
Abdulkadir MENEK
Kürt Teali Cemiyeti (III)
Bu konu ile ilgili bir başka hadise de, dönemin tanınmış yazarlarından ve önde gelen simalarından Konsolidçi Asaf Bey’in ifadeleri ile şu şekilde cereyan etmişti:
“Bir gün Divan Yolu’ndaki matbaamızda otururken odaya bir adam girdi. Kıyafeti tuhafça idi. Başında külaha benzer bir şey vardı. Bu adamı görünce Mevlanzade (Rıfat) ayağa kalktı, beni göstererek, ‘Başmuharririmiz Konsolidçi Asaf’ diyerek bana tanıttı ve onun hakkında şu bilgileri verdi:
“Bu zat en büyük din âlimlerimizden Bediüzzaman Said Nursi’dir.”
Ben de o zaman Bediüzzaman’la konuşmaya başladım. Hakikaten yüksek ilmi konuşmaları ile çok müstefit oldum. Bundan sonra sık sık matbaamıza geliyordu. Onunla konuşuyorduk. Bazen birlikte dışarı çıkıp şehir içinde gezdiklerimiz bile oluyordu.
Bilmem ne kadar zaman sonra idi. Said Nursi İstanbul’dan ayrılmıştı. Memleketine mi, yoksa başka bir yere mi gitmişti, şimdi hatırlamıyorum. Almanya ve müttefikleri büyük bir hezimete uğramışlardı. Memleket parçalanmış, vatanın her köşesinde yeni hükümetler türemeye başlamıştı. Ermenistan da bunlardan biridir. Mevlanzade Rıfat Bey bir gün bana dedi ki: “Oğlum, Ermenistan hükümeti kuruluyor. Onların Ermenistan kumalarına karşılık, imparatorluk dağıldığına göre biz de Kürdistan kuralım.”
(Mevlanzade Rıfat Bey)
Ben hayretle yüzüne bakınca, bana dedi ki:
“Ben vatan haini değilim. Onu yıkanların Allah belasını versin. Birer hırsız gibi kaçtılar. Filhakika bir Kuvayı Milliye var, ama ümit pek zayıf. Mucize devrinde değiliz. Ben bu işi Said Nursi’ye yazacağım. Çünkü onun nüfuzu çok kuvvetlidir. Hatırı çok sayılır. Onun için bu zata bir mektup yazıp göndereceğim. Ve ondan teşrik-i mesai isteyeceğim.”
Mevlanzade mektubunu yazıp gönderdi. Bundan on gün kadar geçmişti. Belki de on beş gün, hatırlamıyorum. Bir gün matbaamızda oturuyorduk. Misafirlerimiz de vardı. O zamanlar Bahriye Nazırı olan Cakalı Hamdi Paşa ile Divan-i Harbi Örfi Reisi nezdimizde idiler. Şuradan buradan konuşuyorduk. Bu sırada posta müvezzii odaya girdi ve bir mektup bırakarak çıkıp gitti. Rıfat Bey, mektubu okurken yüzünü ekşitiyor, hiddetlendiği aşikâr görülüyordu. Rıfat Bey mektubu okuduktan sonra bana fırlatarak, “Oku da gör” dedi. “Said Nursi benim teklifimi ret ediyor. Ben senin fikrine taraftar değilim, diyor.”
Mektubu gizli okumak çok ayıp olacaktı. Aşikâr olarak okumaya başladım. Cakalı Hamdi Bey ile Divan-ı Harb-i Örfi Reisi Mustafa Paşa da dinliyorlardı. Said Nursi’nin bu cevabi mektubu aynen hatırımda olmamakla beraber, bu mektubunda, Mevlanzade’nin Kürdistan kurma teklifini reddediyor: “Rıfat Bey, Kürdistan teşkil etmek yerine Osmanlı İmparatorluğu’nu ihya edelim. Bunu kabul edersen canımı bile feda ederek çalışırım” diyordu.
Benim aşikâr olarak okuduğum mektubu misafirlerimiz de dinledikten sonra Mustafa Paşa. Mevlanzade’ye, “Rıfat Bey, sen yanlış düşünüyorsun. Said Nursi doğru söylüyor. Kürdistan kurmak değil, Osmanlı İmparatorluğunu’nu yeniden kurmak lazımdır” dedi. (1)
Bediüzzaman, bununla birlikte Şark’ta eğitimin tesisi ve canlanması için faaliyetlerinden hiçbir zaman vazgeçmedi. Doğu insanının eğitim yönünden gerekli imkânlara sahip olabilmesi için her zaman ve her vasıtayı kullanarak büyük gayret gösterdi. Doğunun eğitim ve öğretim hizmetleri yönünden kalkınması için büyük önem verdiği Medresetüzzehra için bütün hayatı boyunca yoğun faaliyetlerde bulundu.
Hatta 1922 yılında Ankara’ya, Büyük Millet Meclisinin davetlisi olarak gittiği zaman, bu konuyu yine teklif etmiş ve yüz altmış üç milletvekilinin imzasıyla gündeme alınmasını sağlamıştı. Ancak daha sonra gelişen hadiseler, bu projenin ve iyi niyetli çalışmanın tahakkukuna imkân vermedi.
1919’da kurulan ve İstanbul’da yaşayan “evlad-ı vatan içinde en ziyade nimet-i maariften mahrum bırakılmış” olan Kürt çocuklarına bir ilkokul kurmak amacıyla kurulan “Kürt Neşr-i Maarif Cemiyeti”nin on beş kurucu üyesi arasında yer aldı. Bu cemiyet, siyasi bir gaye peşinde olmamakla birlikte, bağımsızdı ve sadece eğitim faaliyetleriyle ilgileniyordu. (2)
Kürt Teali Cemiyeti’nin faaliyetlerine Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından 1921 yılında alınan bir kararla son verilmiştir.
DİPNOTLAR:
1- Mary Weld. Bediüzzaman Said Nursi. Entelektüel Biyografi. Etkileşim Yayınları. İstanbul. 2006. sayfa: 194–196
2- Tarık Ziya Tunaya. Türkiye’de Siyasi Partiler II. Hürriyet Vakfı Yayınları. İstanbul. 1986, sayfa:188
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Kürt meselesine en büyük çözüm, Osmanlı modelinmi asrın gereklerine göre revize ederek uygulamaktır. Irkçılık hiç bir şeye çözüm değildir. Türk veya Kürt ırkçılığı problemi arttırmaktan öte hiç bir işe yaramaz. Bu böyle biline
Yanıtla (0) (0)Abdulkadir Badıllı ağabey Mufassal Tarihçe-i Hayat Kitabında Konsolidçi Asaf beyden aktarılan rivayeti değerlendirip rivayetin Üstadın üslubuna uymadığını,ortada bir mektup bulunmadığını ve Eşref Edib'in tahkiksiz bir çok rivayette bulunduğunu belirterek söz konusu rivayeti eleştirir.Değerli yazarımızında mutlaka okuduğu Badıllı ağabeyin değerlendirmesine dayanarak tahkiksiz,münkati' bu rivayeti aktarmaması gerekirdi.Söz konusu rivayet ve benzeri rivayetlerin geniş tahkiki için Badıllı ağabeyin Mufassal Tarihçe-i Hayat kitabının 1.cildinin 540-560 arası sahifelerine bakılabilir.Selamlar
Yanıtla (0) (0)rivayette ismi geçen Mustafa Paşa hakkında antoloji.com isimli sitede şu bilgiler mevcuttur:"İttihat ve Terakki, Boğazlıyan, Trabzon, Büyükdere, Elazığ Ermeni Tehciri yargılamalarında bulunmuş, özellikle Reislik yaptığı davalarda, hukuku hiçe sayan ve son derece acımasız davranışlarıyla, halk arasında 'Nemrut Mustafa veya Kürt Mustafa Paşa' diye şöhret bulmuştur. Yalancı şahitler dinleyerek, sahte bir kararla Urfa Mutasarrıfı Nusret Beyi idam etmiş, sonra kendisi de mahkum olmuştur. On günlük Bursa Valiliği sırasında çeşitli olaylara karışmış, I. Dünya Harbinde şehit olan askerler için, 'onlar şehit değil, köpek ölüsünden farkları yoktur' diyerek tepkisini koymuştur." Acaba böyle biri mi vatanperver yoksa ekseriyeti Osmanlı Bürokrasisinde yer almış ve bir çoğuda bizzat cephelerde savaşmış bulunan Kürt Teali Cemiyeti üyeleri mi vatanperver? ama tarih tersyüz edildiği için kahramanlar hain,hainler kahraman ilan edilmiş durumda.Selamlar
Yanıtla (0) (0)Rivayette cakalı diye geçen ama aslı cakacı olan Hamdi Paşa ile ilgili bazı bilgilerde şöyledir:"HAMDİ PAŞA Cakacı Ahmet Hamdi, Kürt Hamdi de denir, türk asker (istanbul 1848-Arnavutluk 1938'den sonr.) Harbiye'yi bitirdi. Ahmet Tevfik Paşa kabinesinde harbiye nazırı olarak Sevr antlaşması'nı imzalayan hükümet üyelerindendi. Kurtuluş savaşı'ndan sonra türk ordusu istanbul'a girmeden ingiliz elçiliğine sığındı; önce Mısır'a, sonra da Arnavutluk'a (1938) gitti, yüzellilikler" listesine alındı." Evet acaba sevr anlaşmasını imzalayanlar mı osmanlı yı yeniden kuracaklardı? Evet söz konusu rivayette ki şahıslarla ilgili bilgilere baktığımızda rivayetin uydurma olduğu görüşü akla geliyor.Selamlar
Yanıtla (0) (0)öyle bir mücadele içerisinde bazı kesimleri görüyorum ki sürekli bir tahrif anlayışı içerisindeler..gerçekten üstad hazretleri çağlara damgasını vurabilecek entellektuel üstü bir bilgi birikimi ve ayrıca tespitleri mevcüddür..bugun özelde türkiye toplumu genelde butun islam toplumu için çözüm metodları risalei nurda çok açok bir şekilde vardır..işte böyle bir zatı tarihsel süreçte var oılan bir coğrafyadan ya da milletten soyutlamak ve sürekli bunlara karşı olarak göstermek büyük haksızlıktır. said nursi kürttür ve kürdistanlıdır ve ciddi ciddi milli bir muhabette de sahiptir. bugun artık anadolu ve mezopotamya da bağımsız bir kürdistanı istiyen kimseyi göremezsiniz çünkü artık küreselleşmiş bir dunyada bireysel hak ve hukuklar önemlidir türkiyedeki kürtlerin de bundan başka bir istemiyorlar. anadil hakı milli onur ve duruş eşitlikse tam eşitlik (milletlere arasında) vb.. şeyler bugun her kürt gibi bediüzaman da istemiş ...kalkıpta kürt kürdistan said nursi gibi konuları birbirinden a
Yanıtla (0) (0)Bu yazılar için allah razı olsun. Kon u gerçekten çok önemli. Farklı görüşler var. A. Kadir ceylan bey de bu kon uya değiniyor. Yanlız anlamadığım bşir şey var. A.Kadir Badıllı ağabeyin mufassal tarihçede yazdığı her görüş mutlaka doğrumudur?. O tahkikat yapmışsa başkaları da yapmış olabilir. Bu konulara biraz esnek bakmak daha doğru olur kanaatimve saygılar
Yanıtla (0) (0)Şimdi bu yazıda geçen osmanlıyı yeniden kurmak, Üstad'ın üslubuna tam uyuyor. Çünkü Üsxtad birlik ve beraberlik ehlidir. Bu tür ko nularda ön yargılı olmak ve tek bir şeye şnanmak doğru değil. Osmanlyı yeniden kurma Ğstadın üslubun a uymuyorsa ne uyuyor acaba. Risale-i Nurdaki malsada da tam uyuyor. Osmanlı veya daha geniş anlamda cemahir-i müttefikay-ı islamiye. Üstadın hedefi bu değil mi?
Yanıtla (0) (0)Remezen kardeş ne demek istiyor acaba?
Yani tahrif edilen nedir?
BU YAZIYI YAZAN KARDEŞİMİZ MEVCUT DEVLETİ ZIMNİDE OLSA KABUL EDİP ,KÜRTLERE GELİNCE OSMANLIYIZ KARDEŞİZ GİBİ BİR HAVADA İSE ÖNCE KENDİNİ DÜZELTSİN. ÜSTADIMIZIN MÜNAZARAT VE ASARI BEDİYEDEKİ ESERLERİNİ OKUSUN VE ÜSTADIMIZIN ORDA EY KÜRTLER BİZDEDE BİR HAKİKAT PINARI ÇIKSIN DEMİŞTİR. MADEM OSMANLIYIZ OSMANLIDA DOĞU DEDİĞİN YER KÜRDİSTANDI, ÜSTATDA SAİDİ KÜRDİ İDİ ÖNCE BUNLARI HAZMET, KAFANI TEFTİŞ ET VE MESELEYE KÜRTLERİNDE GÖZLÜĞÜ İLE BAKALIM
Yanıtla (0) (0)Abdulkadir Badılı ağabeyin eserlerine daha fazla güvenmemizin nedeni Badıllı ağabeyin rivayetleri Hadis Usulü kriterlerine göre değerlendirmeye tabi tutmasıdır.Ama diğer bazı araştırmacılar ise bazı rivayetleri hiç bir değerlendirmeye tabi tutmayarak aktarmışlardır.Örneğin Cemal Kutay'ın bir çok uydurması bazı nur talebesi yazar ağabeylerimizin kitablarında tahkike tabi tutulmadan aktarılmıştır.Ama Badıllı ağabeyin tüm rivayetleri tahkike tabi tutmuştur.Bundan dolayı Badıllı ağabeyin eserlerine daha fazla itimad etmek lazımdır.Selamlar
Yanıtla (0) (0)osmanlıya özlem duyan zavallılar ne üstadı anlmışlar, ne de osmanlı tarihini biliyorlar. acaba osmanlı bize geriye ne bıraktı? kültür,sanat,mimari,felsefe,alanında 100 yıl sonra yararlandığımız ne var??? hiç bir şey. ""Mimaride ve taş ustalığında neredeyse rakipsiz olan Ermenileri kesen bir toplumun "mimarisiyle" övünmek biraz tuhaf olurdu." diyor ahmet altan.
Yanıtla (0) (0)sayın Süleyman Akkuş
Yanıtla (0) (0)osmanlıyı azıcık da olsun anlamak için aşağıdaki linki lütfen yıklayın
http://www.risalehaber.com/author_article_detail.php?id=11047