Misafir Kalem
Risale-i Nur'u izahta ifrat ve tefritler
Prof. Dr. Ahmet Akgündüz'ün yazısı
-Nur'un Termometresi olan Mustafa Sungur Ağabey'in yaklaşımı-
Bu benim verdiğim bir ünvandır. Üstad Hazretlerinin de açıklamalarından anladığım kadarıyla Mustafa Sungur ağabey Risale-i Nurun termometresidir. Bu daha ziyade Risale-i Nur'un şerhi ve tefsiri meselesinde kendisini gösteriyor.
Burada iki noktaya dikkat çekmek istiyorum.
Bunlardan birincisi Mehmet Kırkıncı Hocamın çevresinde oluşan ve Erzurum cemaati diye vasıflandırılan bir mesleğin oluşması ki ben de o meslek içerisinde büyümüş bir insanım. Burada Erzurum’da yetişenlerin böyle bir iddiaları olmadığını belirtmeliyim.
Ve Anadolu’nun diğer yerlerinden bazı itiraz seslerinin yükselmesi... Allah rahmet eylesin mesela Ali Uçar abi bunlardan birisidir. Veya benim İsmail Cevzi dediğim -Allah ona rahmet eylesin- Diyarbekir’deki ağabey (Risale-i Nurun tam bir İbn-i Kayyim Cevzisidir). Ve benzeri zatlar. Hatta bazan Bekir Berk abi de bu guruba katılmıştır. "Kardeşim Üstadla aramıza girme (Risale-i Nuru izah etme)" dediğini de ben birkaç yerde işitmişimdir.
Risale-i Nur'un izah edilmesini istemeyen gurup bazen olmuştur ki, Kırkıncı Hocama itiraz ederek "Üstadla aramıza girmeyin" demişlerdir. Şimdi bu tavır karşısında ben Sungur ağabeyin tam bir termometre olduğunu müşahade ettim.
Şerh ve izaha karşı çıkanlar iki kısım:
Bunlardan bir kısmı ifrat bir diğeri de tefrit olarak guruplandırılabilir.
İFRAT GRUBU: Risale-i Nurun bir tek kelimesinin dahi izah edilmemesi gerektiğini ve Üstadla araya girilmesinin Nurların mahiyetine zıt olacağını savunan guruptur. Mesela, Ali Uçar abi bu guruptan değildir. Ben bu guruptan olanlara misal vermek istemiyorum. Daha ziyade bazı vakıf kardeşler bu guruptadırlar. Gerçekten kendileri de izah yapmazlar. İsim tasrih edip de yanlış bir mana anlaşılsın istemiyorum. Bu ifrat guruba şiddetle taraftar değilim. Sungur abi de bu gurubu tenkid ediyor yani bu guruba karşı çıkıyordu.
Bu ifrat gurubun içerisinde bir gurup ta var ki onlar daha da farklı bir durumdalar. Mesela bir gurup vakıflar bu gurupta yer alıyorlar. Gelirler Kırkıncı hocamın izahına karşı çıkarlar ama kendileri bir hatıra anlatayım deyip elli dakikalık dersin kırk dakikasını hatıra anlatıp on dakikasında Risale okurlar. Buna Antepliler "bu ne lahana turşusu bu ne perhiz" derler. Ben de aynı sözü söylüyorum.
İKİNCİ GRUP: Yani tefrit gurubu ise özellikle Kırkıncı Hocamın çevresinde yetişen bir gurup. Sanki izah etmedikleri takdirde Nur talebesi olmadıklarını hissederler. Yani mutlaka her kelimeyi izah etmek isterler. Halbuki Hocam gibi İslam alimi değiller. Risale-i Nur'a da vakıf değillerse yaptıkları izahat tamamen Risale-i Nur'un dışında oluyor. Ben birinci gurup olan ifrat gurubun izahata karşı çıkmalarının en makul sebebinin bu tefrit gurubun izahatlarında olduğu kanaatindeyim.
Mustafa Sungur abi bu meselede termometre olmuştur. Sungur abinin yıllarca yanında ders yaptım; en az bin defa "Ahmet kardeşim izah et, tefsir et, açıkla. Üstad şurada bizi dinliyor hissediyorum ve istifade ediyorum" dediğini kulaklarımla duymuşumdur. Mesela Kırkıncı hocamın bir kısım şerhlerine hayranlıkla "Aslan Kırkıncı hocam" diye haykırdığını da biliyorum.
O zaman ölçü şu: Eğer yapılan izahat ve şerhler Risale-i Nur'un, batılı tabirle, konteksti içinde eski tabirle siyak ve sibakı içinde, yani Kur'an'ın anlattığı imani ve Kur'ani hakikatlerin izahına vesile oluyorsa veya Kur'anla teyid ediliyorsa, Risale-i Nur'un izah ettği Kur'an ve hadis metinlerini izaha vesile ise o zaman Sungur abi bunları kesinlikle hayranlıkla dinler ve izahata karşı değildir. Ama eğer yapılan izahlar hem Risale-i Nur'un ruhuna aykırı hem de Kur'an ve hadisin izahlarına muhalif, tamamen kendi içindeki duygularını tatmin noktasında olmuşsa o zaman Sungur abi şiddetle buna muhaliftir.
Bu noktada iki şey söylemek istiyorum. Sungur abinin yüzüne bakmam benim için kafiydi. Eğer yüzünde bir gülümseme, bir inşirah, bir huzur varsa yapılan izahtan memnundur Sungur abi. Ama yüzü kararıyor, yüzündeki nur azalıyor, kızgınlık galip geliyorsa o izah Risale-i Nur'un ruhuna aykırı gidiyor demektir. Defalarca Kırkıncı hocamın yaptığı bazı izahlara bile kendi sessiz haliyle "yeter hoca bu kadar" dediğini hatırlıyorum.
Mesela ben bunu bizzat yaşadım. Bazan haddimi aşarak Risale-i Nur'un hakikatlerini izah etmek yerine eskilerin haşviyat dedikleri tabirlerin içine girdiğim zaman Sungur ağabeyin canı sıkılır, kafasını öne eğer artık o lezzetli ve kafasını yukarıya kaldıran tavrı yoktur. Belli ki dövmek üzeredir sizi, artık bırakın izahatı, yoksa el-fatiha diyecektir. Dolayısıyla ben bu noktada, yani izah ve şerh noktasında ağabeyin tamamen Risale-i Nur'un termometresi olduğuna inanıyorum.
Aynı şey FETÖ'nün çevresindeki bir kısım insanların Risale-i Nur'un sadeleştirilmesi meselesinde de geçerlidir.
Mesela ben çok sayıda çalışmamda ve makalemde olduğu gibi, "Abi her yerde Bediüzzaman derseniz karşı tarafa bir hakikati anlatamazsınız. Kaynak vermek, kendi kelimelerimizle de izah etmek şartıyla bazı Risale-i Nur hakikatlerini izah ve şerh ediyoruz" dediğimde Sungur abi, “Üstad da hayran kalıyor kardeşim, çok güzel, bunu yapın, devam edin, ben de çok lezzet alıyorum” derdi. Ama Risale-i Nur külliyatının özellikle fihrist risalesinin 11. mektupla alakalı kısmındaki Üstadın izahatı sebebiyle, "Risale-i Nur'un kesinlikle orjinalitesinin bozulmaması ve de sadeleştirilmesinin yapılmaması noktasında ben bu tür faaliyetlere muhalif oldum" derdi.
Mesela dipnotlu ve izahatlı şerhler veya iki ciltlik külliyat konusunda sırf 11. Mektubun fihrist risalesindeki izahı sebebiyle manen yüzde yüz destek vermediğini ama diğer orjinal baskıların devam etmesi şartıyla sırf istifadeye vesile olsun diye taraftar olduğunu ama tam gönül rızası olmadığını çok açık ifade edebilirim. Çünkü o, Risale-i Nur'un termometresi.
"Herşeyin ifrat ve tefriti iyi değildir." (Lem'alar, 25)
"Kuvve-i akliye, hadd-i vasat olan hikmeti ve kolay, faydalı istikameti kaybetse, ifrat veya tefritle muzır bir cerbezeye ve belalı bir belâhete düşer, uzun yollarında tehlikeleri çeker." (Şualar, 616)
"İstihkak nazara alınmayarak, Hakk'ın takdiri hakkında tefrit veya ifrat yapılır. Ve kuvvetine, kıymetine bakılmayarak küçük veya büyük bir yük altına alınır gibi gayr-ı insanî haller insanı insaniyetten düşürür, ya zulme veya kizbe sevkeder." (Mesnevi-i Nuriye, 137)
"Sırat-ı müstakimi göremeyen, ifrat ve tefrite düşer. Müvazenesiz ve mizansız olan çok aldanır, aldatır." (Muhakemat, 49)
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.