Kızlarıma ve öğrencilere Bediüzzaman'lı mektup

Kızlarıma ve öğrencilere Bediüzzaman'lı mektup

Sevgili kızlarım Zeynep ve Serra, Yaşamınızın yeni bir dönemine geçmektesiniz

Mustafa Ulusoy'un yazısı:

Kızlarıma ve öğrencilere mektup

Sevgili kızlarım Zeynep ve Serra, Yaşamınızın yeni bir dönemine geçmektesiniz. Liseye başlamanıza kısa bir zaman kalmışken sizlerle biraz hasbihal yapmak istiyordum ki, hem size hem de sizin gibi hayatının yeni bir dönemine geçiş yapan diğer öğrenci kardeşlerimize bir mektup yazmak geldi içimden.

Biliyorsunuz, hayatımızın her döneminin kendine ait zorlukları, sıkıntıları olduğu gibi, kendine has güzelliği ve tadı da var. Bu yaşlarda aklınız, duygularınız, düşünceleriniz, bilhassa da bilinciniz yaprak yaprak açılıyor, genişliyor, gelişiyor. Artık hayat üzerine hatta ölüm üzerine daha çok kafa patlatmak zorunda kalacaksınız ister istemez. Oyun çocuğu olmaktan çıkıp çevrenize yepyeni bir bakışla bakıyorsunuz artık; kainat içindeki yerinizi, anlam ve öneminizi merak ediyorsunuz. Yeni yeni duyguları tadıyor, şaşırıyor, anlamlarını çözmeye çabalıyorsunuz. Bir nevi hayatınızın adresini arıyorsunuz. Bunlar sizin için yeni deneyimler.

Çok yakında okullar açılacak. Dersler, bitmeyen yazılı sözlü sınavlar, yetişmesi gereken ödevler derken işiniz başınızdan aşkın olacak; yazın rehaveti yerini yaşamın hızlı akışına bırakacak. Ders çalışmak öyle yemek yemek, oyun oynamak gibi zevkli bir uğraş değildir elbette. Sıkıcıdır, zahmetlidir, doğru. Öte yandan, bereket, rahmet, iyilik, gelişmek zahmetin içinden filizleniyor. Yaratıcımız bize güzel bir şey bahşederken zahmetsiz vermiyor genellikle, ki kıymetini bilelim.

Size derslerde hayatın anlamından, dünyada var olma nedenlerimizden, her şeyin ama her şeyin Mutlak Varlıkça her an yaratıldığından pek söz edilmeyecek. Size sebep sonuç ilişkileri öğretilirken şu şunu yaptı diye belletecekler ve O'nun adını pek anmayacaklar.

Biliyor musunuz, bir gün Bediüzzaman, Kastamonu'da ikamet ederken yanına sizin gibi lise talebeleri gelmiş ve "Bize Hâlıkımızı (Yaratıcımızı) tanıttır; muallimlerimiz (öğretmenlerimiz) Allah'tan bahsetmiyor." demişler. Verdiği cevap beni her zaman büyülemiştir. "Sizin okuduğunuz her bir fenlerden her bir fen, kendi lisan-ı mahsusuyla (kendine ait özgül bir dille) mütemadiyen (devamlı olarak) Allah'tan bahsedip Hâlıkı (Yaratıcıyı) tanıttırıyorlar. Muallimleri (öğretmenleri) değil, onları dinleyiniz.'' Ne şahane bir cevap değil mi? Yanlış anlaşılmasın, burada öğretmenlerinizi dinlemeyin demek, derslerden patırtı gürültü yapın, yanınızdakilerle konuşup dersi falan dinlemeyin demek değil. Okuduğunuz derslerin bizzat kendileri Yaratıcımızı bize tanıtıp anlatıyorlar. Eğer iyi kulak verirseniz okuduğunuz tüm bilgiler size O'nu ve bizleri ne kadar çok sevdiğini, değer verdiğini anlatacak. Öğretmenler de bu konuda suçlu değil. Ne yapsınlar, onlara dayatılan müfredata göre derslerini anlatıyorlar.

Sevgili kızlarım ve öğrenci kardeşlerim,

Bana soracak olursanız hayattaki en önemli bilgi, Yaratıcımızı bilme, O'nu tanımadır. Çünkü dünyada varlığımızın tek nedeni budur. O bizi dünyada aziz, sevgili bir misafir olarak ağırlıyor.

Bu arada, size bir sır vereyim. Biz anne babalar sizleri ne kadar çok seversek sevelim, sizler Mutlak bir Varlık olan Yaratıcımızın size verdiği değeri idrak edip hissedemedikçe, bizlerin sevgisi, bizlerin sizleri koruması kollaması, size yetmiyor, yetmeyecek. Zaten, ne zaman ki size şefkat ve merhamet gösteriyoruz, bilin ki bu Yaratıcının isteğini yerine getirdiğimiz içindir. Ne zaman ki size yanlış şeyler yapıyoruz, mesela gereksiz öfkeleniyor, haklı taleplerinizi göz ardı ediyorsak, bu bizim nefsimize uymamızdan kaynaklanıyor ve o zaman O'nu da üzmüş oluyoruz.

Sevgili çocuklar,

Hepiniz ileride şu olursunuz ya da bu olursunuz. İnanın bunun çok da önemi yok. Ama hangi mesleği yaparsanız yapın, elinizden gelenin en iyisini yapın. İşte bu, mesleğinizi dünyanın en güzel işi kılacak en önemli şarttır.

İleride ulaşacağınız en değerli şey de kariyer olmayacaktır. Kalbinizde yer tutacak olan huzur, bu dünyada elde edilebilecek en kıymetli kariyerdir.

Bilmenizi isterim ki, bizi biz yapan başarı değildir. Gayrettir, çalışmanın kendisidir. İnsanın elinden gelenin en iyisini yapmak için çalışması ve vicdanın böylece rahat olması, işte budur huzura giden yollardan biri.

Bizi huzurlu bir yaşama götürecek en güzel yol, vicdanımızın rahat edeceği yoldur. Düzgün bir insan olarak yaşamak ve ölmek gibisi var mıdır? İnsanların sizden zarar görmediği, sadece hayır ve güzellik gördüğü birer insan olmak; yanında rahat ve huzur hissedilen, güven telkin eden, başkasına bilerek zarar vermeyen erdemli birer insan olmak ne kıymetli bir hazinedir.

Hiç hata yapmayacak mısınız? Elbette yapacaksınız. Bazen hiç hata yapmamaktan daha kıymetli olan nedir biliyor musunuz? Özür dilemek, pişmanlık duymak, tövbe etmek. Mesela, üzdüğünüz bir arkadaşınızın gönlünü almak, pişmanlığınızı dile getirmek kimi zaman ona verilen değeri en güzel anlatan dil olur.

Aklıma gelen önemli bir nokta da şu: Hayatı okula bırakmamak. Hayatın ve ölümün bilgisini öğrenmek için okulla kendinizi sınırlamadan okuyacak, okuyacak, okuyacaksınız. En önemlisi de, okumanın harflerle sınırlı kalmadığını keşfedeceksiniz. Artık, sadece kitapları değil; başkalarını anlamaya çalışarak, evrendeki canlı cansız diğer yaşamlara da değer vererek, yaşamı da satır satır okuyacaksınız.

Hepiniz Allah'a emanet olun.

Zaman