Afife ARTIK
Mes’ul müyüz?
İntihar eden ve mutsuz olan her kesten biz mesul muyuz?
Evet, elimizde bir saadet kaynağı var iken ve insanı ebedî saadete götüren vasıtalar var iken…
Tebliğ, neşir, talim, izah… gibi vazifeler ile de tavzif edilmiş iken…
Bizi karanlıklardan aydınlığa çıkaran bir Nur’a talip olmuş iken…
Kimin hayatına girse aydınlattığını görür iken…
O Nur’dan uzak kalanların me’yusiyyetini görür iken…
İnsanların bir dünyevileşme seline kapılıp akmakta olduklarına şahit olur iken…
Zeminin bataklık olduğunu fark etmiş iken…
Acaba bu nura gabi kalan her kesten mesul müyüz?
Bu nura davet edemediğimiz, bu nuru kendisine fark ettiremediğimiz her kesten mesul müyüz?
Bu nura rağmen hayatımızda karanlık noktaları ısrarla tutmak sebebi ile halimizde gösteremediğimiz için mesul müyüz?
Nur okşar iken, biz o nurla millete meydan dayağı attığımızdan mesul müyüz?
Nura talibiz derken şefkatten yoksun olduğumuz için mes’ul müyüz?
Nurlara hizmet edelim derken hikmetten bîgane kalışımızdan mesul müyüz?
İnsanlara şefkat ile yaklaşırken tefekkür edemediğimizden mesul müyüz?
Şefkatli ve akıllı davrandığımızda acz ile fakrı unutup akıl ve kalbimizle iftihar etmemizden mes’ul müyüz?
Yolumuz dört esas üzerine müesses sapasağlam yol iken, içinde kaybolunan patikalar açmamızdan mes’ul müyüz?
Kur’an, Sünnet, icma ve kıyas dururken hep bir beşinci bulmak yüzünden mes’ul müyüz? Ve bu beşinciyi sözde meşveretle buldu isek, sonuç değişir mi? bu dördüne uymayan meşveret, meşveret olur mu?
Dünyanın öbür ucundaki çocuğun başını okşar iken, evimizdeki din kardeşimize düşman kesilmekten mes’ul müyüz?
Dünyada her altı çocuktan birini açlığından mes’ul müyüz?
Müslümanların perişan, mağdur, mazlum hallerinden mes’ul müyüz?
Bu mazlumiyyet ve mağduriyyethalinde bir seferberlik içinde olmamız icab ederken dünyamızın peşine gitmekten mes’ul müyüz?
Hastalıktan kıvranan komşumuz yokmuş gibi davranmaktan mes’ul müyüz?
Sokakta kalan mü’min kardeşlerimize evimizde bir yatak verememekten mes’ul müyüz?
İnsanların aç kalmasına sebep olanların ceplerini doldurmaya devam etmekten mes’ul müyüz?
Korumamız altında iken kendisine psikolojik veya maddi şiddet uyguladıklarımızdan mes’ul müyüz?
Bir güler yüzü bir çift tatlı sözü esirgediğimiz aile fertlerimizden mes’ul müyüz?
Dünyasını imar için didindiğimiz evlatlarımızın ahiretlerini ihmal ettiğimizden mes’ul müyüz?
Helal lokma ile beslememiz gerekenlere yedirdiğimiz haramlardan mes’ul müyüz?
Verdiği hizmetten yararlandığımız ama bir sıcak teşekkür yerine surat astıklarımızdan mes’ul müyüz?
Sadece menfaatimize uygun davranmadığı için terk ettiğimiz dostlarımızdan mes’ul müyüz?
Mü’min kardeşimize karşı bize kin ve adavet pompalayanların gazına geldiğimizden mes’ul müyüz?
Bir gıybeti işitmekten de öte dillere ve kulaklara ulaştırdıklarımızdan mes’ul müyüz?
Allah’ı hatıra getirmeden yapıp ettiklerimizden mes’ul müyüz?
Başkaları namına hareket etmekten mes’ul müyüz?
Saplantı ve titizliklerimiz yüzünden dinden uzak kalmasına sebep olduklarımızdan mes’ul müyüz?
Dinimizi sadece fil dişi kulelerde yaşanabilecek olduğu izlenimi verdiğimizden mes’ul müyüz?
Dünya işlerimiz ile din işlerimizi şahsi hayatımızda imtizaç ettiremediğimizden mes’ul müyüz?
Dünyayı bütün bütün bırakmadan dini yaşayamazsın dediklerimizin dünyayı tercih edip dinden uzak kalmasından mes’ul müyüz?
Her yaptığımız işte Allah rızasını gözetmediğimizden mes’ul müyüz?
Mes’ul olmadığımız tek bir şey var: gücümüz yetmeyen işler. Fakat biz hür olduğunu zan eden mü’minlere ne olmuş ki her harekete geçmemiz gereken noktada “ama gücümüz yetmez ki” der olmuşuz. Birileri bilinç altımıza “asla hiçbir zorbaya güç yetiremezsin, bu yüzden sesini bile çıkartma” mı demiş? Dünya çok konularda sınıfta kaldı fakat artık dünyadaki mü’minlerin tek vücut olarak zulme dur deme vakti gelmedi mi? ümmetin alimlerimü’minlerin birbirini maddeten ya da manen öldürmemesi gereğini daha fazla dillendirmeli değil mi? “artık yetti, daha ileri gidilemez, bu kavganın sürmesi olasılığı kalmamıştır” diyeceğimiz nokta henüz gelmedi mi? dünyadaki mü’minlerin tek vücut olamamasında her kesin az çok mes’uliyeti yok mu?
Evet, bu kadar mesuliyet altında ezilmemek mümkün değil. Ve bu kadar fazla mes’uliyyetten kurtulmak için kemiyeten çok işler yapmak insanın takatinin fevkinde, öyle ise keyfiyeten en yüksek olanı yapmaya gayret etmeli. Bu da ancak bir şahs-ı manevînin kumandası ile olabilir. İştirak-i a’mal-i uhreviyye ile bir araya gelmek ve Ümmet-i Muhammed’i sahil-i selamete çıkaracak bir gemide tayfa olmak gerek ki küçücük şahsımızla beraber bu büyük büyük sorumlulukların altında ezilmeyelim. Ve gemideki her hizmetli kuralları bilip uymalı ki gemide kargaşa çıkmasın; bir çark diğer çarkın aksine işlemek ile fesada yol vermesin. Her zaman birbirinin hizmetini tekmil etsin. Hiçbir tayfa da gemide bir delik açmasın.
Her mü’minin gayesi “Ümmet-i Muhammed”i sahil-i selamete çıkartmak olursa ve hepimizin bir gemide olduğu ve birbirine zıt gidemeyeceği anlaşılırsa, kaptanın kim olacağı konusunda da kavga edilmezse, her kes de geminin işleyiş kurallarını bilse; gemide bulunanların da, kim olursa olsun, gemi kurallarına muhalefet etmesinin mantıksız olduğu da anlaşılsa; gemiyi batırmaya kalkışanlar da safdilane birâlicenaplık ile gemide serbest bulunmaya devam etmesi konusunda ısrar edilmese her halde geminin selametle ilerlemesi konusunda bir sorun olmaz…
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.