Dr. Okan İMRE
Sakiler Tarikatı
Tarikatın kelime anlamı yol demektir. Biraz açıklarsak; ortak hedefleri olan, aynı yola koyulan, belli aralıklarla bir araya gelerek bazı duygularını ihtizaza getirten, yalnız veya toplu olarak bazı ritüeller yapan kişilerin oluşturduğu bir yolculuktur. Yola koyulan, mutlaka bir yoldaşa ihtiyaç duyar. Tarikatların oluşması fıtri bir şekilde olmuştur. Bazı tarikatlarda sadece nefis çalışır. Bazı tarikatlar sadece kalbe hitap eder. En ulvi tarikatlarda nefis gemlenir, akıl tefekkür eder, kalp tasdik eder, ruh ihtizaza gelerek kemaline erer.
Bu yazıyı yazmamın sebebi, birkaç gündür sosyal medyada ve çeşitli mecralarda bir tarikatın bir üyesinin 20 yıl önce, 6 yaşındaki kızını bir müridi ile evlendirdiğine dair birkaç söylentinin toplumda fedakarlık (!) damarını uyandırmasını fırsat bilerek kötü bir tarikata karşı toplumu harekete geçirmektir. Fedakarlıktan dem vuranlar, doğruluğu ispatlanmamış ve sadece söylentiden ibaret farazi bir olaya karşı bütün hak tarikatleri suçluyor fakat bahsedeceğim tarikata karşı on katı kadar tepki göstermiyorsa bu tutumları samimi olmadıklarını gösterir.
Her şeyde olduğu gibi tarikatların da iyisi ve kötüsü vardır. Bahsedeceğim tarikat, sadece nefse hitap ediyor. Her tarafta toplanma yerleri var. Devlete vergi ödüyorlar. Devlet erkanlarından bazıları da oralara gidip geliyor. Meşhur futbolcular, şarkıcılar, gece yarısından sabahlara kadar oralarda… Orada uyguladıkları ritüelleri kendi başlarına evde de yapıyorlar. O tarikatta bazı genç kızlar gelen tarikat üyelerine sarhoş edici, bazı maddeler içiriyorlar.
Topluma çok zarar verdikleri halde kimseden ses yok. Bulunduğum muhitte 10 bin kişilik öğrenci yurdunun hemen dibinde 20’ye yakın yerleri var. Bir ay önce orta yaşlı bir anne ‘’oğlum orada öldürüldü’’ dedi ve o yer halen açık. Üç yıl önce takip ettiğim ve kurtarmaya çalıştığım bir tarikat üyesi orda birini bıçakla öldürdü. O tarikatı, içirdikleri sekir maddesini ve içtikleri yeri suçlayıcı bir yazı veya söz hiç medyaya yansımadı. Tamamen olay kişisel olarak sıradan bir cinayetmiş gibi gösterildi. Meşhur bir yönetmenin oğlu da o tarikata kapılmıştı. En son bir polisimizi şehit etti. Fakat her nedense sadece şahsi bir olay gibi gösterildi. Toplumda o tarikata karşı bir infial oluşması gerekirken her şey normalmiş gibi gösterildi ve o olay unutuldu.
Bu tarikata çocuklarını, eşlerini, babalarını kaptıran birçok aile yardım için bize gelmektedir. Toplumsal şuur ve gerekli tepkiler olmadığı ve devlet de her yerde bu tarikatın açılmasına izin verdiği için yapabileceğimiz sınırlı yardım maalesef hep inkıtaa uğramaktadır.
Daha dün bu tarikatın üyesi üç kişiyi taburcu ettim. Biri, tarikatın verdiği sekir maddesiyle eşini sürekli dövüyordu. Biri boşanmak üzere, diğeri bu tarikatın verdiği sahte sekir maddesiyle ölmek üzereydi.
Bu tarikata giriş olabildiğince serbest…
Tarikat üyelerinin sebep olduğu on binlerce cinayet, trafik kazaları, bedensel, psikolojik, sosyolojik zararlar, aile içi travmalar meydanda iken, hak bir tarikatın doğruluğu ispatlanmamış veya ispatlansa bile sadece o şahısları ilgilendiren vukuatını bütün tarikatlere teşmil edip saldırmak art niyetten başka bir şey değildir. Bahsettiğim tarikatı herhalde tahmin etmişsinizdir. Her yerde olabildiğince meyhaneler ve oralara çocuklarını, eşlerini kaptıranlar yok mu? Onların sebep olduğu zararları görmezden gelemezsiniz.
Gelelim günlerdir gündemde olan o kızcağızın olayına. Bir söz dinlenirken kim söylemiş, makamı, maksadı ve hitap ettiği kesime bakılmalıdır. Dindarlarda bile bu olaya bakıp direk doğruluğunu kabul ederek tarikatlara saldıran bazı kişilere rastladım. Bu suizandır.
İlk önce söyleyen kişi güvenilir mi? Buna baktınız mı? 60 yıl önce sol medyanın bir gazetesi Bahçe müftüsünün keçisi çalındığı halde, manşetini müftü keçi çaldı diye atmıştı. Böyle bir haber kaynağına güvenilir mi?
İkincisi söyleyen kişinin niyeti ve maksadı ne? Maksadı iyilik olsaydı genç kızı ve ailesini ifşa etmezdi. Niyeti dine ve dindarlara kinini kusmak olduğu halde genç kızın iyiliğini istiyormuş gibi göründü. Bu gazeteci müsveddesi, genç kızın iddia edilen olayını kötü emellerine alet etti. Nitekim bize de benzeri çok olay geliyor. Mesela kırklı yaşlarda bir bayan babası alkollü iken kendisini sürekli taciz ettiğini ve bunu unutamadığını söylemişti. Bundan kimsenin haberinin olmasını istemiyordu. Dolayısıyla bu kişinin adı ve sanı benimle beraber bir sır olarak ölene kadar devam edecek. Ben şimdi bunu ifşa etsem, medyaya versem maksadımın bayanın iyiliği olmadığı başka garazlar olduğu anlaşılmaz mı? Zira ifşa etsem bayanın ne kârı olacak. Aksine psikolojik olarak zarar görmeyecek mi?
Burada olayın medyaya yansıma şekline baktığımızda hukukçuların tabiriyle usül ve esas hatası var.
Mağdur olduğu iddia edilen kişinin detaylı psikiyatrik muayenesi, adli tıp muayenesinin yapılması gerekir. Bazı psikiyatrik rahatsızlıklarda kişide hezeyan dediğimiz gerçekle algısının bozulduğu durumlar olabiliyor. Böyle bir durumun da olması muhtemeldir. Olayı çok yönlü araştırmadan bir kanıya varmak, yorumda bulunmak, bir tarafı suçlamak doğru bir yaklaşım değil. Ayrıca olay bahsedildiği gibi olmuşsa genç kızın düşeceği psikolojik bunalımı dikkate almadan medyaya vermek işin içinde başka menhus garazlar olduğunu gösteriyor.
Cesursanız “saki tarikatı”na savaş açın da sizi görelim…
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.