Mutsuzluğun resmi

Cumhuriyet dönemi ilke ve inkılapları mazi ile kesin ve keskin bir kopuşun izlerini taşır. Bu kesin ve keskin kopuşu en yalın bir şekilde resmeden inkılap hiç kuşku yok ki harf inkılabıydı.

Fransa’da tüm mukaddesleri kıymık kıymık doğrayan giyotin tek bir mukaddese ilişmedi: Kamusa. Zira “Kamus namustur, kamusa uzatılan el namusa uzanmıştır” diyor Kırk Ambar yazarı. Cumhuriyet eliti tasfiye girişiminde kamus [sözlük] dahil hiçbir kutsalı bırakmadı, çiğnedi hepsini.

Mektep okul oldu, muallim öğretmen oldu, talebe öğrenci oldu, medeniyet uygarlık oldu, irfan kültür oldu, saadet mutluluk oldu…

Kelimeler, bağlı bulunduğu mana dünyasının bütüncül konumundan koparılarak, indirgendi, parçalandı, modern tabirle sekülarize oldu, tedaisini yani çağrışım gücünü kaybetti.

Tilcikli, mızmız ve mıymıntı bir kavramlar yığını dışında geriye anlamlı bir şey kalmadı hafızalarda. Musikisiz, çağrışımsız, ışıltısız bir düzine kavram leşi.

Pek tabiî ki bu acımasız ameliyeden “saadet” gibi mana yüklü bir kelime de nasibini alacak yerini “mutluluk” gibi mat ve tek kanatlı bir sözcüğe bırakacaktı.

***

Abidin Dino [1913-1993] Sol ve Marksist bir dünya görüşüne sahip, ‘sanat toplum içindir’ ilkesine bağlı çağdaş Türk Resminin öncülerinden. Aynı zamanda çok yönlü bir kültür ve siyaset adamı.

Nazım Hikmet Ran [1912-1963] Türk şiirinin hala aşılamayan zirvelerinden biri. Sol dünya için ‘mavi gözlü dev ya da yarı-tanrı’, Peyami’ye göre ‘moskof çocuğu’, Cemil Meriç için ‘hem şiir de hem düzyazı da müceddit’, ‘halis bir inançsız’ diyor Necip Fazıl, ‘tehlikeli bir üvey evlat adayı’ Yahya Kemal’in gözünde…

“Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?
İşin kolayına kaçmadan ama…”

Böyle soruyordu Nazım, Abidin Dino’ya. Dino’nun cevabı mutluluğun resminin, dünya durdukça, hiçbir zaman yapılamayacağının bir itirafı gibi:

“Ve dolaşsaydık Türkiye’yi
Bir baştan bir başa
Yattığımız yerler müze olmuş
Sürgün şehirler cennet
İşte o zaman Nazım
Yapardım mutluluğun resmini
Buna ne boya yeterdi ne de tual…”

Bir başka rivayete göre Dino’nun yanıtı daha sahici daha çarpıcı: ‘Mutluluğun değil ama mutsuzluğun resmini çizdim Nazım.’

***

I. Dünya Savaşında tarihçilerin verdiği bilgilere göre 8 milyon ölü, 21 milyon ağır yaralı, 7 milyon kayıp olmak üzere toplam 30 milyon insan etkilendi.

II. Dünya savaşından yine güvenilir tarihçilerin verdiği bilgilere göre 30 milyon ölü, 20 milyon ağır ve kayıp olmak üzere toplam 50 milyon insan telef oldu. Hiroşima ve

Nagazaki bu korkunç savaşın en acı meyvesiydi. Her iki savaştan virane ve harabe bir dünya kaldı geriye…

I ve II. Körfez savaşında yaklaşık 3 milyon insan yaşamını kaybetti. Mezhep kavgaları, kimlik çatışmaları, kabile savaşları ve ekilen ırkçılık tohumları işin cabası.

‘Cumhuriyetin terör aygıtı’ ya da ‘antidemokratik infaz kurulları’ olan istiklal mahkemelerinde haksız yere on binlerce insanın canına kıyıldı.

Ve halen başta Suriye olmak üzere dünyanın değişik bölgelerinde sayıları yüz binlere varan katliamlar, soykırımlar, tehcirler, toplu imhalar…

Avusturyalı yazar Stefan Zweig, insanlığın içine düştüğü trajik durumdan duyduğu üzüntü nedeniyle karısı Lotte ile birlikte intihar etti. Kendi eliyle son verdi yaşamına. İntihar onun için bir intikamdı belki. En acımasız bir surat asma hali. Her düşünen bir parça Zweig değil midir?

Bütün bu trajedileri alt alta koyduğunuzda işin kolayına kaçmadan mutluluğun değil, mutsuzluğun resmi çizilebilir ancak. Abidin Dino ve benzeri ressamların başardığı biricik şey sade mutsuzluğun resmini çizmek, o kadar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
3 Yorum