Said Nursi, Ermenilere 'gavur' der miydi?
Yıldız, Ermenilere yönelik hakaret pankartlarını Said Nursi'nin bir cevabı ile değerlendirdi
Risale Haber-Haber Merkezi
Siyaset bilimci Doç. Dr. Ahmet Yıldız, Ermenilere yönelik hakaret pankartlarını Said Nursi'nin bir cevabı ile değerlendirdi.
Hocalı katliamını protesto eden kalabalık içindeki bir grubun attığı slogandan yola çıkan Yıldız, Zaman'daki yorumunda "Milliyetçiliğin 'hakka' değil, haklı-haksız ayırt etmeden 'milletdaşına' taraftar olmak anlamına geldiğini, bu yüzden de adalet kavramıyla milliyetçiliğin bir araya getirilmesinin imkânsızlığına bir kez daha şahit olduk. 'Mazlumun dini de, milliyeti de olmaz' sanıyorduk ama gördüğümüz kadarıyla mazlumun dinini de, milliyetini de soranlarımız, ne yazık ki hiç de az değil" dedi.
Osmanlı Devleti'nin modernleşme sürecinde gayrımüslimlere ilişkin ayırımcılık ifade eden "gavur" gibi geleneksel tabirlerin resmî/kamusal kullanımına yasak getirildiğini hatırlatan Yıldız, benzer konuda sorulan soruya Said Nursi'nin verdiği cevabı aktardı:
"Nitekim bunun İkinci Meşrutiyet sonrasındaki yansımalarından birini, Said Nursi'nin Kürt aşiret mensuplarıyla Meşrutiyet merkezli istifhamların tartışıldığı diyaloglarından oluşan 1911 tarihli Münazarat isimli eserinde yer alan şu tartışmada da görüyoruz.
"Sual: Bir kısım Jön Türk der: "Demeyiniz Hıristiyanlara hey kâfir! Zira ehl-i kitaptırlar." Neden kâfir olana kâfir demeyeceğiz?
Cevap: Kör adama, 'hey kör' demediğiniz gibi... Çünkü eziyettir. Eziyetten nehiy var. Saniyen: Kâfirin iki mânâsı vardır: Birisi ve en mütebadiri (ilk akla geleni) dinsiz ve münkir-i Sâni demektir. Bu mânâ ile ehl-i kitaba ıtlak etmeye hakkımız yoktur. İkincisi: Peygamberimiz'i ve İslâmiyet'i münkir demektir. Bu mânâ ile onlara ıtlak etmek hakkımızdır. Onlar dahi razıdırlar. Lâkin örfen evvelki mânânın tebâdüründen, bir kelime-i tahkir ve eziyet olmuştur." Kürt aşiret mensupları için "gâvura gâvur diyememek" "İslami salâbet ve Kürdî hamiyet"le bağdaşır görünmemektedir."
Yıldız, Türkiye'nin Ermeni meselesine ve Ermenilere bakışını, tarafgirlik zemininden adalet zeminine taşımak zorunda olduğunu belirterek, "O zaman, tecavüzün, yağmanın ve ihanetin bize bakan yüzünü de göreceğiz; göz yaşartıcı vefa, sadakat ve merhamet tablolarıyla birlikte. O zaman Ermenilerin yaptıkları yanlışlar kadar kendi hatalarımıza da projektör tutarken, "gâvur hakkı" kaygısını yeniden yüklenecek, çatışma yerine empatik bir dili ikame etme yolunda mesafe alabileceğiz" şeklinde yazdı.