Menderes, Said Nursi'yi meydanlara sürdü iftirası
Ergenekon terör örgütü davasının sanığı Küçük, 27 Mayıs sebeplerinden biri olarak Said Nursi'yi saydı
Ahmet Bilgi'nin haberi:
RİSALEHABER-Ergenekon terör örgütü davasının sanığı Prof. Yalçın Küçük, 27 Mayıs sebeplerinden biri olarak Said Nursi'yi saydı. Küçük, "Menderes, tarikatçı Said Nursi'yi meydanlara sürdü" iftirasında bulundu.
Bediüzzaman Hazretleri vefatından günler önce Konya, Ankara, İstanbul, Eskişehir, Isparta ve Urfa gibi illeri gezmişti. Ankara'ya geliş sebeplerinden biri de Adnan Menderes'i yaklaşan ihtilal için uyarmaktı. Said Nursi'nin yolculukları medyada günlerce manşetlere taşınmış, İsmet İnönü de Meclis gündemine taşımıştı. Menderes, oluşturulan korku havasında etkilenerek Said Nursi ile görüşmemişti.
Silivri Cezaevinden Yurt Gazetesi için yazı yazan Yalçın Küçük, buna rağmen Said Nursi'nin Menderes tarafından meydanlara sürüldüğü iftirasını yazdı. Küçük, "27 Mayıs Devrimi'nden söz ediyorum, konjonktürel ve görünen nedenleri üç'tür. Bir, Menderes sıkışmıştı, Ellili Yıllar'ın ortalarındayız, geç Osmanlı'dan kalma, tarikatçı Saidi Nursi'yi meydanlara sürdü, Cumhuriyetçiler için bete noire, nefretamiz bir adam ve İsmet Paşa'nın çizmelerini giydiği tarihtir. İki, Adnan Bey sıkışmıştı, muhalefet büyüyordu, usûlleridir, Kürt'e dalarlar ve 1957 seçimlerinde, Şeyh Said'in kızı tarafından torunu Abdülmelik Fırat'ı, yaşını sekiz yıl büyüterek milletvekili yapmıştı, Kuruluş'a meydan okuma sayıldığını hatırlıyorum. Üç, Türk subaylarına "gazozcu" demişti, gazinolar vardı, yemekli-içkili, subayların durumu kötü, gazinoda arkada bir yerde oturup bir gazoz içebiliyorlar, Müzeyyen ve Behiye'yi, dinleyebiliyorlardı. Ancak "gazozcu" sözcüğünü tüm subaylar hakaret bildiler. Menderes'i devirdiler" dedi.
Küçük, 27 Mayıs darbecilerinin Türkçe ezanı getirmek istediklerini ancak buna muvaffak olamadıklarını da açıkladı:
"İsmet Paşa'ya dönünce, ezanın Arapçalaştırılmasına karşı çıkmadı ve kapı açtı; bir 27 Mayıs ile Türkçe ezan düşünüyorduk, Komite'ye çok yakın Aydın Yalçın ile hemen buluşmuştuk, Profesör Taner Timur yanımdaydı, "yapamıyoruz" dediler. Güzel, tam laik ve Türkçe-sever bir Ordumuz hiç olmadı..."