Kur’an Medeniyeti Sempozyumu, Mardin

Mardin elemli hatıralar ve hüzünlerle dolu bir şehir. Mardin kapısından atlayamadım, liralarım döküldü toplayamadım, vurmayın arkadaşlar ben yaralıyam, el alem al giyinmiş ben karalıyam” Mardin kapı artık kapısından atlayamayan aşığın değil şen olan Mardin kapı. Bediüzzaman’ın öğretisi bu kapıdan girmeye alıştı ve yol alıyor. Bediüzzaman’ın şahsı ve eserleri Mardin kapıdan girmeye devam ediyor.

25-27 Nisan’da Mardin’de Artuklu Üinversitesi salonlarında Kuran Medeniyeti sempozyumu yapılıyor. Kuran medeniyetinin Cuma günkü seansı onbeş onbeşte başladı. Naci Demir hoca Kur’an tilaveti ile program ibdaını yaptı. Bismillahirrahmanirrahim ‘geceden de sana özel fazladan bir namaz olarak uykudan kalk, Kur’an ile teheccüd kıl, yakındır ki Rabbin seni bir makamı mahmuda ulaştıra. Ve deki “ Ey Rabbim beni doğruluğa ulaştır, ve doğruluğa çıkar. Benim için katından bir yardımcı ver. “ Ve de ki “Hak geldi batıl zail oldu, batıl gerçekten daima zevaldedir. Biz de Kur’an dan yavaş yavaş azar azar öylesini indiririz ki müminler için bir şifa ve bir rahmettir, zalimlerin ise ancak zararını artırır. Öyle ya biz insana nimet verdiğimiz zaman aldırmaz, kendisine bir kötülük dokunduğunda da ümitsziz olur. De ki her biri kendi uyarıcısına göre hareket eder, o halde yolca en doğru olanın kim olduğunu en iyi Rabbimiz bilir. (İsra 80-84)

Tanıtım filmi Kur’an ‘ın indiği ortamı Kur’an’a ihtiyaç duyan bir toplumun çok sesli talebini, asrı saadet asrı yapan bu öznenin özelliğini, kurak manevi iklimleri nasıl saadet devirlerine çevirdiğini görselleştirdi. Medine’de Peygamberin söylemi ile medeniyetin inşa edildiğini gösterdi. Sefalet ve trajedideki insanı nasıl en güzel beyan en güzel varlığa çevirdiğini onu mahlukatın en şereflisi durumuna getirdiğini dramatize etti.

İnsan hakkı aradığı ve hakkı aramaya uygun bir karakterde mizaçta yaratıldığı için, ona en güzel beyan en güzel insanla ulaştırıldı. Akla, fikre, duygulara rehber ve kılavuz oldu Kur’an. Yüzyıllarca dünyayı aydınlattı aydınlatıyor, aydınlatacak, zamanın bütün boyutlarını aydınlatacak büyük rabbani güçlere sahip bir kitap zaten zaman da o demek çünkü zaman içindeki olayla büyür ve şereflenir, zamanın zaman olmaya liyakatı olmadığı zamanlardan birden bire saadet zamanlarına gelişi O’nun gönderdiği ile O’na ulaştı, ve Onun ışığı ile insanlık karanlıklar sahrasından aydınlık asırlara kavuştu. Dünyanın en sarp beldesinden birden bire medeniyetin beşiği olan bir şehre dönüştü.

Bünyamin Duran konuştu, uzun yıllar şark kültürü ve maneviyatıyla batı iklimini koklayan ve tahlil ve terkib eden bir bakış. Batı aydınlanmasının çıkış amacı ile Kur’an ‘ın aydınlatan söylemini karşılaştırdı. Kur’an medeniyetinin mana boyutlarının gelişmesi için yapılması gerekenleri gözlemleri ile anlattı. konuşuyor. Zaman zaman Bediüzzaman’ın medeniyet söylemi ile kendisinin de göründüğü batının içinde bulunduğu ortamları karşılaştıran Duran, batı medeniyetinin ardık durağan karakterli hatta geriye giden bir yapısı olduğunu ama islam ve Kur’an medeniyetinin sürekli kendini yenilediğini ve Avrupanın bu kurak ortamını yenileştirecek keyfiyete sahip olduğunu ifade etti. Özellikle yeni bir nefes kabul edilen Habermas’ın yanı başında iki medeniyet anlayışını sentezlediğini söyledi.

Medeniyet mutlak olmayan, farklı yaklaşımlara açık, esnek, tolerans sahibi, başkasına rıza gösteren bir yapıdır. Batı medeniyeti medeniyet üretmeni komünizmi üreterek yavrularını yiyen canavara dörnüştü. Kapitalizm, modernite ve sekülerizm cafcaflı kalabalık yapısının ötesinde batı toplumuna bir medeni inan profili kazandırmadı. Batı medeniyeti sadece formun parıtlısı ruhun ise karanlığı idi ve halen bu özelliğini koruyarak devamediyor. Biz de batının bu söylemleri karşısında bir dönemeçteyiz, ya geleneksel ve mahalli özelliklerini kaybederek zevahiri kurtarmak ve hayatın zahirini gaye edinmeye koşacak bir toplum olacağız ya da bunların ötesinde ruhun zaferi ile hayat karşısında medeniyetin zaferini ortaya koyacak bir yola gireceğiz. Bizim aydınlarımızın ve fikir ve ilim adamlarımızın batıyı sentezleyecek bilgilere sahip bir yapıya kavuşması gerektiğini ifade etti. Roterdam üniversitesinde iftar vaktinde maneviyattan uzak bir batılı kafanın şaşkınlığını anlattı. O şaşkın dediği adam Avrupa’nın fikir arenasının aktörlerindendir, onun şaşkınlığı iflas eden batı tarzı medeniyetin iflası idi. Bu şahıs klişelerini boş arsalara çeviren batının sefaleti karşısında oruçlarını açmak isteyen insanların mutlak bir emre inkıyadından doğan tesiri gördü, şaşırdı. İşte batı tarzı medeniyetin geldiği nokta ile Medine medeniyetinin bulunduğu nokta.

Batının ilim telakkilerinin veya ilme bakış açılarının eleştirisini yaptı. Fiziği camid ilişkiler olarak gören batı karşısında İbni sinanın manevi astro fiziğini ve onun devamı olan düşünceleri Bediüzzaman‘ın bakışını anlattı. Pozitif bilimin dini devreden çıkarmakla kendini yok ettiğini ama bununfarkında olmadığı yolunda yorumlar yaptı. Dekart, Fransız Ansiklopedistleri, Kant’tan bahsetti. Onların söylemlerini islam medeniyetine göre dizayn etmenin zorunluğunu anlattı. Adorno’nun materyalist kafa ile idealist olma yolundaki garip macerasını yansıttı. İnsanı küçük heveslerinin sıradan tapınağında mutlu göstermeye çalışan batının batışa doğru gittiğini ifade etti. Can çekişen batı 11 eylülü icad ederek nefret söylemi ile yeni bir medeniyet kurmak istedi ise de bu yanlış kurgu batı tarafından farkedildi ve medeniyetlerinin sefaleti ortaya çıktı. Düşünemeyen uzmanlar, hedonistler batı toplumunu literatürde olmayan bir medeniyete sürüklemekteydi bunları beyan etti.

Duran Türkler ve Kütrtlerin bir yapıda birbirini tamamlayarak yeni medeniyetimizin inşasını başaracağını ümitle öne sürdü. Yoksa birbiri ile cedelleşen bu unsurların bir medeniyet inşa edemeceğini ifade etti.

Ziya Kazıcı, medeniyet tarihindeki farklı medeniyetlerin olduğunu, en son medeniyet Kur’an ve sünnet üzerine kurulmuş nihai mükemmel bir medeniyet olduğunu söyledilb Ayetler islam medeniyetinin maddeye ve ruha yansıyan esaslarını ortaya koydular, medeniyet onların muhtevası ile topluma, biçime, mimari ve sanatlara yön verdi. Bu medeniyet zulüm ve tagallüple şekillenmedi. Osmanlı bir Anadolu beyliğinden bir büyük devlete doğru giderken medeniyeti ruhsal ve maddi bir terkip olarak anladığı için büyük olmayı başardı. Anadoludaki diğer beyliklerin güdük kalması onların yanlış anlamasından ileri geldi. Osmanlı müsamahası diğer dinlere olan toleransı onun büyümesini doğurdu. 1550 yılında Antep’te bir böbrek ameliyatının yapıldığını bizim tıp tarihçilerimiz dahi bilmez, ama bizim medeniyetimiz batının seyri ve yorumu değil atalarımızın yapmış oldukları idi, ama kendimizi araştırmamamız bizi onların hayranı durumuna getirdi. Nasır Hüsrev’den medeniyet örnekleri nakletti. Yardımlaşması esas alan sadaka taşlarını anektod olarak yansıttı. Urfa’da da mezar taşlarında aynı sadaka taşlarının benzeri durumlar olduğunu gözlemlerinden anlattı.

Akademi Başkanı Gürbüz Aksoy akademinin faaliyetlerini sempozyumlarının toplumsal gelişmeye ve manevi kalkınmaya dua olduğunu söyledi. Akademinin sempozyumları toplumun fikir bataryalarını besleğini ifade etti. Özellikle Mardin’in Bediüzzaman ve akademinin hayatındaki ayrıcalıklı yerine vurgu yaptı. Mardin Artuklu üniversitesi rektör yardımcısı Kadri Yıldırım medeniyet kelimesinin etimolojisi üzerinde durdu, Artuklu üniversitesinin Bediüzzaman Araştırmaları Merkezi kurma çalışmalarını yansıttı, akademik bakış açısının davarın seyrine yenilik getireceğini söyledi. İsmail Benek heyecanlı yorumları ile akademinin hedeflerini yaptıklarını anlattı, daha güzel faaliyet tasarılarını belirti. Mardinde gelecekteki yapılacaklar ile Adıyaman’daki ihlas müzakerelerini müjdeledi.

Akşamki fasılda Davut Işıkdoğan açılış konuşması yaptı. Kur’an’nın tarifi mahiyeti hedeflerini özetledi. insanın insanlık onurunun korunması, dünya ahiret mutluluğu onun asıl hedefi olduğunu söyledi. Kur’an’dan bazı ayetlerle onu bize tanıttı. Kuran’ın istifade ve istifaza metni olduğunu vurguladı. Bediüzzaman’ın Mucizat-ı Kur’an’iye isimli eserinin başındaki Kuran konusundaki tarif ve tafsili cümlelerini anlattı.

Daha sonra, Mehmet Emin Mülayim, Naci Demirci, Yaşar Kurt ve Eray Gübay, Hafız-ı Kur’an’lar bir saade yakın sırayla Kur’an tilavet ettiler. Kur’an sempozyumunun Cuma günü böylece son buldu.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.