Mustafa NUTKU
Mars, Niburi ve diğerleri
2003 yılının Eylül ayında Mars gezegeni dünyanın gündeminde en üst sıralardaydı. Bunun sebebi de, onun elips şeklindeki yörüngesinde ancak 60 bin senede bir olabilen şekilde dünyaya en yakın duruma gelmesi ve bir ay süre ile, gece karanlığında gökte çok parlak şekilde, teleskopla bakmadan bile görülebilecek olmasıydı.
Mars, güneş sistemindeki bize en yakın komşu iki gezegenden biridir. Buna rağmen, onu görmeye vesile olabilecek nitelikte bir teleskoptan faydalanmadan -2003 yılının Eylül ayı hariç- sadece gözle görülemez. Onun dünyamıza en yakın olduğu, kıyametin kopmasıyla dünyanın ömrü bitinceye kadar tekrarı hiç olmayacak o çok nadir günlerde bir gece gökyüzünde çıplak gözle onu ilk defa gördüğümde, uzaktaki o görünüşü, beni bu konuda çok düşündürmüştü.
* * *
Kimya, madde ilmidir. Ondan daha küçük parçaları da bilinmesine rağmen, kimya biliminde maddenin en çok bahsi geçen yapı taşları onun atomlarıdır. Maddelerin atomlarının yapıları, özellikleri, hâl değiştirmeleri, “dolaylı deney ve hesap metotları” ile elde edilmiş "müsbet (ispatlanmış) bilim" halinde kimya kitaplarında ve kimya derslerinde anlatılır. Bunlar, aklıselimle düşünebilen insanlar için çok hayret verici, mükemmel bir nizamın, mizanın, ilmin, iradenin, kudretin tezahürleridir. Fakat maalesef; zeka, kabiliyet, bilgi, tecrübe ve müşahedelerine rağmen, bu bilime ve kimyadan başka diğer tabiat bilimlerine bu nazarla bakabilen bilim adamlarının sayısı azdır. Bunun sebeplerinin tahlili, geniş bir mevzudur. Bu tahlil üzerinde şimdilik durmayıp, üniversitedeki kimya öğretim üyeliğimden bir anekdotu nakletmek istiyorum,
* * *
Bir kimya dersinden çıkıp odama gelirken, o dersteki öğrencilerimden biri de beni takip etmişti ve odamda biraz çekingen bir eda ile bana şu sorusunu sormuştu:
"-Hocam, kafama takılan bir şeyi sormak istiyorum: Atomlardaki elektronların, atomların çekirdekleri etrafındaki fevkalade hızlı hareketleri maddenin ilk defa varoluşundan itibaren başlamış ve hiç aralıksız devam ediyorsa, atomların elektronlarının atom çekirdekleri etrafındaki bu hareketlerini, hızlarını, nizamlarını veren ve devam ettiren nedir?"
Öğrencimin bana o gün sorduğu bu sorunun ve onun benzeri başka soruların cevabı, kimya bilimi metodolojisinde verilmez. Böyle çok mühim merak mevzuu sorular, o soruların muhatapları olan kimya öğretim elemanları tarafından ekseriya yetersiz ve tatmin edici olmaktan uzak bir şekilde "Bunlar bizim mevzuumuza girmez. Biz, deney ve hesap yoluyla elde ettiğimiz bilgilerle ilgileniriz" cümleleri sarf edilip cevapsız bırakılır.
Peki, “kimya bilimi (ve diğer müsbet bilimler) sadece deney ve hesap yolu ile elde edilmiş bilgilerle ilgileniyor” diye bu bilimlerin sunduğu bilgilerin selim akıl sahiplerinin zihinlerinde meydana getirdiği haklı ve yerinde suallerin cevabı hiç araştırılmayacak mıdır? Merakımızı uyandıran, öğrenmek isteyebileceğimiz, bilmemizde lüzum ve fayda olan hususlar da dahil her şey, ”deneylerle ve hesaplarımızla elde edebileceğimiz bilgilerle sınırlı” mı kalmalıdır?
Elbette ki; "Hayır!"
Çünkü, ilmin manâsı geniştir. Müsbet bilimlerin “deney ve hesap yoluyla elde edilen bilgi” birikimleri, “ilim” kelimesinin manâ genişliğinin ancak pek azıdır. Bunların dışındaki ilim çeşitlerinin varlıkları, kaynakları, güvenilirlikleri, irşad özellikleri, öyle bir cümle sarf edilerek “yok” sayılamaz.
O öğrencimin üniversitede, bir kimya dersi sonrasında sorduğu mühim sualine, aklına kapı açıp ihtiyârını (cüz'î iradesini) elinden almadan kısa bir cevap verebilmek için şöyle demiştim:
"Acaba bu merak, sadece atomlardaki elektronların atom çekirdekleri etrafındaki hareketleri için mi duyulmalıdır? Başını gökyüzüne çevir, bak; milyarlarca yıldız var. Dünyamız, o yıldızların sadece birisi ve bize en yakını olan güneşimizin etrafında dönüyor; onun uydusu ay ise hem dünyamızın etrafında, hem de dünya ile beraber güneşimizin etrafında dönüyor. Dünyamızın ve onun uydusu olan ayın hareketleri o kadar muntazam ki, onların ne zaman, nerede olacakları çok önceden bilinebiliyor; buna göre çok önceden takvimler yapılıyor. Güneş ve ay misalinden hareketle, bütün gök cisimlerinin durumunu ve özelliklerini de düşünmek ve hem aklını hem de vicdanını tatmin edebilecek doğru cevabı araştırıp bulabilmek lazımdır. Bu, herhangi bir üniversite diploması alabilmekten çok daha mühimdir ve bir üniversite talebesinin önce hakikî insanlığının hakkını verebilmesi için, üzerine düşen mühim bir vazifesidir."
* * *
Eylül 2003’de bir ay boyunca sadece gözle görülebildiği için dünya gündeminde ilk sıralarda yer almış olan Mars gezegenini o zaman görenler, görmeyenler ve onların arasında bulunan bilhassa üniversite talebeleri de yukarıda bahsedildiği gibi düşünebilmeli ve o düşüncelerini bu noktadan itibaren faydalı ve semereli bir şekilde genişletmelidirler. Aksi halde, Mars'a sadece, "kırmızı gezegen", "60 bin yılda bir dünyaya şimdiki kadar yakın olabiliyor" gibi sıfatlandırmalar yapılmakla kalınarak, bundan daha derin düşünüp ibretler almamak; bu mevzudaki sathî nazarlarıyla “akıl sahiplikleri”nin ve “hakikî insanlıkları”nın hakkını vermemek, bazen de hadlerini çok aşarak göklerin ve yerin sahibini tanımamak hallerine bile girilebilir ki, en fazla sakınılması icap eden de bahsedilen bu son haldir.
Soru soran o üniversite kimya bölümü öğrencisinin sorusundaki gibi, atomlardaki elektronlar ve onlardan başka, göklerde ve yerde Allah'ın varlığını ve birliğini O’nun çeşitli isimlerinin tecellileriyle gösteren varlık âlemindeki canlı veya cansız her şey, Allah'ın çeşitli sıfatlarının âyetleri (ispatları) olarak etrafımızda her an bulunuyorlarken, Allah'ın kelam sıfatının âyetleri olan Kur'an'ı okumayacak, onu dinlemeyecek, onun bize hitabını anlamaya ve ona uymaya çalışmayacak mıyız?
* * *
2003 yılının Eylül ayında Mars gezegeninin elips şeklindeki yörüngesinde dünyaya en yakın hale gelip sadece gözle bile görülebilir olmasından başka, 2013 yılında ancak 3600 yılda bir dünyaya en yakın olabilen, güneş sisteminin esrarengiz diğer bir gezegeni olan Niburi de dünya gündeminin ilk sıralarında bahis konusu olmuştu.
- Güneş sistemimizdeki Mars ve Niburi adlı gezegenlerin yörüngelerindeki hareketlerinin o çok uzun periyodlarında bazen dünyamıza en yakın pozisyonlara da gelmeleri acaba en mühim olarak bize neyi düşündürüp kabul ettirmelidir?
- Bu olaylara ve benzeri olaylara “kendi kendine oluyor” veya “tabiatın eseri olarak meydana geliyor” denilebilir mi?
- Bu olaylara ve benzeri olaylara “kendi kendine oluyor” veya “tabiatın eseri olarak meydana geliyor” denilemezse, en doğru açıklamaları ne olabilir?
Bu sorular, aklı olan her insanın dünya imtihanlarını başarabilmeleri için “anahtar sorular”dan da sayılabilir.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.