Misafir Kalem
Osmanlı Tıbbından Günümüze Sağlıklı Yaşam Önerileri-1
Dr. Ziya Dolaş’ın yazısı
Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp (@drziyadolas)
Hayat bize bahşedilen en önemli emanetlerdendir. Bu emaneti maddi ve manevi olarak muhafaza etmek her insanın kendi sorumluluğudur. Bundan dolayı insanlık tarihi boyunca hekimler; hıfz-ı sıhha diye tabir edilen koruyucu sağlığa önem vermişlerdir. Osmanlı hekimleri de yazdıkları birçok tıp kitabında her insana lazım olan temel koruyucu bilgileri açık ve net bir şekilde yazmış olup bu bilgiler günümüzde de geçerliliğini korumaktadır.
Osmanlı tıp kitaplarında sağlıklı yaşam kuralları belli bir sistematik ile verilir. Bunlar sıra ile; hava ve iklim koşulları, yeme-içme, spor, duygular, uyku ve arınma (detoks) olmak üzere 6 ana başlıktan oluşur. Biz bunları sıra ile yazı serisi halinde detaylandıracağız.
1-Hava ve iklim koşulları
Havada bulunan oksijenin vücudumuz için olmazsa olmaz olduğu malumdur. Fakat burada önemli olan sadece oksijen değil, oksijenin yanı sıra havanın kuruluğu, sertliği, rüzgarlı olup olmaması, denize, dağlara mesafesi vb. birçok özelliği dikkate alınmalı. Havanın ılıman olanı en sağlıklısıdır. Yani ne çok soğuk ne de çok sıcak olmalı. Oturulan yer tepede, havadar, ağaçların çok sık olmadığı, mümkünse kuzeyden rüzgar alan yerler olmalıdır. Mevsim normalinden farklı olan günler ve mevsim geçişleri hastalığa zemin hazırlar bu günlerde daha dikkatli olmak lazım.
Nefes aldıkça baş ağrımıyor ve rahatlatıyorsa, gece uykusu dinlendirici olup gündüz uyuklanılmıyorsa, temiz görünümlü ve rahatsız edici bir koku gelmiyorsa o hava iyi kabul edilir. Hava rahatsız edecek kadar sıcak olursa bazı önlemler almak gerekir. Eller, ayaklar ve yüz sık sık soğuk su ile yıkanmalı. Gül kokusu serinletici olduğu için ek olarak kullanılabilir. Limonata, gül suyu ve koruk gibi serinletici şerbetler tüketmek önem arzeder.
Havanın çok soğuk olması da istenmeyen bir durumdur. Böyle zamanlarda alınacak birtakım tedbirler vardır. Eller ve ayaklar sıcak tutulmalı, çörek otu yağı vb. yağlarla ovulmalı. Soğuğa fazla maruz kalınırsa hemen hamama gitmek gerekir eğer bu mümkün değilse sıcak su ile duş alınabilir. Taze zencefili bal ile karıştırıp tüketmek de faydalıdır.
Peki sağlıklı ev nasıl olmalı? Öncelikle evin kurulacağı toprak dikkate alınmalı. Çamurlu, nemli, bataklık yer olmamalı. Basık yerden ziyade tepeler tercih edilmeli. Doğu ve kuzey cephe açık olmalı. Deniz, göl ve maden yataklarından uzakta olmalı. Ama akarsuya yakın olabilirse daha iyi olur. Mezarlıklara ve ölü hayvanlara uzak, geniş, havadar ve açık yerler en idealidir. Ev ne kadar güneş alırsa o derece sağlıklı olur. Evler yüksek tavanlı ve büyük kapılı olmalıdır.
Giyim-kuşamda; keten, pamuk, yün gibi sentetik olmayan kumaşlar tercih edilmelidir.
2- Yeme-İçme
Osmanlı hekimleri temel yiyecek olarak en başta ekmek, et ve tereyağını tavsiye etmişlerdir. Fakat günümüzde buğdaylar hibrit olup içeriği son 50 yılda çok değiştiği için birçok hastalığa alt yapı oluşturuyor. Eğer ata tohumundan yapılan ekmekler bulunabilirse çok rahatlıkla kullanılabilir.
Vücuda gerekli gıdanın önemlilerinden biri olan et öncelikle küçükbaş hayvanlardan sağlanmalıdır. Kesilecek hayvanın huysuz ve öksüz olmaması önemlidir. Eğer uzaktan getirilmişse hayvanı birkaç gün dinlendirip öyle kesmek daha sağlıklıdır. Hayvanların da insanlar gibi ruhu olduğu için belli bir halet-i ruhiyeye sahiplerdir. Bundan dolayı hayvan ne kadar sakin ve fıtri şartlarında büyütülürse o derece daha faydalı olur. Kemiğe yakın, daha hareketli bölgelerin, kol ve bacakların etleri daha iyidir.
Yumurta rafadan olarak kullanılmalı. Meyveler iyice olgunlaşmış olmalıdır. Üzüm ve incir daha önceliklidir. Tokken kesinlikle bir şey yenilmemelidir. Eğer yemek fazla kaçırılırsa birkaç gün yemek azaltılıp dengelenmelidir. İki öğün yemek normalde yeterli gelir. Hatta en ideali olan bir gün iki öğün diğer gün tek öğünle idare etmektir. Yani 2 günde 3 öğün yemek aslında yeterlidir.
Acıkınca, iştah olunca yemek yemeli doymadan sofradan kalkılmalıdır. Normal miktarda yemek yedikten sonra hala iştah var ise bu yalancı iştahtır. Bu iştahı dinlemeyip yemeği bırakmak gerekir. Doygunluk hissi sofradan kalktıktan sonra oluşur. Çok çeşitli yiyecekler aynı öğünde alınmamalı. Ruh durumu da sindirimi etkiler. Korku, keder ve hiddet sindirimi zorlaştırır. Yemekten sonra uyumamak da tavsiye edilen kurallardandır.
Osmanlı hekimleri beraber yenmemesi gereken yemekleri ayrıntılı olarak yazmışlar. Proteinli gıdaları beraber tüketmeyi önermemişler. Sütle balığı, sütle yumurtayı, yoğurtla sütü vb. gibi. Soğanla sarımsak, pirinçle sirke, kavunla bal, meyve ile su, tatlı ve sıcak yemeklerden sonra su beraber tüketilmesi istenmez.
Yemeğin pişirileceği kaplarla ilgili de Osmanlı tıp kitaplarında önemli bilgiler vardır. Toprak, bakır, demir tavsiye edilen kaplardır.
İçilecek su çok önemli olup tadı lezzetli, görünüşü berrak akar sular en iyi su olarak kabul edilmiştir. Dağdan ovaya, doğuya veya kuzeye doğru akan sular daha sağlıklıdır. Yağmur suyu akar sulardan sonra 2. kalite su olarak kabul edilir. Kuyu suyu ve durgun sular tavsiye edilmez. Kuyu veya durgun sular kullanılacaksa ya kaynatılmalı ya da temiz toprakla karıştırılıp dinlenmelidir. Soğan ve sarımsak da suyun zararlarını gideren yiyecekler olarak tüketilebilir. Uykudan uyanınca, yorgun iken, hamamdan hemen sonra, cimadan sonra hemen su içmek uygun değildir. Sağlıklı yaşam için en ideal su çok soğuk olmamak kaydı ile soğuk sudur.
(İnşallah devam edecek…)
(*) Bu yazı için tıp tarihçisi Prof. Dr. Ayten Altıntaş’ın çalışmalarından yararlanılmıştır.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.