Yahudi'de iki eksik vardır ve iki haslet noksandır. Bunlardan birisi maad/ahiret inancı  diğeri de ahlaki erdemlerdir. Haset, hile, nankörlük ve dünyaya düşkünlük, katı kalplilik gibi hususlar onlar da ileri dereceye varmış ve bu bapta Allah’ı bile cimrilikle itham edebilmişlerdir. Maad duygusu yerine onlarda dünyaperestlik gelişmiş ve adeta dünyada müstağrak olmuşlardır. Bu dünya düşkünlüğü de onlarca yüce duyguların mahrum bırakmış ve gelişmesine ve latifelerin inkişafına mani olmuştur. Bir nevi Deccal taifesi sayılmalarının yegane nedeni işte budur. Dinleri, kinleri veya dünyaları olmuştur.

Mevlana'da Yahudi algısı ve telakkisi şöyledir: ”Senin elinin, gözünün, ayağının iki oluşu doğrudur; fakat gönül ve sevgilinin iki olması hatadır. Sevgili bahanedir. Sevgili Allah’tır. Kim ki bunları iki zannederse Yahudidir, puta tapandır…” Mevlana puta tapanla dünyaya tapanı aynı görüyor. Neden? Bu bize  Garaudy’nin bazı tasvirlerini hatırlatır. Ona göre, modern alışveriş merkezleri bir nevi modern mabet haline gelmiştir. Alışveriş merkezleri gaye haline geldiğinden kapitalizmin mabetleri haline gelmişlerdir. Takarubu’z esvakın (alışveriş merkezlerinin yaygınlaşması) afetlerinden birisi alışveriş mabetleridir. Bu hususta da kapitalizmle özdeşleştirilebilecek tek millet Yahudiler olmalıdır. Bir diğer rubaisinde Mevlana Hazretleri şöyle demektedir: ”Aşıklık sözünü ilk defa işitince, canı, gönlü ve gözü onun yoluna koydum ve dedim ki: Sevenle sevilen iki ayrı varlık mıdır, aslında ikisi de birdir, ben şaşı idim…”  İki görmenin şaşılıktan ileri geldiğini, şirk (şirk-i hafi) sayılacağını ifade eder. Ve der ki:
Tevhid hulul nist, nabudeni  tost
Tevhid hulul değil, senin yok olmandır.
*
Yahudiler de Müslümanlar gibi tevhid ehli olduklarını söylerler. Ve hatta Mavi Marmara gemisinin bazı yolcularını sorgularken Tevrat ile İslam anlayışı arasında paralelliklerin ve beraberliklerin bulunduğunu ve aynı temelde Allah’a inandıklarını söylemişler. Elbette bir yönüyle yanlış değil. Bazı yolculara ihlas suresiyle Tevrat ayetleri arasında mutabakatı vurgulamışlar. Bu bizi ancak sevindirir. Lakin mesele bundan ibaret değildir. Bundan dolayı olsa gerek: Muhammed  Zahid el Kevseri,  Ebu Abdullah Muhammed Tebrizi’nin Musa Bin Meymun’a (Maimonides) ait Delaletü’l Hairin adlı kitabından 25 Mukaddimeyi yayınlamıştır ve burada İslam ile İbni Meymun anlayışı arasında tam mutabakat görülmektedir.

Bu doğru olmakla birlikte Yahudilerin fiili inancı maddidir. Dünya ile ahireti birbirinden ayırdıklarından dolayı Yahudiler şaşıdır. Deccal’ın da belki bir manada şaşı olarak tasvir edilmesi bu gerçeği akla getirmektedir. Yahudiler manevi anlamda şaşı olmalarından dolayı Deccal da onların taifesinden zuhur etmektedir. Mesih veya İsa manevi alemin sultanı iken sahte Mesih veya Deccal maddi alemin sultanıdır. Mesih melekut aleminin sultanı iken Deccal maddi alemin sultanıdır ve ahiretten de bir nasibi de yoktur. Hazreti Mesih bi’setiyle onlara menevi ve ahlaki bir aşı yapmak istediyse de onlar buna ram olmadılar. Hep dünyaya baktılar ve şaşı kaldılar. Dünya ile Allah’a şirk koştular. Bundan dolayı Mevlana onları manevi olarak putperestlere benzetmiştir. 
*
“Mustafa, gece yarısı ayı ikiye böler; Ebulehep, kininden saçma sapan söylenir! İsa ölüyü diriltir; Yahudi, hiddetinden sakalını yolar. Köpeğin sesi ayın kulağına girer mi? Hele o ay, Tanrı hası olursa..." Mesnevi 2/2859.
Bu habisler hile ettiler, söyledikleri sözlerin hepsi aykırıdır. Maksatları kara yüzlülükten başka bir şey değildir. Kibriya güneşinin şuasından mahrum ve ışıksız olan gönül evi, Yahudilerin canı gibi dar ve karanlıktır; muhabbet ihsan eden Tanrı\'nın zevkinden mahrumdur." Mesnevi 3/405.

Mesnevi bu yönüyle de incilerle dolu ve kaplıdır. Daha fazla inci avlamak isteyen Mesnevi ummanına dalabilir.
Yüce Kur’an; bir kalpte iki sevginin barınmayacağını söyler. Dolayısıyla sevgilerinden birisi yalan, diğeri de zarardır.