Misafir Kalem
Müşrikler gerçekten Allah’a inanırlar mı?
“Ve dediler ki: Sakın ilahlarınızı bırakmayın; hele Ved'den, Suva'dan, Yeğus'tan, Ye'uk'tan ve Nesr'den asla vazgeçmeyin!” (Nuh 23)
Kur’an ayetleri gösteriyor ki, şirk kavramı Allah’a imanla değil, Allah’ın vâcibul vücud (varlığının zorunlu) oluşuyla ilgilidir. Kişi Allah’ın varlığına inanmasa da Allah vardır ve bu inançsızlığıyla ya da başka ilahlara tapması ile şirk işlemiş olur.
İnsanlar fıtraten Allah’a iman için yaratılmışlardır ama kendi istekleriyle fıtratlarının rağmına “iman etmeme” şıkkını seçebilmektedirler. Bu da imtihanın açık bir gerekliliğidir. Allah o kulun, kendi zorunlu varlığını kabul etmemesini “küfür” yani gerçekleri örtmek, “şirk” yani kendisine ortak koşmak olarak niteler.
Yani Allah’ın varlığını kul bilmese de, bizatihi Rabbimiz kendi varlığının zorunluluğunu bilmektedir. Vücub derecesinde olan o sonsuz varlık, kendi zorunlu varlığını kabul ederek ya da etmeyerek başka ilahları kabul edenlerin “şirk” günahını işlediklerini bizatihi kendi kelamıyla buyurur.
Ortak koşma küfrünün oluşabilmesi için ille de Allah’a imanın şart olması gibi bir koşul yoktur. Kul Allah’a inanmasa da ortak koşmuş olur. Zira o kul inanmasa da Allah vardır. İşte Rabbimiz, şirk (ortaklık) kavramını kendisine zahir olan bu zorunlu varlığı üzerinden tanımlamıştır.
Konuyu daha iyi anlamak için bir padişah düşünelim. Bir de bu padişahın varlığını ve hükümdarlığını kabul etmeyen bir adam var sayalım. Bütün afaki ve enfüsi delillere gözünü kapatıp padişahın varlığını bilmeyen ya da inkar eden o asi, aslında kendisini bir çeşit padişah sanmaktadır.
Ya da o padişahın yerine koyduğu bir ağası, bir reisi, bir büyüğü vardır. O padişahı düşünemediğinden ya da düşünmek istemediğinden, o zayıf ağayı o büyük memleketin sultanı olarak tahayyül eder. O büyük sultanın özelliklerini ağasına verir.
Böyle bir durumda, bu asiden haberdar olan o sultan, elbette bu adamın saltanatına ortak olmaya çalıştığını söyleyecektir:
“Ben kesinlikle varım ve sen bana inanmayıp kendini sultan sanıyorsun ya da ben kesinlikle varım ve sen hem bana inandığını söylüyor, hem de mahiyetçe bana denk başka vehmi sultanlara itaat ediyorsun.”
Padişah, kendisini inkar edeni kendi varlığı üzerinden tanımlar. Kendisine inansın ya da inanmasın, madem Allah kesinlikle vardır, madem her tarafta hükümdarlığının pek çok delili açıktır, o halde onun bu açık varlığını kabul etmeyen “ortak” koşmuş olur.
Allah’ın varlığına ve hüküm koyuculuğuna inanmayan öncelikle kendisini ilahlaştırır. Allah’a inandığını söyleyip de başka ilahları kabul eden, Allah’a inanıyor gibi gözükse de gerçekte inanmıyordur.
Zira Allah kavramının bizatihi kendisi başka herhangi bir ortağı kabul etmeyen mutlak bir kavramdır. Buna rağmen Allah’a ortak koşuluyorsa ve Allah’a inanıldığı da söyleniyorsa, o inanılan gerçekte Allah değil, Allah olduğu sanılan vehmi bir puttur.
Diğer sahte ilahlar gibi bir vehmi ilahtır inandığı. Kızlar, oğlanlar doğurabilen, akrabaları olan, gök yüzünde oturan, yerde ortakları bulunan bir kurgu Allah.
Müşrik her halükarda “Allah’tan başka” ilahlara inanmış olmaktadır. Nasreddin Hocanın leyleği kuşa çevirmesi misali, Allah’a inandığını sanarak, Allah kavramının içini boşaltmakta, sonra puta çevirdiği bu kavrama inanmaktadır.
Diriltemeyen, kullarıyla konuşamayan, dünyayı kendi haline ya da başka ilahlara bırakmış, ortaklara; mesela tabiata, meleklere, tesadüfe, evrime muhtaç, denkleri, akrabaları bulunan, insanların hayatına karışamayan, sonsuz bağımsızlığı zihinde sınırlandırılmış vehmi bir Allah!
Kur’ân’ı inzal buyuran Allah, bu inanılan vehmi Allah’ın kendisi olmadığını elbette bilmektedir. Bu nedenle gökteki, yerdeki, insandaki ayetleriyle kullarına kendisini tanıtmaktadır.
Allah’a inanmadığını söyleyip gerçekte şahsını ilah görenle; Allah’a inandığını iddia edip başka ilahları var kabul eden, Allah’ın manzar-ı alasında “müşrik” olmakta ortaktır.
Yani burada önemli olan kulun nazarı değil, “şirk” kavramını kendi varlığına göre tanımlayan Allah’ın nazarıdır. Müşrik, beşeri tanımlamalara göre değil, Allah’ın kendi bütün sonsuz özellikleri icabı Kur’an’da yaptığı tanımlamalar gereği müşriktir.
Bu manada müşrikler de mutlaka Allah’a inanırlar sözü gerçeği yansıtmaz. Hatta müşriklerin gerçekte Allah’a inandıklarını bile söyleyemeyiz. Kimi müşrikler inandıklarını söyler ama Kur’an ayetleri gösterir ki onlar gerçekte Allah’a iman etmeyenlerdir:
FETİH
13. Hâlbuki kim Allah'a ve Resûlüne îmân etmezse, hiç şübhesiz ki biz, o kâfirler için alevli bir ateş hazırlamışızdır.
HAKKA
33. Çünkü o, Yüce ALLAH`a inanmıyordu.
NİSÂ
38. Bunlar, mallarını insanlara gösteriş için harcayan, Allah`a ve ahiret gününe de inanmayan kimselerdir. Şeytan kimin arkadaşı olursa, o ne kötü arkadaştır.
TEVBE
45. Ancak Allah`a ve ahiret gününe inanmayan, kalpleri şüpheye düşüp kendileri de o şüphelerinin içinde bocalayan kimseler senden izin isterler.
YUSUF
37. Yûsuf dedi ki: “Rızıklanacağınız herhangi bir yemek size gelmeden önce onun yorumunu ikinize mutlaka bildiririm. ” Bu, Rabbimin bana öğrettiği şeylerdendir. Ben, Allah`a inanmayan ve âhireti de tamamen inkâr eden bir toplumun milletini terk ettim. “
NİSA
39. Allah'a ve ahiret gününe iman edip de Allah'ın kendilerine verdiğinden (O'nun yolunda) harcasalardı ne olurdu sanki! Allah onların durumunu hakkıyle bilmektedir.
NİSA
51. Kendilerine Kitap'tan nasip verilenleri görmedin mi? Putlara ve batıla (tanrılara) iman ediyorlar, sonra da kâfirler için: "Bunlar, Allah'a iman edenlerden daha doğru yoldadır" diyorlar!
Bu arada şunu söyleyelim. Eğer müşrikler Allah’a inanmış olsalardı, müminlerin Allah’a inanıyor olmaları müşriklerden farklı bir özellik olarak gösterilmezdi. Aşağıdaki ayetlerde müminlerin özellikleri arasında “Allah’a iman” etmeleri de sayılmaktadır:
NİSA
162. Fakat içlerinden ilimde derinleşmiş olanlar ve müminler, sana indirilene ve senden önce indirilene iman edenler, namazı kılanlar, zekatı verenler; Allah'a ve ahiret gününe inananlar var ya; işte onlara pek yakında büyük mükâfat vereceğiz.
NİSA
175. Allah'a iman edip O'na sımsıkı sarılanlara gelince, Allah onları kendinden bir rahmet ve lütuf (deryası) içine daldıracak ve onları kendine doğru (giden) bir yola götürecektir.
MAİDE
81. Eğer onlar Allah'a, Peygamber'e ve ona indirilene iman etmiş olsalardı onları (müşrikleri) dost edinmezlerdi; fakat onların çoğu yoldan çıkmışlardır.
84. "Rabbimizin bizi iyiler arasına katmasını umup dururken niçin Allah'a ve bize gelen gerçeğe iman etmeyelim?"
NUR
62. Müminler, ancak Allah'a ve Resulüne gönülden inanmış kimselerdir. Onlar, o Peygamber ile ortak bir iş üzerindeyken ondan izin istemedikçe bırakıp gitmezler. (Resulüm!) Şu senden izin isteyenler, hakikaten Allah'a ve Resulüne iman etmiş kimselerdir. Öyle ise, bazı işleri için senden izin istediklerinde, sen de onlardan dilediğine izin ver; onlar için Allah'tan bağış dile; Allah mağfiret edicidir, merhametlidir.
BURUC
8. Onlardan, sırf, aziz ve hamid olan Allah'a iman ettikleri için intikam aldılar.
Yine Allah’a inandıklarını söyleyen müşriklerin inandığı gerçekten Allah olmuş olsaydı, Rabbimiz kâinattan örneklerle kendi varlığını ısrarla ve tekrarla göstermezdi:
Hem göklerde ve yerde nice deliller vardır ki, onlar (ibret almadan) bunlardan yüz çevirici kimseler olarak üzerlerinden geçip giderler. (Yusuf 105)
İnkâr edenler, göklerle yer bitişik bir halde iken bizim, onları birbirinden kopardığımızı ve her canlı şeyi sudan yarattığımızı görüp düşünmediler mi? Yine de inanmazlar mı? (Enbiya 30)
Peygamber sizi, Rabbinize iman etmeye çağırdığı halde niçin Allah'a inanmıyorsunuz? Halbuki O, sizden kesin söz de almıştı. Eğer inanırsanız. (Hadid 8)
Yoksa gökleri ve yeri onlar mı yarattılar? Hayır! Onlar bir türlü anlayıp inanmazlar. (Tur 36)
Göklerde ve yerde olanlar kimindir? diye sor. "Allah'ındır" de. O, merhamet etmeyi kendi zatına farz kıldı. Sizi, varlığında şüphe olmayan kıyamet gününde elbette toplayacaktır. Kendilerini ziyana sokanlar var ya işte onlar inanmazlar. (En’am 12)
O’nun delillerinden biri de, kendilerine (meyledip) ülfet edesiniz diye kendi(cinsi)nizden size eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve bir şefkat kılmasıdır. Şübhesiz ki bunda, düşünecek olan bir kavim için nice deliller vardır. (Rum 21)
Görüldüğü gibi Rabbimiz kendi zorunlu varlığını ve ilahlığını türlü türlü ayetlerle ortaya koymaktadır. Eğer müşrikler, kimi zihniyetlerce savunulduğu gibi “Allah’a” inanmış olsalardı, herhalde Rabbimiz onların Allah’a inanmadıklarını defaatle tekrar etmez ve varlığının delillerini tekrar tekrar ortaya koymazdı.
Demek ki, kimi müşrikler Allah’a inanmadıklarını söylemekte ama kendi nefislerini ilah kabul edinmekte (Furkan 43); kimi müşrikler de Allah’a inandıklarını söylemekte ama adına Allah deseler de gerçekte Allah olmayan vehmi bir ilaha ve başka ilahlara inanmaktadırlar.
O halde, Allah’a inandığını iddia etse de her müşrik gerçekte “Allah’tan başka ilahlara” (min dûnillah) iman etmekte, sonsuz sıfatlarla muttasıf gerçek Allah’a iman etmemektedir.
O müşriklerin Allah dedikleri, diğer ilahlardan daha güçlü, daha bilgili, Allah’tan başka vehmi bir ilahtır sadece. Vacibul vücud olan Sonsuz Allah değildir. Peki bu iddianın aslı nedir? İsterseniz bunun cevabını verelim bu son noktada.
Müşriklerin Allah’a inandıklarını ısrarla vurgulayanlar, aslında müslümanları müşrik ilan etmenin kılıfını hazırlıyorlar propagandalarıyla.
Yani bütün müşrikler Allah’a inananlardır, Müslümanlar da Allah’a inananlardır, o halde Müslümanların içinde de pek çok müşrik vardır, demeye getiriyorlar.
Halbuki Rabbimiz müşriklerin özelliklerini sıralamış ve onların Allah’a “iman etmediklerini” defaatle vurgulamıştır. Yani onların inandıkları Kur’an’ın Allah’ı değil, Allah olarak isimlendirdikleri vehmi bir ilahtır.
Allah’a bütün sonsuz özellikleriyle inanan ve kâinatta zerre kadar bir boşluk kalmamacasına her şeyi Allah’ın sonsuz kudretine, ilmine ve diğer sıfatlarına veren bir Müslümanın müşrik olduğunu iddia eden, gerçekte kendisi şirke düşmüştür ama farkında değildir.
Kim Rahman'ın zikrini görmezlikten gelirse, Biz bir şeytana onun 'üzerini kabukla bağlattırırız'; artık bu, onun bir yakın dostudur. Gerçekten bunlar (bu şeytanlar), onları yoldan alıkoyarlar; onlar ise, kendilerinin gerçekten hidayette olduklarını sanırlar. (Zuhruf Suresi, 36-37)
Kaldı ki Rabbimiz kelamıyla müşriklerin diğer özelliklerini de vurgulamıştır:
1-Müşrikler Kur’ân’ın Allah’ına değil, vehmi başka ilahlara inanmaktadırlar. (Paylaştığım tüm ayetler)
2-Müşrikler Hz. Muhammed’in Peygamberliğine inanmazlar. (Nisa 136)
3-Ona inanmamakla birlikte Peygamberi, İslami değerleri kötüleyerek, ifitralar atarak dinin değerini küçültmeye çalışırlar. (Ankebut 13)
4-Müşrikler Peygamber sözleriyle yani hadisleriyle de alay ederler. (Nisa 81)
5-Müşrikler Kur’ân-ı Kerim’e de inanmazlar, onun eskilerin masalları ya da tarihi bir kitap olduğunu veya beşer tarafından yazılmış bir şiir olduğunu iddia ederler. (Mutaffifin 13)
6-Müşrikler ahiret gününe inanmazlar. Toprak olmuş kemik parçalarının diriltilmeyeceğini iddia ederler. (İsra 49)
7-Müşrikler İslam ve Müslüman karşıtıdırlar. Müslümanları karalamak, kötülemek tek işleridir. (Furkan 60)
8-Müşrikler Peygamberin ve Kur’ân-ı Kerim’in mucizelerini de reddederler. (Hud 59, Araf 51)
9-Müşrikler Peygamberin yalancı, mecnun ya da şâir olduğunu savunurlar. (Duhan 14)
10-Müşrikler Kur’andaki hükümleri kabul etmezler, kendi hurafelerine ve atalarının batıl törelerine tabi olurlar. (Maide 44)
11-Müşrikler kendilerini “Müslüman” ya da mümin olarak asla kabul etmezler. (Nisa 155)
Elbette müşrikleri betimleyen daha pek çok ayet vardır. Zuhruf suresindeki 36, 37. ayetler gösterir ki, bütün bu Kur’âni delilleri görmezden gelip Allah’ı, Peygamber’i, Kur’an’ı, İslam’ı ve diğer bütün imani hakikatleri gönülden kabul eden; onların hakikatlerini yaşamaya çalışan Müslümanlara müşrik diyen büyük bir zulüm işlemiş olur.
Müşriklerin itiraz ettiği İslami esaslardan en mühimmi “Lâ ilâhe illalah” kavramıdır ki, bu hakikat kendilerine tebliğ edildiğinde müşriklerin cevabı şu olmuştur:
أَجَعَلَ الْآلِهَةَ إِلَهًا وَاحِدًا إِنَّ هَذَا لَشَيْءٌ عُجَابٌ
“İlahları tek bir ilah mı kıldı? Gerçekten bu çok acayip bir şey" (Sa'd 5)
Ayetten anlaşılıyor ki müşriklerin paganizm anlayışında diğer ilahların Allah’ın kudretine bağlı varlıklar olarak benimsenmesine yer yoktur. Çünkü böyle bir şey olmuş olsaydı, o ilahlar ilah olmaz, o yaptıkları da şirk olmazdı.
Onlara göre vehmi Allah ilahı dahil bütün ilahlar, birbirlerinden ayrı kudret alanlarına sahip, birbirlerinden bağımsız ilahlardır. O yalvardıkları ilah, kendi kudretiyle ve sınırsız ilahlığıyla yaratır, yapar, eder. Onların zanları böyledir.
Yani bu ilahlar, Rabbin sonsuz kudretine ve ilahlığına mahiyet itibariyle “denk” (küfüv) olarak kabul edilmektedir ki, işte ortak koşmak (Şirk) gerçekte budur.
Müşriklere bu şirk kabulü derin bir şekilde yerleştiği için, Allah’ın tek ilah olduğu gerçeğine inanamamışlar, hayretler içinde şöyle haykırmışlardır:
“İçlerinden o heyet fırladı ve şöyle dedi: «Tanrılarınız üzerinde sabır ve sebat edin? Bu gerçekten arzu edilen şey, bir istek!” (Sa’d 6)
Demek ki müşrikler, Allah’tan başka, Allah gibi ilahlık özelliklerine sahip ilahlar kabul ettiklerini çok iyi bilmektedirler. Yoksa bu tebliğ karşısında, biz zaten Allah’a inanıyoruz ve onun birliğini kabul ediyoruz deyip sessiz kalmaları gerekirdi.
Bütün bu gerçekler gösteriyor ki, Lâilâhe illallah Muhammedun Resulullah hakikatini hayatlarına hâkim kılmış samimi müminleri, Kur’ân’ın müşriklerle ilgili kimi ayetlerini görmezden gelip, kimilerini de çarpıtarak “müşrik” ilan eden zihniyet, kesinlikle Kur’ânî bir zihniyet değildir.
Kur’an’ın tek sözcüsü gibi Kur’an adına konuşup Kur’an ayetlerini çarpıtan, Kitaptaki kimi hükümleri saklayarak intikam adına, gurur saikiyle, kıskançlıkla, güç elde edebilmek için, kimi din karşıtı müşriklerle ortak meclislerde toplanıp Müslümanlar arkasından planlar çeviren, doğrudan doğruya sırat-ı müstakim yolu olan Kur’an-ı Kerim’in tepesine oturmuş “tekfirci” ve “afarozcu” zihniyetin iç yüzünü bizzat Kur’ân-ı Kerim’in kendisi deşifre eder:
(İblis) dedi: 'Öyle ise beni azdırmandan dolayı (ben de) mutlaka onlar(ı saptırmak) için, senin sırat-ı müstakimine (dosdoğru yoluna) oturacağım!' (Araf 16) (OD)
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.