Misafir Kalem
Peygamberimiz (asm) ve Ondokuzuncu Söz
Ahmet Nebil Soyer'in yazısı:
Mevlid Gecesi bu sözü okudum. Çok söz gibi bu sözün özellikle hayranıyım. Bediüzzaman yüksek bir edebiyat adamı, sanat, edebiyat, icmal, tafsil, tefsir, yorum, cümle, yan cümle, bağlı cümleler, ihata, hafıza, denetim, muhayyile, taakkul… Özellikle bir şeye farklı noktalardan bakma perspektif daha neler neler.
Tohumlar kimin eliyle insanın istifadesine sunuldu, incir tohumu hangi mukaddes adamın eliyle insanlara verildi, inciri ilk eken ortaya çıkan harika bir irtifayı nasıl hayretle karşıladı. Dünyaya bir incir verildi, sonra bütün dünyadaki incirler o incirden doğdular. Bir incirin iç dünyası ne kadar sonsuz, ne kadar yere eksen incir artık bana dar gelmeye başladı diyemez. Ne kadar ekersen ek, orda tezgahını kurar ve incir ağacı olarak insanlara tebessüm eder. İncir gibi diğer bütün tohumlar da birer icmal harikası, küçücük noktalara dünyalar sığdırılmış. İnciri yaratan insan fizyolojisini de yaratan. Çünkü insan bedeninin özümseyeceği bir şekilde yaratılmış bütün yediğimiz şeyler. Köpekleri seyrediyorum o kemikleri nasıl kırıp simit tadında yiyorlar, çünkü onların fizyolojisi ona göre hazırlanmış. Boş yok israf yok eti insanlara kemiği köpeklere, daha daha başka şeyleri diğer canlılara. Hepsi bir şeyde düşünülmüş.
Ondokuzuncu Söz maddi bir şeyin değil, ihatası imkansız bir büyük insanın Hazreti Peygamberin (asm) hayatını icmal etmiş. Tam altı sayfada ondört reşhada. Reşha, damla demek. Yani okyanustan on dört damla almış anlatmış. İcmalin içinde icmal imajları, iç içe imajlar. Garip tarafı kısa bir sürede yazılmış bu eserin Peygamberimizin (asm) denetimi insan muhayyilesince imkansız olan hayatını ve mücadelesini, birçok özelliğini ondört paragrafta anlatma kudretini göstermek. Altı sahife olan eserin ondört kısma bölünmesinden bir A4 kağıdının 2.2 kadar bir kısmına bir paragraf yerleştirmiş.
İkinci Reşha ”O nurani bürhan-ı tevhid nasıl iki cenahın icma ve tevatürüyle teyid ediliyor.
-öyle de Tevrat ve incil gibi kütüb-i semaviyenin yüzler işaratı
-ve irhasatın binler rumuzatı
-ve hatiflerin meşhur beşaratı
-ve kahinlerin mütevatir şehadatı
-ve şakk-ı kamer gibi binler mucizatın delalatı
-ve şeriatın hakkaniyeti ile teyid ve tasdik ettikleri gibi…”
İşarat, rumuzat, beşarat, şehadat, mucizat beş kelime koca bir tarihin özeti. Her birine on örnek versen al sana bir kitap. Ona iftira edenler bu hakimiyeti ve metinde tasarrufu görseler ne derler.
-Gayet kemaldeki ahlak-ı hamidesini
-ve vazifesinde nihayet hüsnündeki secaya-yı galiyesini
-ve kemal-i emniyetini
-ve kuvvet-i imanını
-ve gayet itminanını
-ve nihayet vüsukunu gösteren fevkalade takvası
-fevkalade ubudiyeti
-fevkalade ciddiyeti
-fevkalade metaneti
- davasında nihayet derecede sadık olduğunu güneş gibi aşikare gösteriyor.”
Ahlak, seceya, emniyet, iman, itminan, takva, ubudiyet, ciddiyet, metanet, sadakat. Bunları anlatmak bir biyografi kitabı olur.
Ondört reşhadan okyanustan damladan bir paragrafta birkaç kitap bilgisini özetlemek.
Bir küçük paragrafta on yedi cümle.
Nasıl bir portre çizimi. Bunun bir resim olarak düşün ne kadar büyük tablolar çıkar, her cümle bir resim.
Sanat bu büyük ihata edilmez hayatı bir paragrafta bir perspektiften anlatırken ortaya bütün hayatı koyacak kelimeler ve yorumlar bulmak.
Ziya Paşa; “Erbab-ı kemali çekemez nakıs olanlar/Rencide olur dide-i huffaş ziyadan” demiş.
Peygamberimizle (asm) ilgili onun izahları kitaplara sığmaz. Ey nadanlar okuyun, inadınız hasedinizden öbür tarafa kömür gibi gideceksiniz.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.