Nurcan ŞAHİN AKCA
Muhteşem Yalan…
“Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem;
Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.
Biri ecdadıma saldırdı mı, hatta boğarım!
- Boğamazsın ki!...
- Hiç olmazsa yanımdan kovarım.”
Mehmet Akif Ersoy
Bir “dizi” başladı; bir dizi “yalan” başladı. Kanuni Sultan Süleyman'ın hayatından kesitler sunma iddiasıyla başlayan dizi, daha fragmanları yayınlanırken eleştiri yağmuruna tutuldu. Günümüzde bir eseri okumadan, bir yazarı tanımadan, bir filmi izlemeden eleştirmek moda olduğu için açıkçası önce diziyi izlemek gerektiğini düşünüyordum ve eleştirileri önyargılı bulmuştum. Dizi furyasının alıp başını gittiği bu dönemlerde Osmanlıyı konu alan bir filmin ya da dizinin geleceğini bekliyordum. Ne yazık ki sukut-u hayal oldu. Yeni başlayan bu dizi Osmanlı Devleti'ni kendi zihinlerinde oluşturdukları 'harem'den ibaret sananların tarih anlayışını ve biz onlara benzemiyorsak hiç olmazsa onlar bize benzesin çarpıklığını bir kez daha gözler önüne sermiştir. Dizinin yapımcıları ve senaristi hangi tarihi kaynaklara dayanarak böyle bir işe kalkıştılar açıkçası çok merak ediyorum. Dizinin daha ilk bölümünde zihnimize çizilmeye çalışılan bir Kanuni var ki akıllara ziyan. Bir tarafta Allah’ın adıyla Kuran’ın hükmüyle hareket ederek divanı toplayan ama elinde de içki kadehi hiç eksilmeyen, İngiliz lortlarının urbalarından bozma bir elbise ile haremindeki cariyelerin hayalini kuran, meşk alemlerinde kadınlara dans ettirerek zevk ü sefa süren ve her gece ayrı bir cariyeyi koynuna alan bir ucubeyi bize Muhteşem Süleyman diye yutturmaya çalışmışlar.
46 yıllık hükümdarlığında 13 kez sefer düzenleyen, hayatının önemli bir kısmı savaş meydanlarında geçen, tüm dünyaya hukuka dayanan bir devlet yapısını gösteren, 71 yaşına rağmen öleceğini anladığı halde çıktığı seferde hayatını kaybeden cihan padişahı:
Ben ki,
Sultanlar sultanı, hakanlar hakanı hükümdarlara taç veren Allah\'ın yeryüzündeki gölgesi, Akdeniz\'in ve Karadeniz\'in ve Rumeli\'nin ve Anadolu\'nun ve Karaman\'ın ve Rum\'un ve Dulkadir Vilayeti\'nin ve Diyarbakır\'ın ve Azerbaycan\'ın Acem\'in ve Şam\'ın ve Halep\'in ve Mısır\'ın ve Mekke\'nin ve Medine\'nin ve Kudüs\'ün ve bütün Arap diyarının ve Yemen\'in ve daha nice memleketlerin ki, yüce atalarımızın ezici kuvvetleriyle fethettikleri ve benim dâhi ateş saçan zafer kılıcımla fetheylediğim nice diyarın sultanı ve padişahı Sultan Bayezıd Hân\'ın torunu, Sultan Selim Hân\'ın oğlu, Sultan Süleyman Hân\'ım.
Sen ki,
Fransa ülkesinin kralı François\'sın.
Sarayıma, sadık ajanın Frankipan ile bir mektup gönderdin. Mektubun yanısıra sözlü bazı haberlerle de, düşmanın topraklarınızı ele geçirdiğini, hâlihazırda tutsak olduğunuzu ve kurtulmak için benden yardım ve meded umduğunuzu söylemişsiniz. Her ne demişseniz benim yüksek katıma arz olunup, detaylarıyla tarafımdan öğrenilmiştir.
diyerek Fransız kralını hiç savaşmadan kurtarmıştır. Bu dizi Avrupa’nın muhteşem dediği Kanuni Sultan Süleymanın kahramanlıklarını bir kenara bırakarak koca sultanı 'harem' safsatasına sığdırmış ve sığdıracak gibi görünüyor.
Cihan padişahı Kanuni'nin zaferlerini görmezden gelen dizide Kanuni ile ilgili gerçekdışı bilgiler de ön plana çıkarılıyor. Hürrem Sultan, işkenceler altında Kanuni'ye zorla eş yaptırılıyor. Kanuni'yi kadın düşkünü olarak gösteren dizi, padişah için toplanan kızların hamamda toplanması ve padişah için birbirleriyle yarış içinde olmaları ve sık sık dans meclislerinde tüm maharetlerini göstermeleri de tarihi bir gerçeği lekeliyor. Bugün dünyanın her yerinde modern hayatın vazgeçilmezi olarak görülen dans denen eğlencenin, kadınlı erkekli bir vaziyet alması ilk defa Fransa da yaygınlaştığı ve bu durum üzerine cihan padişahının
- Ben ki kırk sekiz krallığın hakanı Kanuni Sultan Süleyman Han'ım. Sefirimden aldığım rapora göre, memleketinizde dans namı altında kadın erkek birbirine sarılmak suretiyle alameleinnas icra-i luğbiyat yapılmakta olduğu mesmu-u şahanem olmuştur.
Hemhudut olmaklığımız dolayısıyla, iş bu rezaletin memleketime de sirayeti ihtimali muvacehesinde Name-i Hümayunum yedinize vusulünden itibaren derhal son verilmediği takdirde, bizzat Orduyu Hümayunumla gelip men'e muktedirim!..
diyerek bir mektup yazdığı ve bu mektup üzerine Fransa'da yüz sene dans yapılmadığı bilinirken nasıl olur da sarayda dans meclislerinde alem yapan bir padişah haline getirildiğini hayretle izledim. Muhibbi mahlası ile binlerce gazeli edebiyat literatürümüze kazandıran ince ruhlu büyük padişah ile ekranda gördüğüm karakteri bir türlü benzeştiremedim.
Tudors dizinin berbat bir taklidinden öteye geçememiş, oyunculuğun sapır sapır döküldüğü bu dizi bırakın Muhteşem Süleyman’ı anlatmayı Osmanlının herhangi bir sancak beyini bile anlatamaz… Dizi baştan sona oryantalist bir bakışın ürünü olmuş diye düşünüyorum. Dönem dizisi, dönem filmi çekmek oldukça zordur ama biraz insaf, hiç mi tarih okumadınız? Ya da hangi tarihi okudunuz? Sanırım bir karışıklık olmuş; İngiliz Kralı 8. Henry ile Sultanlar sultanı, hakanlar hakanı hükümdarlara taç veren Allah\'ın yeryüzündeki gölgesi, Akdeniz\'in ve Karadeniz\'in ve Rumeli\'nin ve Anadolu\'nun ve Karaman\'ın ve Rum\'un ve Dulkadir Vilayeti\'nin ve Diyarbakır\'ın ve Azerbaycan\'ın Acem\'in ve Şam\'ın ve Halep\'in ve Mısır\'ın ve Mekke\'nin ve Medine\'nin ve Kudüs\'ün ve bütün Arap diyarının ve Yemen\'in ve daha nice memleketlerin ki, yüce atalarımızın ezici kuvvetleriyle fethettikleri ve ateş saçan zafer kılıcıyla fetheyleyen nice diyarın sultanı ve padişahı Sultan Bayezıd Hân\'ın torunu, Sultan Selim Hân\'ın oğlu, Sultan Süleyman Hânı birbirine karıştırmışsınız.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.