Nurettin HUYUT
Ona Hastalar Risalesini vermeyi çok istemiştim
İmana hizmet etmek, insanları imana ve hidayete davet etmek ve bu uğurda bir takım çaba ve gayretlerde bulunmak, ifadesi imkânsız manevi hazlara neden olmaktadır. Yapılan hizmetin ücreti bizatihi hizmetin içine yerleştirilmiştir.
Bu hakikati teyit eden yakın zamanda başımdan geçmiş bir iki küçük hikâyeyi sizlerle paylaşmak istiyorum.
İşe her gün otopark sorunu nedeniyle dolmuşlarla gitmekteyim. Dolmuşla gidip gelmek halkla iç içe yaşama imkânı verdiği için hayatıma farklı bir boyut kazandırdığından dolayı hayli memnunum.
Dolmuş yolculuğunda şöyle bir hikâye yaşadım. Benim ev, dolmuşların kalkış noktasına yakın olduğundan nadiren ayakta yolculuk yapıyorum. İlk binenlerden olduğumdan her zaman yer bulma imkânı hâsıl oluyor. Bu bana Allahın bir lutfudur.
O gün yine dolmuşa binmiş işe gidiyordum. Güzel bir gündü güneşl i ve açık bir hava vardı. Etrafa ibretle biraz da tefekkürle bakıyordum. Biraz ilerlemiştik ki, dış görüntüsü itibariyle ağır bir hasta ve bakıcısı konumunda biriyle dolmuşa bindiğini farkettim. Hastanın genç olması, ağır hareketleri, dolmuşa binerken yanındakinin sessizce yavaş diyerek ikaz etmesi ayrıca ağzında mikrop kapmaması için bandaj bulunması benim gibi oradakilerin dikkatini çekmişti. Belli ki herkes ona acıyor, birçoğu içten içe ona dua ediyordu. Gıyabında Allah kurtarsın, Allah şifa versin diyordu.
Hemcinsimiz olması nedeniyle bu fakirin de rikkatine dokunmuştu. Ona ulaşamamak ve bildiğim hakikatleri ona anlatamamaktan dolayı rahatsız olmuştum. İçimden keşke yanımda hastalar risalesi olsaydı ona verseydim belki faydası olurdu diye geçirmiştim. Bu durum ininceye kadar zihnimi meşgul etmişti. Kendi kendime bundan sonra mutlaka çantamda küçük bir Risale taşımalıyım demiştim.
Akşam eve geldiğimde doğru kitaplığa gittim hastalar risalesini gözlerim aradı ama bulamadım. Ona bedel bir kartpostal buldum. Üzerinde Hastalar Risalesinden bir bölüm vardı. Ey hastalığına derman arayan hasta, hastalığına sabret belki şükret diye başlıyordu. Kartı gayri ihtiyari cebime koydum içimden de belli olmaz bakarsın bir daha karşılaşırım, karşılaşınca da bunu ona veririm diye geçirmiştim. Hastalar Risalesi yoktu ama Küçük Sözler vardı onu da çantama koydum.
İkinci gün dolmuşa bindiğimde doğrusu o hastayı unutmuştum. Kendi dünyamda bazen binen yolculara bazen yol kenarında dükkânlar önünde saksılarda yetiştirilmeye çalışılan çiçeklere bakarak tefekkür etmeye çalışıyordum. Semt aralarındaki parklar ve duble yolların refüjlerinde çiçek ağırlıklı bitkiler bu tefekkürüme renk katıyordu.
Ben bu haleti ruhiye ile etrafa bakarken, dünkü hastayı aldığımız yere kadar gelmiştik ki, bir de ne göreyim dün dolmuşa binen o hastanın el kaldırdığına ve araca bindiğine ibretle şahit oldum. Elim gayri ihtiyarı o karta gitti Cenab-ı Allah kalbimden geçen en gizli duamı kabul etmiş, bizi bir daha karşılaştırmıştı. O nedenle Allaha teşekkür ettim. Artık o kartı ona vermem bir vecibeydi.
Biraz ilerledikten sonra inmeye yakın bir pozisyonda yanındaki bakıcısı konumundaki kişiye yaklaşarak şu kartı o arkadaşınıza verir misiniz? Belki faydası olur dedim ve kartı uzattım. Kartı aldı baktı okudu sanırım ilk cümle onun da hoşuna gitti ve herhangi bir yorum yapmadan olur dedi teşekkür ederim dedikten sonra da önüne döndü. Dolmuştan inerken kartı hastaya verdiğini ve bir şeyler söylediğini gördüm. Heyecanla birbirlerine bir şeyler anlatıyorlardı. Belli ki gayet memnun olmuşlardı.
Ben o kişileri bir daha görmedim. Her gün aynı güzergâhta yolculuk yaptığım halde bir daha da rastlamadım. Hastaya faydası oldu mu? Olmadı mı? Bilemiyorum. Ahrete gidinceye kadar da bu sorunun cevabını öğrenemeyeceğim. Ama hizmet anlayışım içinde bir insana bir küçük hakikat dersini vermek gibi bir işi başardığım için her hatırladığımda içime gayet güzel bir sıcaklık, yüzüme de mutlu bir tebessüm yayılıyor, içimden iradesizce bir oh geçiriyorum. Bu da bana yetiyor. Ahrette alacağım ücretin önemi yok sanırım Rabbim zaten bana yaptığım hizmetin ücretini hizmet içinde veriyor. Fazlası fazlı ilahidir. Verirse minnettar oluruz ve binler defa şükranlarımızı arz ederiz.
Başımdan geçen ikinci hikâyeyi de isterseniz bir sonraki yazımda anlatayım.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.