Ahmet AY
Kuşatmayı fark etmek
Bugüne kadar yaptığımız tarih okumalarının, özellikle de yakın tarih okumalarının, en zayıf yanı; salt olaylar üzerine yapılan yorumlardan oluşmasıdır. Kişileri ve küçük meseleleri aşamayışıdır. Hâlbuki tarihi okurken; öncesiyle ve sonrasıyla beraber okumak; arkasında saklanan zihniyetin kodlarını deşifre etmek adına sorgulamak; yansımalarını tüm dünyada görmek; daha sağlam bir tarih telakkisi oluşturmak için şarttır. Hem böyle bir okuma, tekerrür etmesiyle meşhur tarihî hadiselerin, ders alınası olaylar haline gelmesini de sağlar. Eğer bu şekilde derinlikli bir okuma yapılmadan tarih izlenirse, bu izleyiş ve okumalar, ancak manzaraların değişmesinden ibaret küçük lezzetler hâsıl eder okurun zihninde... Maalesef, bundan fazla ve bundan öte faydalar harman edilemez böyle bir pencerede. Çünkü bakış kısır, nasihatler kısır, ufuklar kısırdır. Elbette ibretler ve çıkarılacak dersler de kısır kalır.
Orduda ve Yargıda Darbeci Kuşatma bu yönüyle, yakın tarihin olaylarını izlerken daha derinlikli bakmamızı öğütlüyor bize. Onların arkasında yatan fikrî yapıyı, kodların peşinde koşarak ve pek çok yerde onları deşifre ederek gözler önünü seriyor. Kimin, ne maksatla, kimin menfaatine, ne yaptığı belli olmayan yakın tarih hercümerçleri içinde, fikrimizle sahil-i selamete çıkmanın yollarını gösteriyor bizlere. Üstelik bunu yaparken dışarıdan birisinin gözleriyle bakmıyor olaya... Kendisi de bizzat o hercümercin içinde aynı meşum zihniyetin ayakları altında ezilip mağdur olan bir asker olarak söylüyor bütün bunları. Ve sadece kendisini değil, birçok çalışma arkadaşının, birçok kader ortağının anıları eşliğinde sözlerini delillendiriyor. Satırları arasında hayal değil, hakikat avcılığı yapıyor.
Bir selin en çok incittiği yer, ilk başladığı yerdir. Bir musibetin de en çok can yaktığı yer, ilk düştüğü yerdir. Nesil Yayınları arasından çıkan Orduda ve Yargıda Darbeci Kuşatma kitabında da, ordudan başlayarak bütün kurumları saran vesayet anlayışının ilk önce kendi evlatlarını, yani ordu mensuplarını nasıl ezdiğini, nasıl mağdur durumuna düşürdüğünü; perde arkasındaki plan ve maksatlarla birlikte okuyacaksınız. Hem bununla da kalmayarak; özellikle bu psikolojik işkencelere maruz bırakılmış askerlerin anlattığı anılar penceresinden 28 Şubat sürecini izleyerek pek çok kereler duygulanacaksınız, belki hislenip ağlayacaksınız.
Bu kahramanlarının yaşadıkları, onlara çektirilenler; pek çok kereler gözlerinizi buğulandıracak; vatanına hizmet aşkıyla dolu olan bu evlatların nasıl bir küskünlükle yıllardır hizmet ettikleri kurumdan kapı dışarı edildiklerini hayretle karşılayacaksınız. Üstelik bu vatan evlatlarının pek çoğu, vazifeleri esnasında gösterdikleri başarılar nedeniyle takdirnameler, şiltler kazanmış askerler. Fakat onların bütün bu hizmetlerinin gözardı edilmesini sağlayan tek bir günahları var. Onu da kitabın ilk bölümlerinde bir komutanın, bu kitabın yazarı Yusuf Çağlayan’a, manevi değerlerine sahip çıkan bir hâkim/asker olduğu için söylediği şu cümleyle teşhis edeceksiniz:
“Sen mesleğinde başarılı, dürüst bir hâkimsin. Devlete bağlı, pırıl pırıl bir Anadolu çocuğusun. Ancak sen, kendini köylülükten kurtaramadın. Resmi ideolojiye bağlı değilsin. Resmi ideolojiye dokunan yanar!”
İşte böyle garip itirafların, acayipliklerin size artık sıradan ve alışıldık geleceği bir kitap; Orduda ve Yargıda Darbeci Kuşatma...
Garipliklerin, saçmalıkların, insanlık dışı muamelelerin, bu vatanı korumakla görevli askerlere, yine meslektaşları tarafından, rejimi korumak adına nasıl yapıldığına şahit olacağınız; sıra dışı, ezber bozan bir eser, bu kitap. Gerçi 28 Şubat süreci boyunca öyle gariplikler gördü ki, bu ülkenin vatandaşları... Öyle ilginçlerini müşahade etti ki... Daha fazlasını bu bünye kaldırabilir mi? Bilinmez... Ancak gözünü kapayan da ancak kendisine gündüzü gece yapabilir. Ancak kendi algısını gizleyebilir. Fakat bu ülkede ufuklardan güneş kendisini göstermeye başladı, artık bu yarasa zihniyetin saklanacağı hiçbir yer yok! Kodlarının teşhisine ise, başlandı.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.