Mustafa ÖZCAN
Mele-i A’la’ya açılan kapı
Brezilyalı Yazar Paulo Coelho’nun kişisel menkıbe olarak andığı bir kavramı var. Kişisel menkıbe ifadesi belki herkese uyarlanabilir. Lakin bununla birlikte bazılarının kişisel menkıbeleri diğerlerinden daha barizdir. Bunlardan birisi de Amerikalı beyin cerrahı Dr. Eben Alexander’ın yaşadıkları. Newsweek’teki makalesinde kendisini şöyle tanımlıyor: ”Beyin cerrahı olarak gargara anında yaşanan özel deneyimlere pek iltifat etmiyordum. Beyin cerrahının oğlu olarak bilim dünyasında büyüdüm. Babamın yolunu izledim ve ben de beyin cerrahı oldum. Harvard ve diğerlerinde tıp okudum. Ölüm anında beyinin geçirdiği evreleri bilirim. Ölüm sırasında ve ruhun kabz olması anında yaşanılanları ilmi gözlem ve izah için değerli bulurum…”
Bu cümlelerle başladığı yazısında kendi eşsiz deneyimine veya Coelho’nun ifadesiyle kişisel menkıbesine geliyor. Bu deneyim sil baştan bütün algısını ve hayata bakışını değiştiriyor. Ölümden sonra yeni bir hayata veya ahiret yurduna inanmayan Amerikalı ilim adamı Dr. Eben Alexander özel serüveninden sonra yeniden bunu düşünmeye başlar ve melekler ve hurilerin de bir parçası olduğu mele’i a’laya iman etmeye başlar. İmanı, yaşadığı ruhi temaşa ve müşahedelerinden sonra gelir. Bazen şüphe insanı imana getireceği gibi bazen de büyük acılar veya şoklar insanın yenilenmesine vesile olur. Böylece insanın anlayışı baştan sona yenden teşekkül eder.
*
Paulo Coelho’nun ifadesiyle kişisel menkıbesi Dr. Eben Alexander’i ahirete ve ebedi yurda imana sevk eder. Dr. Eben Alexander menenjit iltihabı nedeniyle girdiği yedi günlük komadan sonra yepyeni bir adam olur çıkar. Hayata bakışı değişir ve gelişir. Dr. Eben Alexander‘ın hastalığı sırasında düşünce ve duyguya hükmeden beyni çalışmaz hale gelir. Durma noktasına gelir. Sonra birden derin bir şey hisseder bu hissettiği şey onu ölümden sonra hayata imana götürür. Newsweek dergisindeki makalesinde kişisel menkıbesiyle alakalı olarak yazdığı kitabın tanıtımını yapar. Kişisel tecrübesi üzerinden cennetin kanıtını yapar. Proof of Heaven/Cennetin kanıtı kitabı belki de son zamanların en ilginç kişisel menkıbe kitaplarından birisi olmaya namzettir. Makalesinde ve kitabında mele-i ala’da gördüğü bir huri kadını tasvir ediyor. Hastalığı veya koması döneminde tanıştığı alem veya alemlerin kesinlikle bu dünya ile benzerliği olmadığını da söylüyor. Gördüğü şeylerin bu dünyadakilere kesinlikle benzemediğinin altını çiziyor. Daha önce hastalarının kendisine benzer olaylar anlattıklarını lakin bunlara inanmadığını lakin kişisel menkıbesi üzerinden artık bunları dikkate almaya değer bulduğunu itiraf ediyor.
‘Bir musibet bin nasihatten evladır’ dedikleri gibi insan yaşamadan ikrar etmiyor. Sufiler de kendi halleri ve bir derece mahrem deneyimleri için ‘men lem yezuk la yarif/ tatmayan bilmez’ derler. Dr. Eben Alexander geçmişte kendisi gibi doktor bile olsa bu tarz bir kişisel menkıbeyi dile getiren insanları dinlemeyeceğini ve bunları vehim olarak nitelendireceğini saklamıyor. Lakin yaşadıklarıyla birlikte bunların vehim değil gerçek olduğunu sınadığını ve tecrübe ettiğini ifade ediyor. Dolayısıyla daha önce reddettikleri veya reddetme eğiliminde oldukları, en azından kendisi açısından veya özel dünyasında bittecrübe sabit olmuş oluyor. Yaşadıklarının gerçek olduğu gibi gerçeğin de ötesinde olduğunu ve kendisi için düğün ve çocuklarının doğum gününden daha anlamlı olduğunu söylüyor.
Bazen doğumlar ölüm sırasında olur. Sözgelimi Yusuf İslam tam boğulma sırasında bir dilek tutuyor ve bu dilek onu gerçek dinine yani İslam’a götürüyor. Cenab-ı Hakka kurtulması halinde kendisini arayacağına dair söz veriyor. Ardından aramaları onu İslam’a götürüyor. Vermeyi istemeseydi istemeyi vermezdi.
*
Dr. Eben Alexander’ın kişisel menkıbesi bize neyi öğretiyor? Birincisi, insan şok anlarında olağanüstü haller yaşayabiliyor. Merhum Mısırlı Doktor Mustafa Mahmut’un ifadesiyle unuttuğu en çetrefil ve detay meseleleri bile hatırlayabiliyor ve yeni fezalara açılabiliyor. Eben Alexander’ın koma hali de ona cennetin kapılarını ve mele’i a’la’nın suretlerini açabiliyor. İmam Gazali de doktorların tedavisinde çaresiz kaldığı ve ümit kestiği bir hastalıktan sonra benzeri bir hal yaşar. Adeta kendisine ledünniyet kapıları açılır. Mey’us bir halde iken veya umutsuz bir vaka iken Cenab-ı Allah imdadına yetişir. Onun bu haller için bir teorisi vardır. El Münkizu Mine’d Dalal isimli eserinde ve benzeri eserlerinde işler. Kulun ızdırar hallerinde (maddi ve manevi) Cenab-ı Hakkın imdadı yetişir ve ulaşır. Bu hali aşması için ona nur huzmeleri gönderir. Gönlüne nur saçar ve böylece içinde bulunduğu vartadan kurtarır. Buna kazfu’n nur der. Avam arasında da bunu teyit eden deyim ve ifadeler vardır. ‘Kul sıkışmayınca Hızır yetişmez’ derler. Kur’an’da buna atıf vardır. Allah hidayetini dilediği kulunun kalbini şerh eder ve genişletir. Dr. Eben Alexander’ın kişisel menkıbesi, Allah’ın koma yoluyla kulunu mead-ahiret imanına ulaştırdığını gösteriyor. Bazen nimet nikmet suretinde görünür. Eşya zıddıyla bilinir.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.