Mehmet Asıf IŞIK
Filistin’in Kahraman Evlâtlarına
“Gevşemeyin, üzülüp hüzünlenmeyin. Eğer inanmışsanız, üstün gelecek olan sizsiniz." (Âl-i İmran: 3/139)
Sana çocuk diye hitap edecektim Filistinli körpe yiğit. Sen hiç çocuk olmadın ki! Mâsûmiyetinden başka çocukluktan eser yokki sende!..
Hilâli yıldızını kucaklayan şanlı sancağın gölgesinin serinliği, etrafı mübarek kılınmış beldenizden çekileli beri, o kutlu yurdun çocukları olan sizler ateşlere düştünüz, küçüğünden büyüğüne hepiniz gün yüzü görmeye ve gülmeye hasretsiniz, biliriz...
Asırlar ve asırlar boyunca, oldukları her yerde yeryüzünü fesada vermiş, hilebaz, daima fitnelerle iş görmüş, hadlerini aşıp hep kan dökmüş, beşer görünümlü fakat rûhları insan sıfatını yitirmiş, azgın ve iflâh olmaz sırtlan ve sansar sürüleri üzerinize çullanıp topraklarınıza musallat oldular.
Ey çocuk, sen İsmail gibi, ömrü vatanına kurban diye adanmış bir rehinli olarak doğdun. Karşında dünya dolusu düşmanla dünyaya göz açtın. Sen çocukluk görmedin. Nineler ninniler yerine özgürlük şarkılarıyla büyüttü seni. Kulağına sabır ve tevekkül duaları okundu ve rûhun sarsılmayacak bir imanla dokundu. Sen çocukluk yaşamadan küçük bedeninde güçlü bir ruh büyüttün. Sen çabuk büyüdün.
Sen düşmandın; gözlerini kan bürümüş, içleri kirli ve kinli düşmanların vardı.
Sen, vurup yıkan ordulara onurunla karşı durdun. Önündeki her şeyi ezip geçen tankların karşısında seni elinde sapanla taş atarken gördük. Şehrine bombalarla ölüm yağdıran uçaklardan kaçıp saklanmadan meydan okudun. Sen yalnızdın ve zayıftın. Bu ağır yükü küçük gövdenle omuzladın. Direndin, çökmeden hayatta kalıp ayakta durmayı öğrendin.
Bir vakitler sen yoktun; kaskatı kalplerinde yüzyıllarca nefret biriktirenler, ecdadının asırların mirası olan toprağına üşüştüler. Neleri varsa çalıp yağmaladılar; evlerini, kendi elleriyle diktikleri ağaçlarını, bahçelerini, hayâl ve istikbâllerini! Öz vatanlarında yersiz ve yurtsuz kalmışlardı. Bugün sen ve önceki birkaç nesil kendi yurdunda garip, yok hayır, esaret yaşadınız!
Ölüm kusan silâhlarla senin gibi yüz binlerin, milyonların canları yakıldı, malları zayi edildi. Oluk oluk kanları döküldü. Sayısız gövdeler yara-bereler içinde düşürüldü yerlere. Kadınlar çaresiz, çocuklar sahipsiz kaldılar. Yurdun da senin gibi kimsesiz ve yetimdi. Kimse görmedi hüznünü, ağlayışını ve gözyaşlarını. Anlayan olmadı çektiğin acıyı ve ızdırabı!..
Sen, hudutsuz ufukları göremeyen Gazzeli çocuk; Bakışların ötelere geçemedi. Yüksek ve kalın duvarlarla çevrili devasa bir hapisteydin. Ne yanık yüreğinin âh’ı, ne mahzûn beldenin eyvâhı işitilmedi. Ne sana vuranın insafı, ne vurduranın ahlâkı, ne de çığlığını duyanın vicdanı yoktu. Yusuf gibi terk edilmiştin, kardeşlerinin vefası da yoktu. Feryadına kulaklar tıkanmış, halini görecek bakışlar ise kördü. Sana bakanlar çektiğini görmek istemeyen, gözlerini gerçeğe kör edenlerdi. Haa, bir de yüreğinde cesaret olmayan korkak dostların vardı. Onlar seni sadece seyretti!
Hak ve adalet mi? Bu alemde sana hak ta, adâlet de yoktu!..
Sen hep yalnızdın, bedenin zayıf ve güçsüzdü. Vahşi katil sürüleri yine kudurmuş, ablukaya alındığın şehirde zalimlerin silâhları, kan dökme şehvetiyle her yandan ölüm saçıyordu. İki buçuk ay boyunca evinde, okulunda, anne kucağında, uykusunda, hasta yatağında on binlerce mâsûm hayattan koparıldı. Yüz binlercesinin hayatı karartıldı. Siz ölürken diriliyor, size vuranlar ise sizinle insanlığı da öldürüyordu. Şehrinin her yanı yıkıldı. Sen korkmadın, kaçmadın, yılmadın ve yıkılmadın. İçinde, ateşi sönmeyen mangal gibi yürek, rûhunda inancından güç alan teslim olmaz bir azim ve sebat vardı.
Sen imkânsızlıklar karşısında direndin, gevşeyip üzülmedin. Ölürken bile ümidini yitirmedin; Çünkü sen o iman ve itikadla daima üstün idin. Sen ezilmeyen ve baş eğmeyen, vatanının özgürlük sevdasına ölümüne tutkulu büyük ruhlu kahraman çocuk, sen ve neslin bu asrın onur âbidesi oldunuz.
Vatan bazen kurban ister; Uğruna can verecek fedâiler bekler. Şahidiz ey körpe yiğitler, Siz ne kan, ne de can esirgemediniz. İbrahim gibi semâdan müjdeler hak ettiniz. Gazânız da şehâdetiniz de mübarek olsun. Size ebedi selâm olsun…
Belki bugün değil, fakat, insanlık bu kâbustan elbet uyanacaktır. Bu utanç veren gafletten sıyrılıp kendine geldiğinde senin asil rûhunun karşısında saygıya duracaktır.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.