İbrahim KİRAS
Ordunun itibarını böyle koruyamazsınız
Balyoz soruşturmasında olup bitenlerden anladığımız şey şu: 25 muvazzaf general gözaltına alınacaktı, ona izin verilmedi. Olayın özü veya özeti bu, ama aslında bu kadar basit değil.
Generalleri gözaltına almak isteyen savcıları görevden alan Başsavcı’nın “Böyle bir kararın yol açacağı sonuçların iyi değerlendirilmesi gerekir” sözünde doğruluk payı var elbette. Yargı kaş yapayım derken göz çıkarırsa olmaz. Ama Başsavcı bunları söylerken sözü edilen rütbeli kişilerin aslında “suçlu” olduklarını ama konumları yüzünden bunlara “suçlu muamelesi” yapamadıklarını itiraf etmiş olmuyor mu?
Bu durumda hem “yargının bağımsızlığı” konusu, hem de “dokunulmazlık” konusu yeniden tartışma konusu olmak durumundadır.
Ortaya çıkan tabloya bakarsanız, yargının omzundaki yük iki tarafı da keskin bir kılıç gibi görünüyor. Zira yargı mensupları bir taraftan atacakları adımın sosyal ve siyasi sonuçlarını hesaplamak zorundalar, diğer taraftan da yargı bağımsız ve tarafsız olmak zorunda. Oysa yargı bunların her ikisini birden sırtında taşıyamaz. İçlerinden birini feda etmesi gerekecek.
***
Diğer taraftan Başsavcının tasarrufunu savunanlar arasında konuyu “ordunun itibarı” meselesine bağlayıp “25 generalin tutuklanmasına izin verilmiş olsaydı ordunun itibarı zedelenirdi” diyenler var.
Hayır, ordunun itibarını böyle koruyamazsınız. Aynı şeyi Orgeneral Saldıray Berk hakkında dava açan savcıya da yaptınız. HSYK gereğini düşündü! Daha önce Şemdinli Savcısı, ondan önce Evren’in yargılanmasını isteyen savcı da boylarının ölçüsünü aldılar. Öyle önlerine gelen herkes hakkında dava açamazlardı. Çünkü ordunun itibarı söz konusuydu.
Şimdi açık konuşalım, HSYK’nın veya diğer kurumların müdahalesiyle ordunun itibarı zedelenmekten kurtuldu mu?
Bu soruya olumlu bir cevap verebiliyor musunuz?
***
Ordunun itibarını korumayı sahiden istiyorsanız önce ordu içindeki çürüklerin ayıklanmasına razı olacaksınız.
Bu işi sivillerin yapmasını istemiyorsanız da kendiniz yapacaksınız. Ama sivil yargıya doğrudan veya medya üzerinden bilgi ve belge servisi yaparak değil, kendi arkadaşlarınızı tek tek görevden alıp yargılamak suretiyle bu tasfiye işlemini gerçekleştireceksiniz.
Ama, “hayır biz kendi arkadaşlarımıza suçlu olduklarını bildiğimiz halde dokunmayız” diyorsanız, o halde şunu bileceksiniz: O koruduğunuz kişileri bugün bu savcı tutuklamazsa yarın şu savcı tutuklar. Şuradaki mahkeme beraat ettirirse buradaki mahkeme mahkûm eder.
Bu iş er ya da geç sonuçlanacak nasıl olsa. Çünkü bu ülke ne askeri vesayet rejimini ne de doğrudan veya dolaylı askeri müdahaleleri artık sırtında taşımak istemiyor.
Dolayısıyla Ergenekon davasında da “ıslak imza” ve Balyoz soruşturmalarında da neticeyi değiştirmek mümkün görünmüyor. Ne kadar geciktirseniz de akıbet değişmeyecek. Neticenin gecikmesi olsa olsa ordunun itibarından bir şeyler götürecek.
Star
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.