Hülya YAKUT
Kendi cenaze namazını kılmak
Tarihten süzülüp gelen şehid hikâyelerini dinleyip de etkilenmemek mümkün mü?
Bildiğim, okuduğum ve duyduğum her olayı sanki yeni duyuyormuşum gibi etkilenirim.
Belki de bu,ilkokul öğretmenlerimizin bizlere kazandırdığı bir özellik.
Tarih bize lâzım…
Çok az millete nasip olacak binlerce şanlı levhalar var.
Savaşın içinden gelmiş,vatan-bayrak müdafası yapmış,din-iman mücadelesini kahramanca yaşamış ecdadı anlamaya çalışmak bile ayrı bir meziyet olsa gerek.
‘Asım’ın nesli’ diyor ya rahmetli Akif…
İşte bugünün bizlerine en çok o nesli,o ruhu anlamak düşüyor.
Ne kadar anlayabiliyoruz bilemem.
O ruh gerçeğini,sisli aynalardan yakalamaya çalışıyoruz çoğu zaman.
Yaş ortalaması onyedi,onsekiz…
Erzak torbaları bomboş…
Yırtık…var yok arası potinleri…lime lime kıyafetleri…ana kuzuları…
Yemek olarak su çorbası…peksimet üstü şükür.
İşte böyle bir nesil…Asımın neslinin Rablerine teslimiyet secdesinin şeref levhalarından biri Çanakkale.
Varoluş mücadelesinin akla-hayale sığdırılamayan hikayeleri .
İmkansıza rağmen Allah’ a güvenmek…
Teslimiyet içerisindeki mahzuniyet.
Mazlumiyetle çepeçevre kuşatılmış yiğitlik.
Seyyid çavuş’ belkide o kahramanlardan sadece adını bildiklerimizden biri.
Gecelerin ayazı belli ki umurlarında bile değil.
Açlık,yoksulluk onlara dokunmamış bile.
Düşmanın dün topla tüfekle yaptıklarının karşısında dimdik, sağlam, çözülmeden, ayrılığa düşmeden durmuş yiğitler.
Orada ırklar yoktu.
Şehirler,bölgeler,diller önemsizdi.
Ölüme gülerek koşan o gencecik fidanlar tek vucut,tek yürek değil miydi?
Bir idiler…Beraberdiler…
O yiğitlerin rehberi Hz.Hamza olduktan sonra,ne önemi vardı Adıyamanlı, Urfalı, Maraşlı, Afyonlu olmanın.
Çöllerden beter yanık yürekleriyle biliyor ve inanıyorlardı ki,zaman vatanı kurtarma zamanıydı…
‘Albayrak’ dalgalanmadıktan sonra yurdumun semalarında,ne önemi vardı yaşamanın.
Bu ülkenin çocukları,düşmana izin verir miydi hiç?
Bu yurdun masum evlatları,şeytanın sırra kadem bastığı o mukaddes zamanlarda, meleklerle dostluk kura kura cephede kanını dökmekteydi.
Onlar tertemiz, hür, güvenli ve bizim diyebileceğimiz bir vatan bırakmak için toprakla kucaklaştılar.
Onlar meftun oldukları hayalin kollarında can veren yiğitlerdi.
‘Şehitlik’ mefkuresinin peşinden uçarken ,bugünün bizlerine emanet ettikleri vatan bayrağını direklere yetmez,yüreklerde göndere çekip gittiler.
Giderken ‘şehit’ makamına uzanıp,’şahit’makamından bizi seyre koyuldular.
Emanetlerine ne kadar sahip çıktık?
Kanlarının hakkını ödeyebildik mi?
Onların hakkını ödeyebildik mi?
Lapsekili İbrahim onbaşıdan 1 Mecit borç aldığı için son nefesini vermeden komutanına vasiyet eden,köylüsü İbrahim onbaşıyı bulup hakkını helal etmesini dileyen Halil çocuk…Daha komutanın gözünün yaşı düşmeden toprağa bir kâğıt tutuştururlar eline…Kana bulanmış kâğıtta Lapsekili İbrahim onbaşının dileği vardır.’Ben ölüyorum,köylüm Halil’i bulun ona verdiğim 1 Mecit borcu helâl ediyorum,içi rahat etsin’..
Hadi bakalım:
Gel de ağlama…
Geri dönüş olmayacağını anladıklarında,abdestsiz gitmeyelim diye tüfeklerinin kabzalarına ellerini sürüp abdest aldıktan sonra kendi cenaze namazlarını kılan askerlerin emaneti bu ülke…
Bu emanete şöyle ya da böyle hıyanetlik yapanlardan olabilme ihtimali bile ruhumun cendereye girmesine yetiyor.
Yetimin,şehidin hakkı üzerimizdeyken nasıl nasıl olur da bu ülkenin tek bir taşına hıyanetlik yapabiliriz?
Ve biz şehid olacağını bilmesine rağmen,1 Mecitlik kuruşun hesabını verip giden Lapsekili Halil ve İbrahim onbaşıyla nasıl helalleşeceğiz?
Dalını sebebsiz yere hoyratça kırdığım bir ağacın,çizip kırdığım duraktaki bankın,kirlettiğim derelerin,sokaklara fırlattığım poşetin,izmaritin ,1 Mecit paradan daha mı değerli,yoksa daha mı değersiz olduğunda kararsızım…
Bu satırları okurken gülümseyen kardeşim,haklısın…
Biz tüy döşekler üzerinde can verenlere o kadar aşinayız ki…
İster istemez şu cümle aklıma takılıyor:’Eşyanın fiatını bilmek değil,kıymetini bilmek önemlidir.’
Bir de,tilkilerden kümes bekçiliği yapmasını beklemek.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.