Said Nursi de Diyanet'in kitabında
Diyanet'in kitabında birçok ismin kardeşlik yazı ve şiirine yer verildi
Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, kardeşliğin ana konu seçildiği Kutlu Doğum etkinlikleri öncesinde 'Kardeşlik Yazıları' adlı bir kitap yayımladı. Mehmet Erdoğan, Kâmil Büyüker ve Âdem Erkul tarafından hazırlanan kitapta Babanzâde Ahmet Naîm, Mehmed Âkif Ersoy, Abdülhakîm Arvasi, Alvarlı Efe, Süleyman Hilmi Tunahan, Said Nursi, Nazım Hikmet, Ali Fuat Başgil, Ömer Nasuhi Bilmen, Âşık Veysel Şatıroğlu, Mâhir İz, Mehmed Zâhid Kotku, Necip Fazıl Kısakürek, Erol Güngör, Mahmud Sâmi Ramazanoğlu, Cemil Meriç, Muhammed Râşid Erol, Sâmiha Ayverdi ve Tahir Büyükkörükçü gibi birçok ismin kardeşlik yazı ve şiirine yer verildi. İşte onlardan bazıları;
DAYANIŞMAYI ASLA ELDEN BIRAKMAYIN
Süleyman Hilmi Tunahan (1888-1959):
Evlâtlarım, Ehl-i Sünnet'in gayri olan yanlış yollara sapmayınız. Her yerde birlik ve beraberlik lazımdır. Muvaffak olmak için her hususta ittifak etmeli ve dayanışmayı asla elden bırakmamalı. Çünkü Allah'ın nusreti, maddî-mânevî yardımı cemaat ile beraberdir. Toplu çalışanlar bunun semeresini kısa zamanda elde ederler.
TARAFGİRLİK, İNAT VE HASET ÇİRKİNDİR
Bediüzzaman Said Nursi (1873-1960)
Mü'minlerde nifak ve şikak, kin ve adâvete sebebiyet veren tarafgirlik ve inat ve haset, hakikatçe ve hikmetçe ve insaniyet-i kübrâ olan İslâmiyetçe ve hayat-ı şahsiyece ve hayat-ı içtimaiyece ve hayat-ı mâneviyece çirkin ve merduttur, muzır ve zulümdür ve hayat-ı beşeriye için zehirdir. Ey ehl-i iman! Zillet içinde esaret altına girmemek isterseniz, aklınızı başınıza alınız. İhtilâfınızdan istifade eden zalimlere karşı "Mü'minler ancak kardeştirler." [Hucurat Sûresi, 10] kale-i kudsiyesi içine giriniz, tahassun ediniz. Yoksa ne hayatınızı muhafaza ve ne de hukukunuzu müdafaa edebilirsiniz.
DOST OL KİŞİDİR Kİ YÂR-I GÂR'DIR
Fethi Gemuhluoğlu (1922-1977):
Dost ol kişidir ki, öldürülmesi muhakkak ve mükerrer olan gecede Peygamber-i Ekber'in yatağında yatar, ona şâh-ı velâyet denir. Dost ol kişidir ki, Yâr-ı Gâr'dır. Kucağında, mübarek bir emanet vardır. Bütün delikleri elbisesinden muhtelif parçalarla tıkar, son deliğe tabanını dayamıştır. Kucağındaki mübarek emânet, uyumayan uyanıklık içinde uyur görünmektedir. Oradan Ebû Bekr'i yılan sokar. Dost son deliğe tabanını, taban gibi görünen gönlünü uzatandır, gönlü ile orayı tıkayandır.
Kendisine dost olmayanlar, gayrıya dost olamazlar. Kendileri ile barışa varamayanlar, gayrı ile barışa varamazlar.
Dost, kardeşinin sıkıntısına üzülür, yardım için çareler arar
BİRBİRİNİN DESTEKÇİSİ VE KORUYUCUSUDUR.
Mehmed Zâhid Kotku (1897-1980):
Müslümanlık tam bir kardeşliktir. Hem de ana baba bir kardeşlikten daha üstün ve âlâ bir kardeşliktir. Birbirleri için adeta canlarını feda ederler. Bütün yaptıklarını hiçbir menfaat beklemeden, yalnız Allah rızası için yaparlar. Bir vücut gibi ve bir bina gibi birbirlerinin destekçisi ve koruyucusudurlar. Şarkta veya garpta rahatsız olan bir mümin kardeşi için müteessir olurlar, üzülürler. Ona yardım için çareler ararlar ve bulurlar. Birbirlerinin daima yardımcısıdırlar.
GÖNÜLDAŞ, BİRBİRİNE DESTEKÇİDİR.
Necip Fazıl Kısakürek (1905–1983):
Bir halkanın üstüne sarılı şerit, toplandıkça her dönüşünde daha fazlasını çeker. Kar üstünde yuvarlanan bir top büyüdükçe her yuvarlanışında yerden daha fazla kar kaldırır. Nihayet öyle bir an gelir ki, böyle bir cazibe merkezine üşüşen, katılan dış unsurlar, kifayet hududunu bile aşar. Fakat bu mes'ut ânın doğabilmesi için, halkadaki sargı, dışarıdan şerit çekecek kalınlığı bulmalı, kar üstünde yuvarlanan top da, yerden kar kaldırabilecek tıkızlığa ermeli...
ONLARIN İYİ VE GÜZEL YÖNLERİNİ GÖRÜN
Muhammed Râşid Erol (1930-1993):
Mümin kardeşlerinizin hatalı ve kusurlu yönlerine bakmayın. Hatasız, günahsız insan bulamazsınız. Onların iyi sıfatlarına, güzel yönlerine bakın. Gözünüzü kendi nefsinizin hata ve kusurlarına dikin. Şayet böyle yapmazsanız kimseyi sevemez, nefsinizi beğenir ve kendinizi insanlardan üstün görmeye başlarsınız. Böylece, Allah korusun, ucub, kibir ve gıybet bataklığına saplanıp helâke sürüklenirsiniz.
KİMSENİN CANINI İNCİTME
Hâce Muhammed Lutfî (Alvarlı Efe) (1868-1956):
Hazer kıl kırma kalbin, kimsenin cânını incitme
Esîr-i gurbet-i nâlân olan insânı incitme
Tarîk-ı aşkda bî-çâre-yi hicrânı incitme
Sabır kıl her belâya hâne-yi Rahmân'ı incitme
Felekde hâsılı insân isen bir cânı incitme
Günahkâr olma fahr-i âlem-i zî-şânı incitme
Elin çek meyl-i dünyâdan eğer âşık isen yâre
Muhabbet câmını nûş et asıl Mansûr gibi dâre
Misâfirsin felek bâğında kendin salma efkâre
Düşersin bir belâya sabır kıl Mevlâ verir çâre
Felekde hâsılı insân isen bir cânı incitme
Günahkâr olma fahr-i âlem-i zî-şânı incitme
(...)
Ben insânım diyen insâna düşmez şâd u handânlık
Düşen bî-çâreyi kaldırmadır âlemde insanlık
Hakîkat ehlinin hâli dürür dâim perîşanlık
Bir işi etme kim gelsün sana sonra peşîmanlık
Felekde hâsılı insân isen bir cânı incitme
Günahkâr olma fahr-i âlem-i zî-şânı incitme
Zaman