim sisteminde. Bu eserler “Değişen dünya hâdiseleri, geniş ve küllî mes'eleler ve şartlar altında isabetli hizmet-i Kur'aniyenin esaslarını ders veriyor.”[2] Bu sebeple hizmet düsturlarını bilmemek veya işine gelmediği için başka metodlar koymak ve tatbik etmek nurculuktan ihraçtır. Çünkü Bediüzzaman’ın davasında Bediüzzaman’ın metodu caridir. “Esaslar bir yana benim anlayışım esastır” deyip yerine kendi anladığımızı tatbik etmek hatalı bir fiildir.
Geniş ve külli hadiseler karşısında şahsi anlayışlar denizden katrenin katresi ancak olabilir. Bu sebeple bizler fiilimizi esasat-ı nuriyeye göre yapmalıyız.
Hizmetimizdeki tüm ferdler bir bütünlüğün parçasıdır. Yani küll’ün cüz’üdür. Bütünlük ve beraberlik ancak hizmeti netice verir. Her ferd bir istidad sahibidir ve farklı bir mizacı ve istidadı kabiliyeti var. Bu sebeple herkesi basma kalıp olarak şekillendirmek cânilikten başka bir şey değildir.
Farklı müstaidlerin beraber hareket etmesi neticesinde fevkalade bir netice hâsıl olur. İhlas Lem’alarındaki iğne ustalarının misali bunun tecessüm etmiş halidir. Arzu eden bakabilir.
Bir hizmet beldesi ve zemininde hizmet eden kimseler herkesten ziyade müteyakkız davranmalıdır. Bunun için de esasat-ı nuriyeyi hizmet metodu olarak tatbik etmelidir. Şahsi anlayışlarını ıslah etmeli. Farklı müstaidlerin önünü kapatmak yerine onun o hareketini ulvi gayeye tevcih etmelidir. Âkıl olan bunu yapar çünkü o müstaid kendisini daha da terakki edecektir.
Hizmet zemininde ferdlerin kusurlarını nazara alıp hareket etmemek elzemdir. Çünkü önüne geçmek ve uzaklaştırmak yerine kusurunu kapatıp hizmette şevkini kırmamak vücubiyet derecesinde elzemdir.
Bu tesanüdün neticesinde ancak iddia edilen şeye takarrüb edilebilir. Fiil makuse olursa netice de…
“Hayat-ı ebediye içindeki saadet-i ebediyeyi netice veren bir fabrikanın çarkları hükmündeyiz.. ve sahil-i selâmet olan Dâr-üs Selâm'a ümmet-i Muhammediyeyi (A.S.M.) çıkaran bir sefine-i Rabbaniyede çalışan hademeleriz.” [3]
[1] Lem'alar (160)
[2] Emirdağ Lahikası-1 (9)
[3] Lem'alar (161)
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.