Said Nursi'nin tutumu bir çeşit siyaset miydi?
Karaoğlu, Bediüzzaman Hazretleri ile ilgili de sorular sordu
Risale Haber-Haber Merkezi
İlahi ve ezgi sanatçısı Ömer Karaoğlu, Bediüzzaman Hazretlerinin tek parti dönemindeki tutumunu irdeledi.
Milli Gazete'deki yazısında, cumhuriyetin ilk yıllarındaki yeni Türkiye idaresinin icraatları karşısında müslümanların ne tür tepkiler verdiğini anlatan Karaoğlu, "Ne alimler, ne şeyhler ve ne de müslüman mütefekkirler, son devir Osmanlı siyasal ikliminde olduğu gibi bu yeni gelişmeler karşısında da tek bir tavır veya tercih ortaya koymuş değildir" dedi.
Birkaç isimden örnek veren Karaoğlu, Bediüzzaman Hazretleri ile ilgili de sorular sordu.
Karaoğlu, yazısını şöyle sürdürdü:
"Birinci Meclis mebuslarından merhum Mehmet Akif, Mısır'a göçmüş, son anlarına kadar orada kalmıştır.
Elmalılı Hamdi bey, İstiklal mahkemesinde idamla yargılanıp beraat ettikten sonra, evine çekilip bir çeşit uzlet yaşamış ve meşhur tefsirini yazmıştır.
1922 yılı sonlarında Bediuzzaman Ankara'ya davet eldir. Çünkü Kuva-yı Milliye aleyhine İstanbul'dan çıkarılan fetvayı reddetmiş ve milli mücadeleyi desteklemiştir. Mustafa Kemal tarafından "yüksek fikirlerinden istifade etmek" ümidiyle davet edilen Üstad, 1923 yılı başlarında yazdığı "mebuslara beyanname"sinde vekillere İslam mücahidleri diye hitap ettikten sonra düşmana karşı kazanılan zaferden sonra, meclisi İslam'ın şiarlarını diriltmeye ve korumaya çağırır.
Hilafeti devralmasını tavsiye ettiği yeni rejim bir yıl sonra hilafeti ilga edecek ve Said-i Nursi, 1925'te Şeyh Sait isyanında alakası soruşturulmak bahanesiyle İstanbul'a sevkedilecek ve sonra Barla'da ikamete zorunlu tutulacaktır. Sonraki yirmi beş yıl boyunca sürgün, göz hapsi ve mahkemeler...
Nihayet "yeni Said"diye anıldığı dönem ki siyasetten Allah'a sığındığı, aktif siyasi tavırdan geri çekildiği yıllardır. Siyasal bir muhalefeti uygun görmeyişi Demokrat Parti dönemine kadar belirgindir. Hele isyan ve devrimci kalkışmaları tasdik ve tasvib etmediği açıktır.
Bu onun bir çeşit siyaseti miydi?
Tutumunu belirleyen sebepler devlet-millet çatışmasını derinleştirmeme kaygısı mıydı?
Şeyh Said'e söylediği "bu kahraman milletin torunlarına silah çekilmez" ifadesiyle rejime kalkışmaları onaylamaması nasıl bir mülahazaya dayanıyordu ve ardında mevcudu onaylamak mı yoksa geri çekilen bir muhalefet stratejisi mi yatıyordu?