Medresetüzzehranın Avrupa şubesi Hollanda

Medresetüzzehranın Avrupa şubesi Hollanda

Prof. Dr. Ahmet Akgündüz Risale Haber’e konuştu

Röportaj: Nurettin Huyut-Risale Haber

 

Akhisarda bulunan Hilaliye Erkek Kur’an Kursunu her yıl düzenlediği mezuniyet merasimi törenlerine konuşmacı olarak katılan Rotterdam İslam Üniversitesi Rektörü Prof Dr. Ahmet Akgündüz ile Kur’an’ı ezberlemenin ehemmiyeti ve okunuş tarzındaki hikmetleri üzerine konuştuk.

 

KUR’AN’A AİT EN KÜÇÜK BİR MESELE DÜNYANIN EN BÜYÜK BİR MESELESİNDEN DAHA EHEMMİYETLİDİR

 

Hollanda’dan kalkıp yapılan davete icabet ederek Kur’an’ı ezberlemenin ehemmiyetine binaen geldiğiniz anlaşılıyor. Kur’an’ı ezberlemenin dinimizce ne gibi bir önemi var?

 

Öncelikle şunu ifade etmeliyim ki, Kur’an’a ait en küçük bir mesele dünyaya ait en büyük bir meselden daha ehemmiyetlidir. Bunu tartışmaya dahi gerek yoktur.

İkincisi, bu hadise: Şahin Hoca gibi ihlaslı insanların başlatmış oldukları hizmetlerin büyüdüğünü ve nemalandığını ortaya koymaktadır. Bu da çok önemli bir neticedir.

 

Üçüncüsü Kur’an’a hücumların yaşandığı (ister iç dünyada ister dış dünyada) böyle bir dönemde hafızlık müessesesini yaşatan ve Kur’an-ı Kerim’in müstakil bir mucizesi olan bu hafızlık meselesine ehemmiyet verilmesi büyük önem arz etmektedir. Benim şahsi kanaatim bu hizmet dini ve fıtri bir vazifedir.

 

Bir diğer hususta bizim bu Kur’an ziyafetine katılmamızla birlikte, Bediüzzaman Hazretlerinin de eserlerinin değişik yerlerinde ifade ettiği gibi; “İhlaslı Kur’an Hafızlarını dinlerken yeryüzünün nasıl bir mescit olduğunu bu hafızlık merasimiyle anlıyoruz.”

 

Elhamdulillah elimizde sürekli yayın yapan canlı TV’ler var. Bunlar her an her saat Allahuekber sadaları ile Kur’an sesleri ile atmosferi dolduruyorlar. Bu toplu hafızlık merasiminde bu manayı da yaşıyoruz.

 

Şahin hocamızın Abdullah Yılmaz gibi bir evladı bırakması da Cenab-ı Hakkın bir ihsanıdır. Allah bizlere de böyle evlatlar nasip etsin bu önemli bir nokta. Yani, aynı ihlas, aynı sadakat ve aynı fedakarlıkla babadan kalan hizmete sahip çıkması, ayrıca Akhisar’ın da bu hizmeti sahiplenmesi önemli bir hadisedir. Maalesef Türkiye’de ve dünyada inkâr edilemeyen bir gerçek var. Hizmetler Şahıslara bağlı kalarak devam ediyor. Ama Akhisar’ın öyle olmadı hem Akhisar sahip çıkıyor, hem cemaatler sahip çıkıyor. O nedenle Kur’ana bağlı bir hizmet olduğu ortaya çıkıyor. Onun için büyük bir bahtiyarlık.

 

Ben bu tür Kur’an ziyafetlerinde, umumi cemaatlerin toplandığı mekanlarda her gün kırk defa okuduğumuz “iyyakene’budu ve iyyakenestein”i daha kuvvetli bir şekilde anlıyor ve idrak ediyorum.

 

HAFIZLIK SAHABE MESLEĞİDİR

 

Hafızlığın dinimizdeki yeri nedir? Kur’an ayetlerinde ve hadisi şeriflerde buna yönelik herhangi bir bilgi var mı?

 

Bu sorunuzun cevabı çok önemlidir. Ben hafızlığın önemi ile ilgili bir mesele anlatacağım. Öncelikle hafızlık sahabe mesleğidir. O gün hafızlar olmasaydı bugün Kur’an bizim elimizde olmazdı. Çünkü, Kur’an-ı Kerim hafızlar aracılığı ile yeni nesillere ulaştırılmış ve bize gelmiş. Malum, mürtetlerin ortaya çıkardığı harp sebebiyle Yemame’deki şehitler nedeniyle ısrarla Hz. Ebubekir (ra) Zeyd bin Sabit Hazretlerinin başkanlığında kurulmuş olan bir komisyon ile Kur’an’ı Azimüşşan ayetlerinin müshaf haline getirilmesi ortaya konmuş. Hz Osman (ra) zamanında yapılan çalışmalarla bunun tamamlandığını biliyoruz.

 

Ama asıl önemli olan nokta hafızlıkta (belki de İslami kaynaklarda göremeyeceğiniz bir noktayı açıklamak istiyorum) bir de icazet meselesi vardır. Ben bu hakikatin Hilaliye Kur’an Kursunda ne derecede gerçekleştiğini bilmiyorum. Ama hafız Yusuf kardeşin Kıraatı Aşereyi de bildiğini biliyorum. O çok önemli bir olay.

 

Bizim Rotterdam İslam Üniversitesinde Kıraatı Aşere Enstitümüz var. Zannederim Avrupa’da bu bir ilktir. Orada çok kıymetli bir üstadımız var, hocamız var. Mustafa Akdeniz, kendisi hem Kahire’den icazet almış hem de İstanbul’dan icazeti olan bir kardeşimiz. Şu anda hem “hafs” rivayetini, hem de “verş” rivayetini okutuyor. “Verş” rivayeti daha ziyade Faslılar, Tunuslular, Libyalılar ve benzerleri okutuyorlar. Sudanlılar ise “duri” rivayetini okutuyor. Bunu neden anlatıyorum? Bana göre bu konuşmamın en nirengi noktası budur.

 

HAHAM VE BAŞPİSKOPOSLAR HAFIZLIK TÖRENİNDE

 

Biz beş tane icazet alacak talebe yetiştirdik. Ve bundan üç sene önce bir icazet merasimi düzenledik. Buradaki törene benzer. Bu merasime 750’ye yakın insan katıldı. Baş Hahamdan tutun Başpiskoposa kadar. Profesörler, bilim adamları katıldılar.

 

Güzel olan tarafı şu:  Yani, ben (mesela) kıraati Hasan hocadan aldım, Hasan hoca diyor ki, ben de Osman hocadan aldım, ben de Ali hocadan, ben de Mehmet hocadan, ben de Osman hocadan ta Resulullah’a (ASV) kadar gidiyor. O da Cebrail (AS) dan taallüm eyledi, O da Cenab-ı Allah’tan vahiy olarak aldığını söylüyor. Bu çok mühim bir olay. Avrupa’da batılılar, (üzülerek ifade ediyorum ki,) Kur’an-ı Kerimin Hz. Muhammedin (ASV) sözü olduğu kanaatindeler. Yüzde doksanı böyle düşünüyor. Yeni yeni yüzde 10 seviyesinde bir kesim Allah Kelamı olduğunu düşünüyor. Nasıl İncili Hz. İsa’nın (as) sözü olarak inanıyorlarsa Kur’an’ı da Hz. Muhammed’in sözü olarak kabul ediyorlar. Dolayısıyla, Kur’an’ın metninin otantik olmadığı kanaatindeler. Böyle propaganda yapıyorlar. Bunu niçin anlatıyorum? Şunun için anlatıyorum.

 

Merasimde biz icazetin Arapçasını ekrana verdik. Mustafa hocam Arapçasını takip etti, Arapçasında diyor ki, bana filan hoca okuttu, ona da falan hoca okuttu dediğim gibi ta Resulullah’a kadar gidiyor. Bu tarafta da İngilizcesini ve Hollandacasını ekrana yansıttık. Bütün bu iş bittikten sonra baş haham şunu itiraf etti “Biz Kur’an-ı Kerim’in metninin otantik olup olmadığında şüpheliydik, ne kadar yanlışlık yapmışız, bırak metnini, okunuşu bile otantikmiş ta Resulullah’a kadar ulaşıyormuş.” İşte Kıraatin ve hafızlığın değeri burada anlaşılıyor.

Ve o olaydan sonra bu konuyu Hollanda gazeteleri bir hafta yazdı.

 

Bir meseleye ışık tutacak bir noktayı daha söylemek istiyorum. Ona da çok önem veriyorum. Çok mühim bir nokta bu malumunuz, Nöldeke, Goldizer gibi müsteşrikler ısrarla Kur’an-ı Kerim’deki kıraat farklılıklarının Kur’an’ın farklı nüshalardan oluşmuş olduğu noktasına götürüyorlar. Yani, mesela “Sıratellezine en emte aleyhimuuu” onu sanki bambaşka bir mana varmış gibi ortaya koyuyorlar. Ama hayır kıraat ilmi ve hafızlık ortaya koyuyor ki, bunlar sadece kıraatin lehçeleri durumunda, mana farklılığını gerektiren hiçbir kelime yok. Olsa olsa “yekzibun” , “yükezzibun” okunuyor o kadar. Yani biri “yalan söylüyorlar” diğeri ise “Allahın ayetlerini yalanlıyorlar” şeklinde, bu da çok önemli bir nokta, yani Kur’an’ı Kerim’deki en küçük şive farklılığı bile hepsi kıraatler, rivayetler halinde vahiy olduğu tespit edilmiş. Bu çok mühim bir olay. Yani hakikaten bunun ehli olan ancak onun derinliğine vakıf olur.

 

 

MEDRESETÜZZEHRANIN AVRUPA ŞUBESİ

 

Hollanda’daki (Risale-i Nur hizmetleri olsun diğer İslami hizmetler olsun) biraz da onlardan bahseder misiniz?

 

Rotterdam İslam Üniversitesi Abdullah Yeğin Abinin ifadesi ile “Medresetüzzehranın Avrupa şubesidir.” Bu Abdullah abinin tavsifidir.  Bu manayı teyit eden çok hizmetler de oluyor. Bu zamana kadar 150’ye yakın Risale-i Nur Külliyatını Bakan, Rektör, Profesör seviyesindeki insanlara dağıtma imkânı bulduk. Bundan sonrada devam edeceğiz o nedenle bu vesile ile şunu söylemek istiyorum, maddi imkânı olanlardan bize bol bol İngilizce Külliyat göndermelerini istirham ediyoruz. Bu bir mesajdır. Bu mesajı vermemizin nedeni Üniversitemizin bu çaplı bir hizmeti verme gücü yok.

 

İkinci bir mesele o da çok mühim: Hemen hemen her ay uluslar arası bir konferans var. Mesela Ekimde İngiltere’nin büyük bir üniversitesi,  “Ölüm ve İdamı Ebedi” meselesini konuşmak ve tartışmak için Uluslararası bir kongre düzenliyor. İnşallah ben “Bediüzzaman’ın Risale-i Nur Külliyatına Göre Ölüm ve İdamı Ebedi”yi orda anlatacağım. Yani, bir nevi bütün dünya kamuoyuna Risale-i Nur’un en üst seviyede takdim edilmesi için büyük bir fırsat olacak.

Bir diğer hizmetimiz Risale-i Nur üzerine çok sayıda mastır ve doktora tezi yaptırıyoruz.

 

Bir de bizim bir hayalimiz var. Allah nasip ederse ve Üstadın talebelerine de ilettik bu hususu onların da duası ve manevi desteği ile inşallah Risale-i Nur Külliyatının Hollandacaya tercümesini ve İngilizceye de -Şükran ablamız müsaade ederse- bir komisyon nezaretinde yeniden neşrini Üniversite olarak yapmayı düşünüyoruz.

 

OSMANLI ÜNİVERSİTESİ KURMAK İSTİYORUZ

 

Hollanda gibi bir ülkede İslam Üniversitesi kurulmuş ve devam ediyor oysa Türkiye’de henüz bu anlamda bir üniversite mevcut değil bu konuda neler söylemek istersiniz?

 

Bu manayı ifa etmesi için illa da isminin İslam Üniversitesi olması şart değil. Madem sordunuz söyleyeyim Türkiye’de başlattığımız ciddi bir projemiz var. Şu anda mahkemeye takılmış bir vaziyette devam ediyor. Ama Türkiye’de ehli iman özellikle Nur Talebeleri hakiki anlamda ittihat ve ittifakı sağlayamadıkları için bu gibi önemli projelerde ferdi hareketler devam ediyor. Şu anda bizim hizmetteki arkadaşlardan iki adet üniversite kurma teşebbüsünün olduğunu biliyorum. Türkiye’de bizim anladığımız ideal manasında bir üniversite kurulmasının aslında tam zamanıdır. Türkiye’de böyle bir fırsat bir daha ele geçer mi? Biraz endişeliyim. Şu anda çok rahat bir şekilde üniversite kurma imkanı var.

 

Akgündüz hoca olarak idealim (imkân olursa) Osmanlı Üniversitesini kurmak için mahkemeye müracaat ettik. Ama istenen şartları maddi olarak yerine getiremiyoruz. İnşallah bir gün yerine getiririz. Çünkü bu manada bir Osmanlı Üniversitesinin kurulması çok önemlidir. Her konuda üniversite kuruldu ve kuruluyor. Bu anlamda bir üniversitenin kurulması lazımdır. Bu da Nur Talebelerinin himmetine bağlıdır.

 

Her konuda olduğu gibi bu konuda da birlik ve beraberlik çok önemlidir. Mesela şu anda iki arkadaşımız üniversite kurmaya çalışıyor. Allah muvaffak eylesin hatta birisinin izninin çıktığını da duydum. Ama dediğiniz bu manayı çok önemsiyorum İnşallah bir gün tahakkuk eder.

 

ÜNİVERSİTENİN CİSMİ BİZİM İSMİNİ DE ONLARA RÜŞVET VERDİK

 

Bu noktada bir hususu beyan etmek istiyorum. Bu meseleye biraz da şu şekilde bakmak lazım. Risale-i Nur “Sırren Tenevveret”  kaidesiyle gittiği için. Malum, Bediüzzaman Said Nursi’nin hayali Diyarbakır’da, Van’da ve Bitlis’te bu manada bir üniversite kurmaktı. 1955’te (ben bu mektubun orijinalini Cumhuriyet arşivinden çıkararak neşrettim Emirdağ Lahikasında da var zaten) neşredilen bir mektup var. Belgeler Gerçekleri Konuşuyor adlı kitabımızda da var.

 

O mektup çok önemli Üstad’a gelip diyorlar ki, “Üstadım, hayal ettiğiniz üniversite Atatürk Üniversitesi adıyla Erzurum’da kuruldu” diyorlar. Onlara cevaben Üstad “Kardeşim o üniversitenin cismi bizim ismini de onlara rüşvet verdik” demiş.  Zaten zaman da üstadı haklı çıkardı. Onun için illa da biz kuracağız “gayetul gaye” değil manasını kurmak önemlidir. Yani, o manayı ifa etmesi önemlidir. O da eleman yetiştirmekle olur. O tarz üniversiteleri de yaşatacak olan yetişmiş elemanlarla mümkündür.