'Risale-i Nur talebeleri ve hain darbeciler' açıklaması
Prof. Dr. Sefa Saygılı: Bazı kişilerin bilgisizliklerinden kimilerinin de kasıtlı olarak böyle bir izlenimi yaymak istedikleri de görülmektedir
Risale Haber-Haber Merkezi
Prof. Dr. Sefa Saygılı, FETÖ ile Said Nursi ve Nur talebelerini birbirinden ayırt etmeyen veya edemeyenleri aydınlatan bir yazı kaleme aldı. Yeni Akit'teki "Risale-i Nur talebeleri ve hain darbeciler" başlıklı yazısında Bediüzzaman ile hain FETO’yu kıyaslamanın hattâ böyle bir ihtimali değerlendirmenin bile üstadın hatırasına saygısızlık olduğuna dikkat çeken Saygılı, Prof. Dr. Ahmet Akgündüz'ün yeni kitabından alıntılar yaptı.
Prof. Saygılı'nın yazısı şöyle:
Yazışma grubunda kötü niyetli olmadığına inandığım eski bürokrat olan bir dostumuzdan gelen mesaja hem üzüldüm hem de şaşırdım. Paylaşımında, “İşte hain darbeci FETÖ’nün hocası Said Nursi” diye başlayarak üstada çirkin ve üstelik aslı astarı olmayan iftira ve yakıştırmalarla dil uzatıyordu. Hatta belki daha da acı olan husus ise; Risale-i Nur talebelerini tamamen onların zıttı olan FETÖ ile bir tutuyordu.
Aslında Bediüzzaman ile hain FETO’yu kıyaslamak, hattâ böyle bir ihtimali değerlendirmek bile üstadın hatırasına saygısızlıktır. Ancak bazı kişilerin bilgisizliklerinden kimilerinin de kasıtlı olarak böyle bir izlenimi yaymak istedikleri de görülmektedir.
Bu önemli konuda yazmaya karar vermişken hakiki bilim adamı ve derin bir alim olan muhterem Prof. Dr. Ahmed Akgündüz hocamızın bu konuda bir kitabının yayınlanmış olduğunu sevinerek gördüm. Hayatını iman ve Kur’an hizmetlerine vakfetmiş değerli hocam “15 TEMMUZ İHANET DARBESİ PDY ve NUR CEMAATİ TARTIŞMALARI” adlı doyurucu kitabından (Osmanlı Araştırma Vakfı Yayını, Şubat 2017) isteğim üzerine gönderdi.
Kitap hakperest hocamızın şu ilginç tespitiyle başlıyor:
“İslâm alemi ve Türkiye’de tam bir buçuk asırdır, şu anda Türkiye’nin yaşadığı İslâmî ve maddi refahı yaşamamıştır. III. Selim’den beri arzulanan hedefler, bugün birebir gerçekleşmektedir. Ne hizmet erlerine, ne medreselere, ne Kur’an kurslarına ve ne de hiçbir İslâmî hizmete engeller çıkarılmak şurada dursun, kapıları aralanmakta ve destekler yağmaktadır. Abdülhamid’den beri yapılmamış dinî eserler ve vakıf eserleri tamirleri yapılmıştır.”
Paragrafın ardından Bediüzzaman’dan bir cümle alıntılanmış:
“Şu muzafferiyetteki hârikulâde nimet-i İlahiye bir şükür ister ki devam etsin, ziyade olsun.”
Konu uzun, yerimiz dar. Ancak gazetemiz Yeni Akit’te sık röportajları ve beyanatları yayınlanan Prof. Dr. Ahmed Akgündüz hocamızın güzelce anlattığı kitabından seçtiğim birkaç örnekle konuyu özet halinde bağlamak istiyorum:
Said Nursi Hz. metodunun müsbet hareket etmek olduğunu ısrarla belirtmektedir. Kuvveti, asayişi muhafaza etmek için kullanmanın esas olduğunu hep vurgulamış, hayatı boyunca da bunun bir örneği olarak davranmıştır.
FETÖ ihanet şebekesinin koordinatörü ve finansörü dış karanlık güçlerdir. PDY ve ona bağlı haramiler bu şer güçlerce kullanılmaktadır. Üstelik dinî görünümlü olsalar da içlerinde ateistlerin ve PKK sempatizanlarının da bulunduğu bilinmektedir.
Akgündüz hocamız, PDY (FETÖ) hakkında hükmünü vermektedir: “Bu paralel örgüt, İslâm tarihinde, Şi’adan sonra ortaya çıkan ve takıyyeyi esas alan en tehlikeli örgüttür. Bunun benzeri yoktur. Bütün İslâm âlemi dikkat etmelidir.”
Üstelik F. Gülen daha 1971 senesinde, “BEN NURCU DEĞİLİM” diyerek Nur talebelerinden ayrılmıştır (Sy. 19).
Yine hocamıza göre; PDY’nin haddini aşan iddiaları itikadî açıdan İslam’ın sınırlarına tecavüz eylemiştir. Bu iddiasını, yaşadığı bazı olayları anlatarak ispatlamaktadır. Yine 1978 yılında FETÖ’cülerin F. Gülen’i Mesih İsa, 1980’de ise Mehdi olarak gördüklerini şahitleriyle anlatmıştır.
Daha rezalet olanı ise FETO’nun herzeleridir. Allah’a sığınarak nakledelim. Artık PDY kâinat imamıdır ve haşa Hz. Resulullah’ın bile işine karışmasını reddetmektedir: “(Temsilcilerine kendi düsturlarının önemini anlatırken): Siz Resulullah bile huzurunuza gelse ona şöyle söyleyiniz: Ey Allah’ın Peygamberi! Sen bize Kur’an’ı tebliğ ettin ve sünnetini bıraktın. Artık işimize karışma.”
Yine 2006 yılında onlardan olan bir Haşhaşî’nin Akgündüz’ü öldürmeye gelmesi ve kapısını kapatmasa şu anda hayatta olmama ihtimalini kaydetmektedir.
İhanet Darbesi ile Risale-i Nur Cemaatinin arasında ilişki kuranlar “yüzde yüz haksızdırlar.” Bu bakış en mesnedsiz, tutarsız ve hakikate tamamen zıt bir yaklaşımdır.
Bediüzzaman’a gaddarane zulümler uygulanmasına rağmen talebelerine daima sabır ve tahammül ile ve yalnız iman ve İslâmiyet’e çalışmayı tavsiye etmiştir. Üstelik asayişi bozulmasına yönelik tek bir hadise dahi meydana gelmemiştir.
Kitap bu istikamette devam ediyor. Daha sonra Ahmed Akgündüz’ün TBMM’de Darbe Araştırma Komisyonundaki konuşması ve sorulara verdiği cevaplar yayınlanmıştır. Ayrıca konuyu çarpıtan bazı kişilere verdiği tatminkâr cevapları ilgiyle takip edilmektedir.
Sonuç olarak şunu söylemek istiyorum: PDY (Paralel Devlet Yapılanması) bir cemaat değil örgüttür. Bazılarının zannettiği gibi İslâmî bir cemaat olarak başlayıp kuvvet kazandıkça güç sarhoşluğuna kapılarak kontrol edilemez hale gelmiş ve örgüt şekline dönüşmüş bir yapı hiç değildir. Bu şekilde düşünmek ve yorumlamak çok yanlıştır. PDY için cemaat ve eğitim faaliyetleri kendini gizlemek ve maskelemek, kitlesel taraftar kazanmak için kullandığı birer alet hükmündedir.
Paralel yapı daha ilk günden devletin kılcallarına sızmak, ele geçirmek için profesyonel bir örgüt olarak yapılanmıştır. Bunun için dinimizi, Türkçeyi, milliyet ve aile kavramlarını kullandığı gibi Risale-i Nur’ları da süfli gayeleri için kullanmıştır.
Kolay okunan, anlaşılır bir dille yazılmış bu kitabı okuyucularımıza tavsiye ediyor, Prof. Dr. Ahmed Akgündüz hocamıza da gayretleri için teşekkür ediyoruz.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.