Mardin katliamı

Bölgede doğmuş, aile husumetlerine ve  kavgalarına tanıklık etmiş, bunun ıstırabını çekmiş, hatta mağdur olmuş biri olarak, son Mardin katliamını yorumlamakta gerçekten zorlanıyorum. Anlaşılır gibi değil. Bir düğünde 44 kişi katlediliyor.

Olayı sadece bir yöre/töre tekerlemesi ile izah etmek saflık olur. Ya da ahmakça bir çarpıtma. Çünkü kullanılan katletme biçimi çok farklı ve gündemi etkileyen bir terör bir hali.

Bir intikam ve aile içi husumet olarak izah edersek, yine işin vehameti ortada kalıyor ve gerçek suçluya ulaşamıyoruz. Çünkü cami imamını katletmenin, hamile kadınları katletmenin ve çocukları imha etmenin cevabı, aile intikamı ile nasıl anlatılabilir?

Yörenin cehalet/eğitimsizlik, zaruret/fakirlik/işsizlik ve ihtilaf/bölünmüşlük problemi var. Bunların kökenleri Osmanlı’nın içine kadar gider. Yılların kanayan yarası.
Bu yaralı bölge, travma geçiren toplum ve çaresiz insanlar, cumhuriyetle birlikte medreselerinden, hocalarından, mürşitlerinden de oldular. Türkçeyi öğrenemediler. Arapça ve dini telkinde uzun süre yasaklanıp, sonra da laikleştirilince tam bir cehalet batağına döndü kitleler. Menfaat, çatışma, didişme, niza, şebekeleşme, hak gaspı, ağalık, aşiret nüfuzu ve devletin bütün bu zaafları kendine göre kullanma tarzı, bütün ilişkileri ve beraberlikleri mefluç etmiştir.

Bunlar yetmiyormuş gibi, cumhuriyetin kuruluşundan beri ırk üzerinden ayrıştırılmaya çalışılan toplumun Türk-Kürt kavgası da ayrı bir cerrahi kanama olarak devam ediyor.
Son 30 yıldır etnik çatışma fitnesiyle oluşan terör belası, tedhişçi örgüt ve buna mukabil askeri çarelerin vatandaşı inim inim inlettiği bir coğrafyanın dilini, ıstırabını, sesini, suskunluğunu, özlemlerini, yutkunmalarını ve kendini ifade etmesinin vesilesi,  hep vahşet tabloları mı olacak? Bu vahşetle mi hatırlayacağız problemlerin iç yüzünü ve görünmeyeni? Büyük şehirlerde profesör annesini katleden eğitimli kızdan, sevgilisinin kafasını kesen aristokrat ailelere, uyuşturucu kullanan iyi eğitimli kolaj öğrencilerine kadar yayılan bu fitne, kan, vahşet ve saldırganlıkla ve hırçınlığı nasıl izah edeceğiz?

Doğunun makus talihi nasıl yenilecek? Kan ve barut kokusu ile büyümüş 3 kuşak var ortada. Son 30 yılın çekilmez çilesi bu. Bölgenin haysiyet abidesi, toplumun bağrından ve vicdanından çıkmış Bediüzzaman hazretleri ve benzeri kanaat önderlerine bile kan kusturan, hapishanelere tıkayan bir zihniyet, ne verdi ki, ne istiyor?

Olay; bir bölge, bir şehir ve bir köy kavgası değil. Bir insanlık trajedisi. Mardin gibi Türkü-Arabı ve Kürdü bir arada, bütün dillerin ve dinlerin hala beraberce yaşamayı başardığı bir ilde, bu kadar tahrik edici, bu kadar planlı bir operasyon, bu kadar maskeli bir saldırı, canice, hamile kadınları ve çocukları öldüren bir vahşete, gelenek ve intikam formatında yorumlamak ne kadar insani bir bakış ve çözüm olabilir?
Gece, yüzü kapalı, gizemli, şoklayıcı ve Türkiye gündemini belirlemeye matuf bu saldırının adını, düz mantıkla  aile kavgası olarak daraltmak, isimlerle filleri köyün sınırlarında tutarak çare bulmaya çabalamak mümkün mü?

Acaba, bu sosyal sonuçta, sosyolojik vakada ve psikolojik cinnette, kimlerin ne hissesi var?
Eğitimin bundaki payı nedir ve kim suçlu? Resmi ideoloji mi, köylüler mi?
Bürokrasinin bundaki hissesi nedir? Yöneticilerimiz ne kadar yakınlaştırıcı oldular vatandaş nezdinde?
Siyasilerimizin vebali nedir? Oy deposu görme, yol ve su götürme basitliği dışında hangi demokratik, istihdama dayalı ve inançlarını öğretici bir eğitim, bir medenileşme projesini yasal zeminde hayata geçirdiler?
Peki, vatanı “koruma ve kollama” görevini durumdan vazife çıkararak darbelerin gölgesinde yapan askeri sistemin, terör ve terörist üzerinden halka reva gördüğü baskılarla geldiği nokta ve sonuçların bir etkisi yok mu?
Yeterince dini eğitimi, şefkati ve sosyal sorumluluk projelerini götüremeyen sivillerin, cemaatlerin ve aydınların da bir hissesi yok mu?

Bence hepimizin karınca kararınca bir hissesi var bu toplumsal cinnetlerde.
Acı çekenin zeminden uzak, bölgeyi bilmeyen ve beylik laflarla sözüm ona aydınların ideolojik bütün aygıtları ve rejimin payandaları ile resmi yapı ve sistem çökmüştür.
Ateş düştüğü yeri yakar. Allah, mağdurlara sabır ve sükunet versin.
Gafil başları, cinnet geçirenleri ve geçirtenleri de ıslah etsin.
Herkesin dersine yeniden çalışıp, uzun soluklu bir manevi restorasyona girmesi şart.
Yolun başındayız. Toplumun fitne merkezleri kundaklama zeminlerini buluyor ve kullananla kullanılan, değişik suret ve ortamlarda önümüze çıkıyor.
Kalbi aklın projeksiyon olmadığı her proje şimdiden resmi raflarda yerini alacaktır. Ancak tedavi gecikecektir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum