O Yahudi, Said Nursi'nin resmi için dedi ki
En çok dikkat çeken bir durum da vardı ki, bir Yahudinin Üstad'ın resmi ve Risale-i Nur standını görerek
Risale Haber-Haber Merkezi
Önceki gün Kanada kitap fuarında sergilenen Risale-i Nur'lara gösterilen ilginin fotoğraflarını yayınlamıştık. Kanada Nur talebeleri fuar sonrası yaşadıklarını, gözlemlerini de kaleme aldı:
Es Selamu Aleyküm ve Rahmetullahı ve Berekatühü Ebeden Daima,
Aziz Muhterem Ağabeylerimiz,
Kanada'nın en büyük şehri Toronto'dan binler selam eder, öncelikle dualarınızı bekleriz. Bu mektubumuza başlamadan önce, başta Toronto'daki kitap fuarı için büyük teşvikleri olan ve şu anda hastanede bulunan Üstadımızın mutlak vekillerinden Mustafa Sungur Ağabey'e Allah'tan acil şifalar diler, üzerimizden dualarını eksik etmemelerini istirham ederiz. Başta Mustafa Sungur, Hüsnü Bayram, Ahmet Aytemur, Abdullah Yeğin, Mehmet Fırıncı ve ismini sayamadığımız ağabeylerimize Kanada Nur Talebeleri olarak saygılarımızı sunarız.
Elhamdülillah, Mustafa Sungur Ağabey'in teşvikleri ve gayretleriyle Toronto'nun büyük ve önemli kitap fuarlarından biri olan Word On The Street (Caddedeki Sözler) adındaki fuara Sözler Yayınevi namına katılma fırsatı bulduk. Cenab-ı Hakk'a yüz binler şükür olsun ki, dualarınız ve bütün dünyada okunan Risale-i Nur hürmetine çok büyük inayetlere mazhar olduk.
Toronto'da dünyanın hemen her yerinden, çok çeşitli ırk, din ve renkten yaklaşık 6 milyon insan yaşıyor. Fuara her yıl onbinlerce kişi katılıyor. Biz de Risale-i Nur Kanada olarak ahir zamanın sahibi Risale-i Nur ve Üstad Bediüzzaman Said Nursi'yi bu fuarda tanıtma fırsatı bulduk. Standımıza gelen çok çeşitli ırk ve dinlere mensup ve hatta dinini arayan insanlarla diyalog kurduk. Sorular sordular, elimizden geldiği kadar Risale-i Nur eczalarından cevap vermeye çalıştık. Bir çok kişiye Risaleler vermekle beraber, Risale-i Nur ve Üstad'ı tanıtan bine yakın broşür dağıttık. Elhamdülillah, bunları alanların bir çoğu henüz yolda giderken okumaya başladılar.
Hastalara Hastalar Risalesi, inancını kaybedenlere Tabiat Risales ve Ehli Sünnet çizgisini arayanlara Şükran Vahide ablamızın İngilizce'ye tercüme ettiği Risale-i Nurlardan verdik. Standımıza gelip de, inancımı kaybettim diyenler oldu. Biz de, bu zamanın hastalığının tabiat bataklığı ve her şeyi maddede aramak hastalığı olduğunu anlattık. Çok ilgi çektiğini söyleyerek memnuniyetlerini ifade ettiler. En çok dikkat çeken bir durum da vardı ki, bir Yahudinin Üstad'ın resmi ve Risale-i Nur standını görerek "Nursi ne şiadır ne vahhabi, değil mi?" demesiydi. Ve bunun gibi bazı suallerle de karşılaştık.
Elhamdülillah ki, kıyamete kadar gelecek suallerin cevapları Risale-i Nur'da olduğu için, direkt Risale-i Nur'dan, Üstad'ın beyanlarını göstermek yetiyordu. İnşaallah, hidayetlerine de vesile olur. Ayriyeten, Mısırlı, Pakistanlı veya Hindistanlı bazı Müslüman aileler fuarı gezerken standımıza gelip, bize çok teşekkür ettiler. Sebebini sorduğumuzda fuarda tek İslami standın bizim stand olduğunu söylediler. Biz de onlara risaleler verdik. Çocuklara Gençlik Rehberi, hanımlara Hanımlar Rehberi'ni verdik. Bir Kanadalı'nın İslam'ın kadınlara bakış açısının ne olduğu sorusuna cevap olarak da Hanımlar Rehberi'nin de dahil olduğu çeşitli risaleler verdik.
Dikkatimizi çeken bir başka durum, standımızın önüne astığımız Üstad'ımızın büyük resminin yanına gelip, bir müddet baktıktan sonra bize "Selamun Aleyküm, brothers (kardeşlerim)" diyen Toronto Üniversitesi Islamic Studies (İslam Araştırmaları) bölümünde çalışmalar yapan bir Kanadalı müslümandı. Üstad'ı ve Risale-i Nurları daha önceden duyup duymadığını sorup, "Evet" cevabını aldığımızda hem şaşırdık, hem de sevindik. Mektubumuzu bitirmeden önce, Üstadımızın müjdeler ihtiva eden mektubunu buraya yazmadan geçemeyeceğiz... Kanada Nur Talebeleri olarak, binler selam eder, dualarınızı ve sizleri bekleriz.
Leyle-i Kadir'de ihtar edilen bir mes'ele-i mühimme
Onüçüncü Söz'ün İkinci Makamı'nın Zeyli
Leyle-i Kadir'de kalbe gelen pek geniş ve uzun bir hakikate, pek kısaca bir işaret edeceğiz. Şöyle ki:
Nev'-i beşer bu son harb-i umumînin eşedd-i zulüm ve eşedd-i istibdadı ile ve merhametsiz tahribatı ile ve birtek düşmanın yüzünden yüzer masumu perişan etmesiyle ve mağlubların dehşetli me'yusiyetleriyle ve galiblerin dehşetli telaş ve hâkimiyetlerini muhafaza ve büyük tahribatlarını tamir edememelerinden gelen dehşetli vicdan azablarıyla ve dünya hayatının bütün bütün fâni ve muvakkat olması ve medeniyet fantaziyelerinin aldatıcı ve uyutucu olduğu umuma görünmesiyle ve fıtrat-ı beşeriyedeki yüksek istidadatın ve mahiyet-i insaniyesinin umumî bir surette dehşetli yaralanmasıyla ve gaflet ve dalaletin, sert ve sağır olan tabiatın, Kur'anın elmas kılıncı altında parçalanmasıyla ve gaflet ve dalaletin en boğucu, aldatıcı en geniş perdesi olan siyaset-i rûy-i zeminin pek çirkin, pek gaddarane hakikî sureti görünmesiyle elbette ve elbette hiç şübhe yok ki: Şimalde, garbda, Amerika'da emareleri göründüğüne binaen nev'-i beşerin maşuk-u mecazîsi olan hayat-ı dünyeviye, böyle çirkin ve geçici olmasından fıtrat-ı beşerin hakikî sevdiği, aradığı hayat-ı bâkiyeyi bütün kuvvetiyle arayacak ve elbette hiç şübhe yok ki: Bin üçyüzaltmış senede, her asırda üçyüzelli milyon şakirdi bulunan ve her hükmüne ve davasına milyonlar ehl-i hakikat tasdik ile imza basan ve her dakikada milyonlar hâfızların kalbinde kudsiyet ile bulunup lisanlarıyla beşere ders veren ve hiç bir kitabda emsali bulunmayan bir tarzda, beşer için hayat-ı bâkiyeyi ve saadet-i ebediyeyi müjde veren ve bütün beşerin yaralarını tedavi eden Kur'an-ı Mu'ciz-ül Beyan'ın şiddetli, kuvvetli ve tekrarlı binler âyâtıyla, belki sarihan ve işareten onbinler defa dava edip haber veren ve sarsılmaz kat'î delillerle, şübhe getirmez hadsiz hüccetleriyle hayat-ı bâkiyeyi kat'iyyetle müjde ve saadet-i ebediyeyi ders vermesi, elbette nev'-i beşer bütün bütün aklını kaybetmezse, maddî veya manevî bir kıyamet başlarına kopmazsa; İsveç, Norveç, Finlandiya ve İngiltere'nin Kur'anı kabul etmeğe çalışan meşhur hatibleri ve Amerika'nın din-i hakkı arayan ehemmiyetli cem'iyeti gibi rûy-i zeminin geniş kıt'aları ve büyük hükûmetleri Kur'an-ı Mu'ciz-ül Beyan'ı arayacaklar ve hakikatlerini anladıktan sonra bütün ruh u canlarıyla sarılacaklar. Çünki bu hakikat noktasında kat'iyyen Kur'anın misli yoktur ve olamaz ve hiçbir şey bu mu'cize-i ekberin yerini tutamaz.
Sâniyen: Madem Risale-i Nur, bu mu'cize-i kübranın elinde bir elmas kılınç hükmünde hizmetini göstermiş ve muannid düşmanlarını teslime mecbur etmiş. Hem kalbi, hem ruhu, hem hissiyatı tam tenvir edecek ve ilâçlarını verecek bir tarzda hazine-i Kur'aniyenin dellâllığını yapan ve ondan başka me'hazı ve mercii olmayan ve bir mu'cize-i maneviyesi bulunan Risale-i Nur o vazifeyi tam yapıyor ve aleyhindeki dehşetli propagandalara ve gayet muannid zındıklara tam galebe çalmış ve dalaletin en sert kuvvetli kalesi olan tabiatı, Tabiat Risalesi'yle parça parça etmiş ve gafletin en kalın ve boğucu ve geniş daire-i âfâkında ve fennin en geniş perdelerinde Asâ-yı Musa'daki Meyve'nin Altıncı Mes'elesi ve Birinci, İkinci, Üçüncü, Sekizinci Hüccetleriyle gayet parlak bir tarzda gafleti dağıtıp, nur-u tevhidi göstermiş.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.