Dr. Cemil ŞAHİNÖZ
Polis müdahalelerinde öldürülen Türkler olayları aydınlanmalı
Almanya´da ırkçı terör örgütü NSU davasından sonra sadece Türkler arasında değil, alman toplumunda ve bir çok alman siyasetçide bazı yöntemler ile ilgili soru işaretleri oluştu. Özellikle terörist Jaber Al-Bakr´ın polis tarafından yakalanamaması, ardından mülteciler tarafından yakalanması ve hapishanede intihar etmesi tekrar aynı soruları gündeme getirdi.
Soru işaretlerini ortadan kaldırabilmek için ve tekrar güven ortamı oluşturabilmek için bazı işlemler gözden geçirilmeli. Sistemde veya işleyişinde hatalar var ise düzeltilme.
Bu bağlamda Almanya´da Türkler arasında soru işaretleri oluşturan bazı polis müdahaleleri de ciddi şekilde gözden geçirilmeli. Bunlardan bazılarını gözden geçirelim…
Holzminden: Aralık 2013´de psikolojik rahatsızlığı bulunan 29 yaşındaki Türk üniversite öğrencisi, özel hareket polisleri tarafından öldürüldü. Alman gazetelerinde çıkan habere göre, ölen gencin annesi, genç kendi kendine zarar verecek diye sağlık ekiplerini çağırıyor. Sağlık ekipleri de polisi çağırıyorlar. İlaçlarını almadığı ve bundan dolayı bunalım geçirdiği öğrenilen genç polisleri bıçakla tehdit etmeye başlayınca, polisler de özel hareket polislerini çağırıyorlar. Özel hareket, genci öncelikle elektroşokla etkisiz hale getirmeye çalışıyor. Genç Türk, elindeki bıçakla kendisine saldıran polis köpeğini yaralıyor ve bundan dolayı polis ateş etmeye başlıyor. Gencin vücuduna iki kurşun giriyor ve genç olay yerinde hayatını kaybediyor. Olaydan sonra aile „Hastaydı. Biz ona yardım edilmesini istedik ama öldürüldü“ açıklamasını yapıyor.
Herford: Herford´da mahkemeye çıkarılan bir Türk sürücü, polise saldırmak ile suçlanıyordu. Beş polis memuru yazılı ifadelerinde, Türk araba sürücüsünün Haziran 2015´de rutin bir trafik kontrolünde polise saldırdığını belirtmişlerdi. Fakat polisin kendi görüntü kayıtlarından ortaya çıktıki, asıl saldıran vatandaş değil, polisin ta kendisiymiş. Polisler, kendilerinin haklı olduklarını ortaya koymak için görüntülerin tamamını değil, sadece seçtikleri resimleri hakime göstermişlerdi. Karşı tarafın avukatı görüntülerin hepsini istiyor. Görüntüler çok geç avukata gönderiliyor ve görüntü şifreyle gizleniyor. Dolayısıyla avukatın görüntüleri izlemesi iyice uzuyor. Mahkeme günlerinin birinden sadece bir gün önce avukat görüntülerin tamamını izliyor. Ve tüm görüntüler izlendiğinde, gerçek ortaya çıkıyor. Görüntüye göre, polis hiç bir sebep yokken, vatandaşın kafasının arkasına vuruyor. Sürücü kendisini savunmaya geçince, polis biber gazı kullanıyor. Avukatın yaptığı ifadeye göre, mahkemede polis tamamen farklı bir ifade veriyor. Gerçek ortaya çıkınca polis yanlış ifade verdiğini itiraf ediyor ve sürücüden yaptığı hatadan dolayı özür diliyor. Bu gelişmelerden sonra Türk sürücü berat ediyor ve savcılık polisler hakkında soruşturma başlatıyor.
Gronau: Kasım 2015´de 46 yaşındaki bir Türk, polis kurşunuyla öldürüldü. Polisin ifadesine göre, vatandaş polisi bıçak ile tehdit etmiş. İfadeye göre sokakta iki grup arasında kavga çıkmış. Polis ekipleri kavgayı durdurmak için gelmişler. Bu arada ölen Türk vatandaş bıçak ile polisi tehdit etmiş. Bundan dolayı polis ateş etmek zorunda kalmış ve şahıs kolundan ve sırtından aldığı kurşun yaraları sebebiyle ölmüş. Görgü tanıkları ise polisin iki grubu korkutmak ve ayırmak için ateş ettiğini, bundan dolayı ölen vatandaşın vurulduğunu söylüyorlar. Ayrıca 17 yaşında başka biri de kurşun sebebiyle yaranlanmış.
Ludwigshafen: Mayıs 2016´da bir olay daha gerçekleşiyor. 42 yaşındaki psikolojik rahatsızlığı olan bir Türk, bilinmeyen sebeplerden dolayı bıçakla polise saldırıyor ve polisi ağır yaralıyor. İkinci bir polise saldırmak isterken, diğer polis ateş ediyor ve adam aldığı yaralardan dolayı ölüyor. Polis haklı görüldüğü için soruşturma durduruluyor. Avukatın verdiği bilgiye göre, polisin neden ayağa ateş ederek adamı etkisiz hale getirmediği çözülmüş değil. Ayrıca alman bir gazetede öldürülen şahısın bir arkadaşının anonim olarak yayınlanan bir mektubunda, öldürülen vatandaşın çoktandır polisler tarafından takip edildiği ve hem bundan dolayı hem de iş bulamamasından dolayı depresyona girdiği belirtiliyor. Dolayısıyla bazı soru işareti cevapsız kalıyor.
Bielefeld: Çok taze bir olay geçen günlerde (Ekim 2016´da) Bielefeld´de yaşandı. Eşinden ve çocuklarından ayrı yaşayan bar sahibi bir Türk, ailesini ziyaret ediyor. Akşam üstü evden gürültüler geliyor. Komşular „Polis çağıralımmı?“ deyince adam – belki dalga geçerek – „Çağır, çağır“ diyor. Ardından komşular polisi çağırıyor. Komşuların ifadesine göre adam kapıyı açıyor, fakat “problem yok, içeriye gelmenize gerek yok“ diyor ve polisleri içeri almak istemiyor. Kapıyı kapatmak isteyince de kargaşa yaşanıyor. Polisin biri kapı aralığından adamın yüzüne yumruk atıyor. Ardından biber gazı kullanılıyor. Adam etkisiz hale getirilmesine rağmen polis adamı darb etmeye devam ediyor. Adamın eski eşi vurmamalarını söylüyor. Ardından adamın ellerini ve ayaklarını bağlıyorlar ve evin önünde çimene yatırıyorlar. Başka bir komşunun ifadesine göre, çimende yerde yatarken adam „Allah büyük. Allah beni çocuklarımdan ayırmasın“ diye bağırıyor. Adamın üstüne oturan polis ise „Hadi Allah´ın şimdi yardım etsin sana“ diyor. Polisin, psikiyatri kliniğine götürmek istediği adam orada bayılıyor ve hastaneye götürülüyor. Hastanede ise iki gün komada kalıyor ve ardından ölüyor. Doktorların tahminlerine göre kokain kullanımı sebebiyle ölüyor. Fakat otopsi raporunda adamın dizinde, elinde, ayağında ve kafasında darb izleri oldugu ortaya çıkıyor. Dolayısıyla kokain sebebi ispatlanamıyor. Raporu inceleyen başka bir emniyet müdürü adamın arkadaşı çıkıyor ve olayın incelenmesini talep ediyor. Daha henüz olay aydınlanmadı. Farklı tıbbi testler yapılacak. Adamın eski eşi polise dava açtı. Ayrıca aile yakınlarının ifadelerine göre ölen adam geçmişte de bir çok defa polis tarafından dayak yemiş.
Burada her olayda bir ihmal var, hırsızın hiç suçu yok veya bunların hepsinin ıkçı sebeplerden dolayı olduğunu demiyoruz – ki alman vatandaşlara da aynı muamelerin yapıldığını okuyoruz. Fakat toplumsal birlik ve beraberliğin azami derecede önemli olduğu böyle zamanlarda bu olayların hepsi teker teker ciddi manada incelenmeli. Hukuk sistemi ve polis tatmin edici yanıtlar vermeli. Şüpheye yer vermeyen, insanların kafasında soru işaretleri bırakmayan açıklamalar yapılmalı. Eğer sistemde hata var ise, hemen değiştirilmeli – örneğin böyle durumlarda öldürücü ateş açmak yerine başka türlü etkisiz hale getirmek.
https://twitter.com/Cemil_Sahinoez
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.