Dr. Cemil ŞAHİNÖZ
Mustafa İslamoğlu attığı iftiranın aynısını kendi gördü
Mustafa İslamoğlu Bediüzzaman Said Nursi‘ye yaptığı iftiranın aynısını kendisi gördü. Adeta Peygamber Efendimizin (sav) „Kınamayınız, kınadığınız şey başınıza gelmedikçe ölmezsiniz.“ (Tirmizi, Kıyamet, 53, no: 2507; Beyhaki, Şuabu'l-İman, 5/315, no: 2778; bk: Keşfu'l-Hafa, 2/265) hadisi tecelli etti. Bir başka hadise göre Resûlullah minbere çıkıp şöyle nidâ etti: „Ey diliyle Müslüman olup da kalbine iman nüfuz etmemiş olan (münafık)lar! Müslümanlara eza vermeyin, onları kınamayın, kusurlarını araştırmayın. Zira, kim Müslüman kardeşinin kusurunu araştırırsa, Allah da kendisinin kusurlarını araştırır. Allah kimin kusurunu araştırırsa, onu, evinin içinde (insanlardan gizli) bile olsa rüsvay eder.“ (Tirmizî, Birr 85, 2033).
Peki ne mi oldu? Sırasıyla bir bakalım.
15.11.2014 günü Mustafa İslamoğlu´nun kitabı “Kur’an’ı Anlama Yöntemi” piyasaya çıktı. Bu kitapta İslamoğlu Bediüzzaman‘ın eseri olan 25. Söz‘den bir alıntı yapıyor. Bediüzzaman güya şöyle yazıyormuş: „Kur’an ve Risale-i Nur, arşı azamdan, ismi azamdan ve her ismin azamlık mertebesinden nüzul ile ezel ve ebed ve şu anı ve bütün gaybi alemi ve bütün beşeri ve kevni hadiseleri kuşatan ve tasarrufu altına alan kelimetillahtır ve semavidir.“ Halbuki böyle bir cümle, yani hem Kur´an´ın hem de Risale-i Nurlar´ın vahiy olduğu, asla ve asla Risale-i Nur´larda yoktur ve olamazda. Bu cümlenin orijinali şu şekildedir: „Kur’an, arşı azamdan, ismi azamdan ve her ismin azamlık mertebesinden nüzul ile ezel ve ebed ve şu anı ve bütün gaybi alemi ve bütün beşeri ve kevni hadiseleri kuşatan ve tasarrufu altına alan kelimetillahtır ve semavidir.“ Yani cümleye „ve Risale-i Nur“ eklenmiş.
Mustafa İslamoğlu kendisi bu cümleyi eklememiş. Bu cümle buraya nasıl girmiş? İslamoğlu hiç alıntı yaptığı Risale´ye bakmadan bu cümleyi Saadettin Merdin´den, o da 60´lı yıllarda kıtabı yayınlanan Yaşar Kutluay'dan almış. Yani İslamoğlu Risale´de geçtiğini düşündüğü cümleyi bir başkasının kitabından alıp, „Risale´de geçiyor“ diye kendi kitabına alıyor ve dolayısıyla Bediüzzaman´ı acımasızca eleştiriyor. Bırakın içeriğini, böyle bir hata akademik dünyada affedilmez bir hatadır. En basit üniversite öğrencisi bile böyle bir hatayı yapmaz. Kaldıki İslamoğlu böyle bir cümleyi okuduğunda „Acaba Bediüzzaman gibi bir alim böyle bir cümle kullanır mı? Orijinaline bir bakayım.“ demesi gerekmez miydi? Hani kendi dediğine göre Risaleleri çok iyi tahkik etmişti? Bu nasıl bir tahkik? Şimdi ne olacak? O kitabı alan ve Bediüzzaman´ın söylemediği o cümleyi okuyan herkes haşa Bediüzzaman´ın Risalelere de vahiy dediğini zannedecek ve İslamoğlu her kitap başı bu büyük alime yaptığı inanılmaz iftira ve kul haklarıyla beraber yaşamını sürdürecek.
Neyse, konumuz bu değil. Bu konuyla ilgili bir çok makale kaleme alında zaten. Burada ilgimizi başka bir konuya çekmek istiyorum.
20.11.2014 günü, yani kitabın yayınlanmasından tam 5 gün sonra İslamoğlu´nun Bediüzzaman´a yaptığı iftiranın benzeri başına geldi. Cübbeli Ahmet Hoca İslamoglu´nun tefsirinde Abese Suresinde, İslamoğlu´nun Peygamber Efendimiz´e „kibirli“ dediğini iddia etti. Halbuki tefsirde ayetin dipnotuna baktığınızda – ki ben İslamoğlu´nun Risalelere yaptığı aynı hatayı yapmadım ve bende olan tefsirinin 2. baskısına baktım - İslamoğlu Peygamberimiz´e değil, Velid b. Muğire´ye ve/veya Ubey b. Kab´a kibirli diyor. Eğer dipnota bakılmaz ise sanki Peygamberimiz´e haşa kibirli deniliyor. Çünkü İslamoğlu´na göre Abese Suresinde „yüzünü ekşiten“ Peygamber Efendimiz değil, Velid b. Muğire´ye ve/veya Ubey b. Kab. Çünkü İslamoğlu´na göre Hz. Muhammed (sav) yüz ekşitmezmiş. Hoş, aynı İslamoğlu „3 Muhammed“ kitabında Peygamberin abartılı yüceltildiğinden, onun da bir insan olduğundan bahsediyor. Ama aynı İslamoğlu Abese Suresine gelince Peygamberin tamamen insani bir duygu ve davranış olan yüzüne ekşitmek gibi bir fiili yapamayacağını belirtiyor. Ve çok enteresandır, İslamoğlu 21.11. tarihli Cuma hutbesinde „Benim Peygamber´e kibirli dediğimi söyleyenlere ve yayanlara hakkımı helal etmiyorum“ dedi. Peki o zaman İslamoğlu´na sormak gerekir. Bediüzzaman´ın Risale´lere vahiy dediği iftirası kitabında basılı ve bu iftira binlerce insana ulaştı/ulaşacak. Burada nasıl helallik istenilecek?
Dolayısıyla kader tecelli etti. İslamoğlu aradan sadece 5 gün geçtikten sonra Bediüzzaman´a yaptığı iftiranın benzeriyle karşılaştı. Kader adalet etti. İslamoğlu Peygamberimiz´e kibirli demedi, fakat Bediüzzaman´ın yazdı diye uydurduğu cümle nedeniyle belki böyle bir olay ile karşı karşıya geldi. Bu bağlamda İslamoğlu´na yine Bediüzzaman´ın bir eseri olan „Kader Risalesi“´yle bir hakikati hatırlatalım „Kader hakiki illetlere bakar, adâlet eder; insanlar, zâhirî gördükleri illetlere hükümlerini binâ eder, kaderin aynı adâletinde zulme düşerler. Meselâ, hâkim seni sirkatle mahkûm edip, hapsetti. Halbuki, sen sârık değilsin; fakat, kimse bilmez gizli bir katlin var. İşte, kader-i İlâhî dahi seni o hapisle mahkûm etmiş. Fakat, kader, o gizli katlin için mahkûm edip adâlet etmiş; hâkim ise, sen ondan mâsum olduğun sirkate binâen mahkûm ettiği için zulmetmiştir. İşte, şey-i vâhidde iki cihetle kader ve icad-ı İlâhînin adâleti ve insan kisbinin zulmü göründüğü gibi; başka şeyleri buna kıyas et.“
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.