Suna DURMAZ
Önce Vatan!
40 yıl boyunca acımasız diktatörlerin zulmüne maruz kalan Araplar, çekmiş oldukları onca sıkıntıya rağmen, yıllar boyunca " Kanımızla canımızla sana fedâyız! " mânâsına gelen şu sloganları atıp durdular:
" Biddem birrûh nefdîk ya Saddam!", " Biddem birrûh nefdîk ya Esad! " ," Biddem birrûh nefdîk ya Beşşar!"
Araplar, (kerhen de olsa) münâfıklık kokan bu sloganlarla yıllarca diktatörlere destek verip, onların uzun süre hükümde kalmalarına zemin hazırladılar. Ve ne yazık ki, aşağıdaki ayetlerin mânâsına masaddak oldular.
" Bir kavim kendini (ahlakını) değiştirmediği sürece Allah onlarda bulunanı değiştirmez" (Râd Suresi 11.ayet)
" Davranışları sebebiyle, zâlimlerin bir kısmını diğer kısmına yönetici yaparız" (En'am suresi 129.ayet)
İnsanlar fânidir; vatan ise bâkidir. Vatana bağlılık imandandır; can- cânân, mal-mülk ancak ve ancak vatana feda edilmelidir liderlere değil!!!
Vatan uğrunda can ve malı feda etmenin sonunda, dünyada şeref, âhirette ise şehâdet vardır; körü körüne partilere ve liderlere bağlı olmanın sonunda ise, hem dünyada, hem de âhirette zillet vardır!
Yıllar önce, vatana değil de, liderlere bağlı olduklarını ilan eden insanlarla ilgili Kuveyt gazetelerinde garip bir haber okumuştum. Suriye'de yapılan sözde Başkanlık seçimlerinde, (sözde diyorum, çünkü açıklanan sonuçlara göre Hafız Esad her defasında % 98 oy alıyordu) Suriyenin Kuveyt Büyükelçiliğinde oy kullanan Suriyeliler, Hafız Esad'a kanlarını feda edercesine bağlı olduklarını ifâde etmek için kanlarıyla parmak izi basmışlardı!
Baas partilerinin zulüm ve istihbâratının Araplardan bazılarını munâfık yaptığına şâhit oluyoruz. Bu konuda Suriye'den örnek vermek istiyorum: Suriyeliler asla bir birleriyle rahat bir şekilde konuşamazlar. Çünkü muhâtap aldıkları insanın rejimin casusu olma ihtimali vardır. Suriyeliler, bir yabancı olarak bana ülkeleri hakkında konuşabilirler; ancak asla birbirleriyle açık bir şekilde konuşamazlar.
Yeri gelmişken, Suriye istihbâratı ile ilgili 15 yıl öncesine dayanan unutamadığım bir hatıramı aktarayım:
Bir gün, Kuveytte 45 metrekarelik küçüçük bir evde ikâmet eden çok sevdiğimiz Suriyeli (Halepli) bir dostumuzu ziyarete gitmiştik. Ben ve evin hanımı bir odada, eşlerimizde bir başka odada oturuyorduk. Arkadaşım ile sohbete dalmışken, aniden hızlı bir şekilde kapıyı açan arkadaşımın 5 yaşındaki oğlu Emced " Muhâberât!!" diye bağırdı. Emced'in bu davranışı karşısında hem korkmuş, hem de çok şaşırmıştım. Beni ve annesini korkutabilmiş olmanın gururunu hisseden Emced, o gün bir kaç kere odamızı basmış ve her defasında " Muhâberât!" diye bağırmıştı.
Çocuklar aile içinde konuşulan meseleleri dinlemez gibi yapıyorlar; ancak şurası bir gerçek ki, küçücük beyinleri konuşulan şeyleri kayıt ediyor. Emced oda basma işini bir oyun gibi yapmıştı. Lakin onu böyle davranmaya yönlendiren, Suriyelilerin birbirlerine karşı duydukları güvensizlik duygusu ve istihbârât korkusuydu .
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.