Ahmet Nebil SOYER
Namazda zaman ve mekan
Namazda mekan var mıdır? Bir evde kıbleye müteveccih serilmiş seccade… Oradan Allah’a açılan bir kapıdan semavata hayalen uçmak...
Namaz Mirac’ın küçük örneği olduğundan Miraç’taki mekan akışı orda da var. Bismillahirrahmanirrahim ile kainat, yeryüzü ve insana uzanan bir zincirden, Nebiyy-i Zişan’ın Rabbi ile buluştuğu noktaya gitmek...
Fatiha, mekan ve zaman olarak dünya ötesi bir nitelik taşıyor. Dünyevi mekanı arkanda bırakıp sidreye çıkarak kab-ı kavseyn makamına varıyorsun. Geldiğin yer ayak basılan mekanken vardığın yer tamamen dünyadan irtibatını kesmiş bir mekan. Elhamdülillahi Rabbil alemin, bütün alemi semada bulunduğun maverai noktadan temaşa ediyorsun. Bütün bu gördüğüm veya hayalimde şekillenen alemlerin Rabbi Sensin, bütün onsekizbin alem görünen ufkunun önünde işte mekan, kainat sinemasını arştan seyrediyorsun. Kendinden geçebilirsen geç. Hergün gidip gelip neler oluyor. Zaman kainat hediye ettiğin için. Hani bir eliyle bir yeri işaret ederek tarif eder, sen de elinle işte Allah’ım bütün bu alem Senin ve Sana hamdediyorum dersin. İnsan bir kahvenin kırk yıl hatırının olduğunu söyler, bir kahveye mahcub olan insan, bütün kainatın anahtarları ile insanın önüne konmasına nasıl mahcub olmaz? Hediyenin haddi aşması insanı utandırır.
Elhamdülillahi rabbil aleminde zaman ve mekan tamamen arşta. Sonra errahmanirrahim bütün bu alemleri insana göre azametli ve küçük alemleri ve nimetleri veren Allah’ın en büyük özelliğini zikretmek. Allah bu bütün isimlerin çatısı olan iki eylem-ismi kullanıyor. Beni bu cami isimlerimle an. Onda da zaman yok bütün kainatı elinde tutanı seyrediyorsun. Bütün zamanın, mekanın bittiği bir gün, din gününde yine zaman nedir bilemem. Men lem tatmaz lem bilmez. Bir anda bütün kainatın sonuna vardın, o günde o kargaşada O’na bana sahip ol diyorsun. Arşta başlayıp kıyamet gününe geldin, nasıl bir tayeranı kutsidir?
Fatiha’dan sonra bütün zamanları, mekanları içine alan okuduğun surenin iklimine giriyorsun. Nuh Aleyhisselam ile giriyorsan sureye onun gemiyi yapma ve ümmetini alıp sıratı müstakim denizinde gitmesini seyrediyorsun. Oğluna “leyse min ehlik” diyen peygamber onun bağırtılarıyla gözü yaşlı kaderine razı oluyor. Yusuf’un bir anlık gaflet-i bedeni ile zindanda sızlanmasını ve Cebrail’in “Yusuf sabret bir yılın kaldı“ demesi… Demir dövüle dövüle tavlanır, sonra şekillenir, ya ne sandın nübüvvet bir hediye mi yani?
Daha çok anlatacak şey var, eğer kitabımızın muhitinde dolaşan canlılar olsaydık, neler hisseder, seyreder, sinema-yı Rabbani’de manevi bir telezzüzle selam verirdik. Sonra seyir silsileleri gelir ayakta dur, bak azamete, sonra eğil azamete karşı bütün dünya ve mafihayla varlıklarla eğil, sonra secdeye kapan Kabenin azameti önünde başını yerlere sür. Akabinde kalk namazın hülasasını, Allah ile buluşma anını anlat. Bütün kainatı bir piyano notaları gibi Allah‘a tahiyye eyle. Ustalığın derecesinde nota kullan.
Sonra bütün peygamberler ve salihlerle beraber yaşa ve ölümün kardeşi olan eve dön. Son sahnede mekan ve zaman yok Kul ve Rabbi nübüvvetin gölgesinde O’nun talim ettikleriyle konuşsunlar. Deli olmalıydık bu seremoniden, ne olduk, herkes kendinin ne olduğunu bilir.
Namazda zaman ve mekan bütün imkan ve vücubu içine alan bir ihata edilmez zaman ve mekandır, gezen dolaşan bilir. Ne olur Allah’ım Seninle buluşan mukarrebin gibi bizi de muhiti aliyene al, bu hay huy içinde çekişme ve debdebe içinde kalp kan pompalayan bir makine, akıl debdebenin pençesinde, elimizden tut Allah’ım.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.