Muhammed Numan ÖZEL

Muhammed Numan ÖZEL

Tahrifat mı Nüsha Farklılıkları mı?

Tahrifat ve nüsha farkı, kitapların güvenilirliği, doğruluğu açısından kritik öneme sahiptir. Bu kavramların doğru anlaşılması bu açıdan çok önemlidir.

Ülkemizde birçok şeyde kavram karmaşası yaşandığı gibi bu iki kelime arasında da kavram karmaşası yaşanmaktadır.

Tahrifat ve nüsha farkı kavramları, özellikle el yazması veya basılı metinler arasında görülen farklılıkları tanımlarken kullanılmaktadır.

Ancak bu iki kelime aralarında önemli bir ayrım vardır:

Tahrifat: Bir metnin orijinal haline kasıtlı olarak müdahale edilmesi, anlamını değiştirmek ya da saptırmak amacıyla yapılan değişikliklerdir, eklemeler, metin çıkartma işlemidir.

Tahrifat, kasıtlı bir bozma veya değiştirme eylemi olup, metnin mesajını, anlamını veya içeriğini çarpıtmayı hedefler. Mesela, İslâmî bir yazı/kitapta bilinçli olarak anlamı değiştirecek şekilde ekleme veya çıkarma yapılması tahrifata örnek olabilir.

Risale-i Nur Külliyatı'nda tahrifat yapıldığına dair iddialar bazı çevreler tarafından zaman zaman gündeme getirilmiştir.

“Risale-i Nur'un üstad Bediüzzaman hazretleri hayattayken basıldığı gibi basılması gerekmektedir” şeklinde hareket eden yayınevleri, bu tür iddiaların gerçek dışı olduğunu belirtmektedirler.

Nüsha farkı: Aynı metnin farklı yayınlar tarafından yapılan baskıları (nüshaları) arasında meydana gelen küçük farklılıklardır. Bu farkların bazı sebepleri var, genellikle metni yazan kişinin dikkatsizliği, yazım hataları, zamanla değişen dil kuralları veya teknolojik nedenlerden kaynaklanabilir.

Nüsha farkları, kasıtlı değildir ve çoğunlukla metnin genel anlamını değiştirmez. El yazması eserlerde veya eski baskılarda bu tür farklar sıkça görülebilir. Hatta Kur'an'ı Kerim haricinde tüm kitaplarda bu nüsha farkı meselesi bulunmaktadır.

Nüsha farkları genellikle metnin genel anlamını değiştirmez ve çoğu zaman metnin okunabilirliğini ya da anlaşılmasını hiç bir şekilde etkilemez.

NÜSHA FARKLARININ SEBEPLERİ

Dilsel Değişiklikler: Zaman içinde dillerin gelişmesi ve kelime kullanımlarının değişmesi de nüsha farklarına yol açabilir. Bir metnin farklı dönemlerdeki kopyaları arasında kullanılan dil veya üslup farklı olabilir. Bu, metnin eski kopyalarının anlaşılmasında sorun çıkarabilir.

Yazıcı ve okuma Hataları: Özellikle el yazması metinlerde, kopyalayan kişinin dikkatsizliği sonucu harf, kelime ya da cümle atlamaları yaşanabilir. Bu tür hatalar, metnin farklı kopyalarında bulunabilir. Hatta bu konuda meşhur bir söz var “Bir nokta göz’ü kör eder.” İki kelimenin Osmanlıca’da yazılışları çok yakın sadece bir nokta “.” farkı var. Buna Risale-i Nur Külliyatı’ndan bir misal verelim.

Evet, pis bir menzilin deliklerinden semanın güneş ve yıldızlarına, cennetin gül ve çiçeklerine bakılırsa o deliklerdeki pislik ne bakana ve ne de bakılana bulaşmaz.” (Mesnevi-i Nuriye, 94)

El yazısıyla yazılmış metinlerde bu çokça olan bir durumdur. Özellikle Osmanlıca ve Arapça ve Farsça metinlerde harflerin ve kelimelerin birbirine benzemesi sebebiyle okunması zor olabilir. Yazıcı, yanlış okuduğu bir kelimeyi başka bir kelimeyle değiştirebilir veya eksik yazabilir.

Burada geçen “menzil” kelimesi “mendil” şeklinde okunmuş ve bir nüshasından mendil diğerinde menzil şeklinde okunmuş ve öyle basılmıştır.

Dil Değişiklikleri ve Üslup Farklılıkları: Zamanla dillerde değişimler yaşanır. Her dil canlıdır. Doğar, gelişir ve yozlaşma yaşar. Kelimelerin anlamları değişebilir ya da bazı kelimeler artık kullanılmaz hale gelebilir. Farklı dönemlerde yazılmış nüshalarda, dildeki değişiklikler metne, kitaba sirayet eder. Mesela, eski bir metnin yeni bir dönemde kopyalanırken günümüz diline daha uygun hale getirilmesi gibi. Bu tarzda yeni bir redaksiyondan geçen eserlerde “günümüz Türkçesiyle” veya “Sadeleştirilmiş” ibaresi kullanılmaktadır. Şu bir gerçektir ki sadeleştirilmiş hiç bir eser yazarı olan müellifinin duygu ve düşüncesini tam olarak ifade edemez. Çünkü müellif yazdığı dönemde yüklemiş olduğu birçok manayı tek anlama indirgeyerek okura sunulmaktadır. Risale-i Nur Külliyatı’nda sadeleştirmeye bu sebeple karşı çıkmaktayız.

Yazım Kuralları ve Noktalama Farklılıkları: Eski metinlerde noktalama işaretleri veya büyük-küçük harf kullanımı gibi yazım kuralları bugünkünden farklı olabiliyordu. Bu farklar, metnin kopyalanma, yeniden gözden geçirme sürecinde farklı nüshaların meydana gelmesinin bir başka sebebidir.

Sözlü Aktarımlar: Bazı metinler sözlü olarak aktarılırken yazıya dökülmüştür. Sözlü aktarım sırasında yanlış anlamalar veya eksik hatırlamalar da nüsha farklarına yol açabilir. Yazıya dökülme sürecinde metnin içeriğinde farklar oluşabilir. Bu daha çok hadis, hatıra naklinde karşımıza çıkmaktadır.

Kasıtsız Ekleme ve Çıkarma: Bazen metne kendi açıklamalarını ya da yorumlarını eserleri çoğaltanlar ekleyebilirlerdi. Bu eski medrese usulünde veya yazarlığında “şerh” tabiriyle karşımıza çıkmaktadır.

Bu, orijinal metnin bazı kopyalarında fark oluşturabilir. Kimi zaman da metin kısaltılabilir veya eksik bölümler yazılabilir.

Bunu Bediüzzaman Said Nursi’nin şu şekilde ifade ettiğini görmekteyiz:

Hem bir kısım râvilerin yanlış ve hatâ içtihadları metn-i hadise karışmakla hadis zannedilerek…” (Fihrist Risalesi, 194)

"Ehadîsi tefsîr edenler, metn-i ehadîsi tefsirlerine ve istinbatlarına tatbik etmişler." (Sözler, 344)

Pekçok teşbih ve temsiller bulunuyor ki, mürur-u zamanla veya ilmin elinden cehlin eline geçmesiyle hakikat-i maddiye telakki ediliyor. Hataya düşer.” (Sözler, 342)

Teşbih ve temsiller, havastan avama geçtikçe, yani ilmin elinden cehlin eline düştükçe, mürur-u zamanla hakikat telakki edilir.” (Lemalar, 91)

Farklı Baskı Teknikleri: Matbaa teknolojisinin ilk dönemlerinde, baskı hataları sıkça yaşanırdı. Matbaada dizgi sırasında harflerin yanlış yerleştirilmesi veya baskı kalıplarının hatalı hazırlanması nüsha farklarına yol açabilirdi. Mesela uydurma hadislerin toplandığı bir kitap son dönem Osmanlı tarihinde Buhârî Hadis kitabıyla kasten veya yanlışlıkla harmanlanmış bir şekilde basılmıştır. Dönemin Padişahı ll. Abdülhamid Han'ın durumdan haberdar olmasıyla tahrip edilmiş olan bu baskı toplatılıp imha ettirilmiştir.

Coğrafi Yayılım ve Farklı Kopyalar: Aynı metin, farklı coğrafi bölgelerde çoğaltılırken yerel dil özellikleri ya da bölgesel farklılıklar metinde kendini göstermektedir. Bir bölgede yazılan metin ile başka bir bölgede çoğaltılan metin arasında nüans farkları bu olabilir.

Metni Yeniden Düzenleme veya Basım: Bazı baskılar, metni daha anlaşılır hale getirmek amacıyla yeniden düzenlenirken farklar oluşturulabilir. Örneğin, orijinal bir metin birden fazla defa basıldığında, editör veya yayıncılar metni sadeleştirebilir veya güncelleyebilir. Bu durum, nüsha farklarına yol açar. Risale-i Nur Külliyatı baskılarında sürekli aynı metni bastıkları için bu mevzu bahis değildir.

Hülâsâ, tahrifat kasıtlı bir değiştirmeyken, nüsha farkı daha basit hatalardan kaynaklanan, kasıtsız farklılıklardır.

Risale-i Nur Külliyatı nüshaları arasında bazı farklar bulunmaktadır. Bu farklar, genellikle tahrifat değil, nüsha farkı olarak değerlendirilir.

Risale-i Nur’un farklı baskıları ve el yazmalarında bu tür nüansların ortaya çıkmasının çeşitli sebepleri vardır. Bir kısmı yukarıda bahsetmiş olduğum gerekçelerle bir kısmı da Risale-i Nur’a bakan hususi sebeplerdir.

İşte Risale-i Nur nüshaları arasındaki farkların sebepleri ve kapsamı

El Yazması Döneminden Kaynaklanan Farklar

Bediüzzaman Said Nursi, Risale-i Nur'un tamamını el yazması olarak talebelerine yazdırmış ve bu metinler elle çoğaltılarak talebeleri arasında yayılmıştır.

El yazısı ile çoğaltılan eserlerde yazma hatalarından kaynaklanan küçük farklılıklar meydana gelebilmiştir.

Farklı talebeler, metinleri çoğaltırken bazen yanlışlıkla eksik ya da fazla kelimeler yazmış olabilir. Bu, yazım hatalarından kaynaklanan farklardır.

M. Said Özdemir Ağabeyin Kastamonu Lahikası’nda bir takdimde ifadesi şu şekilde olmuştur:

"Ma’lûmunuz matbaa ile basım devresinden evvel binlerce insan Risâle-i Nur’a hizmet etmek ve Bediüzzaman Hazretlerinin duasını almak için, Risâle-i Nur kitaplarını ve Lâhika mektuplarını elle yazıp Üstada tashih ve sonuna dua için göndermişlerdir. Üstad Hazretleri de gelen, elle yazılmış eski yazılı risâleleri ve lâhika mektuplarını tashih ederek sâhiblerine bir dua yazıp geri gönderiyordu. Bilhassa bu nüshalar ve lahika mektupları (Neşir nüshası olmayıp) matbaa ile basım neşriyatı için medâr ve asıl olamaz. Çünkü o zaman etrafa gönderilen bazı mektuplar, husûsî şahısları alakadar edip, muvakkat bir zaman için yazılmıştı, dâimî ve umuma neşr olunacak mektuplardan değildi. Ve bunlar da lahikalara yazılmıştı. Nitekim Üstad Hazretleri matbaa ile neşir için tashih ederek bize gönderdiği Emirdağ Lâhika mektuplarında, neşrolunacak mektupların baş ve sonlarını bizzat parantezlerle işaretlemiştir. Bazı mektupların bir kısmını ve hatta ba’zan mektubun baş ve son kısımlarını neşir hârici bırakmışlardır." (İhlas Nur Neşriyat, Kastamonu Lahikası, 3)

Bu mektuplar yani neşir nüshası olarak hazırlanmayan mektuplar bu kısımda ele alınabilir. Bu meselede Bediüzzaman Hazretlerinin nâşir talebelerinden M. Said Özdemir Kastamonu Lahikası başında bu meselenin önemini ve kriterini çizmiştir.

Dil ve Üslup Düzenlemeleri

Bediüzzaman’ın metinleri Osmanlıca olarak yazılmıştır. Daha sonra Risaleler Osmanlıca'dan Latin harflerine çevrilirken bazı dilsel uyarlamalar yapılmıştır.

Bu süreçte, kelimelerin günümüz Türkçesine daha uygun hale getirilmesi veya yazım kurallarına göre küçük düzenlemeler yapılması farklara neden olmuştur. “Çünki-Çünkü, olmıyan-olmayan gibi”

Osmanlıca kelimelerin farklı okunuşları ya da yeni harflerle ifade edilmesi, kelime tercihlerinde farklılıklarla karşılaşılmaktadır.

Yayınevleri Arasında Farklı Baskılar

Risale-i Nur Külliyatı, farklı yayınevleri tarafından basılmıştır. Bu meseleyi “Türkiye'de Risale-i Nur Hizmeti başlıklı yazımızda ele almıştık.” Bazı yayınevlerinin kendi yöntemlerine göre küçük düzenlemeler, inisiyatifler aldığı görülmektedir. Mesela, bazı yayınevleri metni TDK imla kurallarına göre güncellerken, bazıları eski imlayı tercih etmiştir. Bu, özellikle noktalama işaretlerinde ve harf yazımında farklara sebep olmuştur fakat çok önemli bir şey değildir. Bu tür farklılıklar metnin ana anlamını etkilemez.

Metinlerin Çeşitli Versiyonları yani farklı zamanlarda tashih edilen nüshalar

Üstad Bediüzzaman, hayattayken 5-6 yerde eserler teksirle çoğaltılmaktaydı. İstanbul, Ankara, Kastamonu, Urfa, Van gibi… Bazı risalelerini farklı dönemlerde tekrar gözden geçirmiş, ilaveler veya tenkisler yani çıkartmalar yapmıştır. Dolayısıyla, aynı risalenin farklı dönemlerdeki tashihleri ortaya çıkmıştır.

Lahikalarda üstadın bu tashihleri bazen yazıp düzeltilmesini istediğini görmekteyiz.

"...size gönderilen parçada bazı ufak ta'dilât vardı, nüshanızı onunla tashih edebildiniz mi? Fikrinizi tevkil ediyorum; o tabirattan lüzumsuz gördüklerinizi tayyedebilirsiniz.” (Mektubat, 336)

Bu, özellikle “Lem'alar” ve “Sözler” gibi temel risalelerde gözlemlenmiştir. Fakat ilerleyen zamanlarda bir nevi vahdet-i nüshaya gidilerek bu farklılıklar izale edilerek asgari hale getirilmiştir.

Osmanlıca-Latin Harflerinin Farkı

Risale-i Nur’un ilk yazım dili Osmanlıca olduğu için Osmanlıca nüshalar ile Latin harflerine çevrilmiş nüshalar arasında bazı farklar bulunur. Harf sistemlerinin değişmesiyle birlikte bazı kelimelerin yazılışında küçük farklar ortaya çıkabilir.

Noksan huruflarla yeni hat altında…” (Kastamonu Lahikası, 161) tarzında bir ifade kullanarak netice itibariyle Hatt-ı Kur'an olan Osmanlıcaya mukabil Yeni yazı - Latin harfli Risalelere Bediüzzaman hazretleri izin vermiştir. Böylece 1956 senesinden itibaren yeni yazı Risalelerle baskı devam etmektedir.

Bediüzzaman’ın İzniyle Yapılan Düzeltmeler

Bediüzzaman Said Nursi’nin bazı talebeleri, onun izniyle metinlerde küçük düzeltmeler yapmışlardır. Bu düzeltmeler genellikle anlamı değiştirmeyecek, sadece hataları düzeltecek şekilde yapılmıştır. Bir harf hatası ya da gramer hatası varsa, bu düzeltilmiştir. Veya bazen metinde kelimenin yerinin değişimi, kaldırılması, eklenmesi şeklinde de karşımıza çıkmaktadır. Bunu Altınbaşak Neşriyatta görebiliriz.

Siyasi, dini veya kişisel nedenlerle nüshalara eklemeler, çıkarmalar veya bazı düzeltmeler yapılmıştır.

-"Kürdistan-Vilayet-i Şarkiye gibi…

-"Sonra, ben cem'iyetin iman selâmeti yolunda âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cem'iyetin, yirmibeş milyon Türk cem'iyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun.” (Tarihçe-i Hayat, 630)

-"Sonra, ben cem‘iyetin îmân selâmeti yolunda âhiretimi de fedâ ettim. Gözümde ne Cennet sevdâsı var, ne Cehennem korkusu. Cem‘iyetin, yalnız yirmi milyon Türk cem‘iyetinin değil, yüzlerce milyon bütün İslâm cem‘iyetinin îmânı nâmına bir Saîd değil, bin Saîd fedâ olsun.” (Tarihçe-i Hayat, 630)

Netice itibariyle, Risale-i Nur Külliyatı'ndaki nüsha farkları bu gibi sebeplerden kaynaklanır. Bu farklar, külliyatın ifade ettiği misyonu etkilememektedir. Yok denecek kadar küçük yerlerde, kelime, cümle olarak karşımıza çıkmaktadır.

Risale-i Nur’un metin bütünlüğü korunmuştur ve bu tür nüsha farkları, daha çok teknik ve üslup farklılıklarıdır. Tahrifat söz konusu değildir, çünkü bu farklar kasıtsızdır ve külliyatın anlamını bozmaya yönelik değildir. Farklı yayınlarca basılan bir eser mesela Lemalar’da bir kelime, cümle, hâşiye şeklinde olan farklılıklar tahrif değil nüsha farkı olarak ele alınmalıdır.

Metinlerdeki eksik veya hatalı yerler belirlenerek metin daha doğru, tashihli bir şekilde oluşturulabilir. Ben buna ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Neşriyatlar masa başına oturacak öncelikle farklılıklar tesbit edilip ya dipnotta nüsha farkı belirtilecek veya mukayeseli bir tarzda ortaya metin koyulması gerekmektedir. Bunu M. Said Özdemir ağabey bir çok defa ifade etmiştir. “Üstadın vefatına kadar basılan nüshalar esas alınarak hareket edilmeli” şeklinde beyanları mevcuttur.

Nüsha farkları, metinlerin tarihsel ve kültürel bağlamını anlamak için önemli bir kanıttır. Bu farklılıkların nedenleri ve sonuçları, metinlerin incelenmesinde dikkatle değerlendirilmelidir.

Şunu da ifade etmekte fayda olduğunu düşünüyorum. Böyle nüans farkları sebebiyle enerjimizi, kuvvetimizi birbirimize harcamak yerine ehl-i dalalete, zındıkaya sarf ederek daha çok yol alabiliriz.

Selam ve dua ile.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum