Misafir Kalem
Sanat hizmet içindir
Tanzimatçılar, sanat toplum içindir derken, Servet-i Fünuncular, sanat sanat içindir görüşünü benimsemişler, ona göre sanatlarını şekillendirmişlerdir. Biz de sanat hizmet içindir diyerek, yeteneklerimizi hizmetimizin emrine vermek durumundayız. Eğer büyük davanın hizmetkârı olduğumuzu kabul ediyorsak, bütün imkanlarımızı ve hünerlerimizi bu davaya hizmet için kullanmamız gerekmektedir.
Bunu yaparken elbette Makyavel gibi amaca ulaşmak için her yol meşrudur demek istemiyoruz. Davaya hizmet için meşru olan her yola başvurulmalıdır diyoruz. Nelerin meşru, nelerin meşru olmadığını da, yine bu davanın düsturlarından öğrenmemiz mümkündür.
Risale-i Nur, cihanşümul bir hizmet harekâtıdır. Hatta bu harekât, bu cihan ile de sınırlı değil, sonsuzluk âlemi olan ahreti de ilgilendiren bir hizmettir. Belki asıl amacı ve hedefi, ahirete yöneliktir. Bu kadar büyük ve önemli bir davaya hizmet için elimizden gelen ve elimize geçen her imkânı seferber etmek gerekmektedir. Allaha hamd olsun ki, her geçen gün imkânlarımız daha da artmaktadır. Değişen dünya ve gelişen teknoloji, bize de büyük kolaylıklar sağlamaktadır. Bize düşen, teknolojik nimetlerle birlikte yeteneklerimizi ve sanatımızı da hizmetin emrine vermektir. Her sanatın güzel ve faydalı yönlerini keşfedip, hizmet için kullanmaktır.
Güzel yazı yazmak da bir sanattır. Risalelerin elle çoğaltıldığı günlerde, yazısı güzel olan her Nur Talebesi kalemini Risale-i Nurun hizmetine vermiş, bu şekilde binlerce nüsha çoğaltılarak muhtaçlara ulaştırılmıştır.
Fakat Nura müştak ve muhtaç olan o kadar çok insan vardı ki, el ile yazılan nüshalar bu ihtiyacı karşılamaya yetmiyordu. Daha kısa sürede daha çok nüsha yazılması gerekiyordu. Bu sırada teksir makinesi imdada yetişmiş ve elle yazılan eserler teksir makinesi ile çoğaltılmaya başlanmıştı. Böylece kısa sürede pek çok nüshanın basılması sağlanmıştı.
Teksir makinesinin Risale-i Nurun hizmetine girmesi, Üstâd Hazretlerini ne kadar sevindirmişti, hatırlayalım lütfen. Daha sonra matbaalardan basılması ve ciltlenmesi ile hizmette yeni bir hamle ortaya çıkmış, Nurlar daha kısa zamanda daha uzak yerlere ulaştırılmıştır. Bütün bu vasıtalar Üstad Hazretlerini sevindirmiş ve maşallah, barekallah ile takdir ve tebrik edilmiştir.
Teknolojinin Risale-i Nurlara hizmet etmesi hizmet halkasını genişlettiği gibi, sanatın da Nurlara hizmetçi edilmesi, daha geniş kitlelere bu hizmetin ulaştırılmasına vesile olacaktır. Sanat deyince, roman, hikâye, şiir gibi edebi sanatlar ve sinema, tiyatro, müzik ve oratoryo gibi sahne sanatları akla gelir. Bu sanat türleri yıllardır menfi fikirlerin yayılması için kullanıldı.
Komedi adı altında çevrilen filimlerde ve sahnelenen tiyatrolarda, hırpanî kıyafetli, kaba, cahil, gerici, medeniyet düşmanı, sahtekar ve düzenbaz hoca tiplemeleri ön plana çıkartıldı. Dindarların yobaz olduğu şeklindeki imaj, bilinçaltlarına yerleştirilmeye çalışıldı. Gazete ve televizyonlar gibi iletişim araçları da bu hep bu yıkıcı düşüncelere alet edildi.
Buna karşı, doğru İslâmiyeti anlatan düzgün bir film, tiyatro veya roman gibi sanat eserleri üretilemedi. İslâmi film deyince, bir tek Çağrı filmini hatırlıyoruz. Onu da her Ramazanda, kandilde ve bayram günlerinde seyrede seyrede her sahnesini ezberledik. Son yıllarda bu konuda bazı çalışmalar yapılmakta ve yeni eserler üretilmekte ise de, bu kadar büyük bir dava için bu kadar az eser üretilmesi, acı bir gerçek olarak önümüzde durmaktadır.
Sanatı İslamî hizmetin emrine vermek isteyenler için, Risale-i Nur muazzam bir kaynaktır. Bu nur kaynağı, işletilmeyi ve insanlığın faydasına sunulmayı beklemektedir. Sözlerde geçen her temsili hikâye, güzel bir senaryo ile sinemaya aktarılabilir. Nefis ve şeytanla yapılan temsili diyaloglar, şahane birer tiyatro eserine dönüştürülerek sahnelenebilir.
Üstâd Hazretlerinin hayatının her safhası, bir roman ve hikâye konusu edilerek yüzlerce eser üretilebilir. Bu konuda İslâm Yaşar Abimizin açtığı çığır genişletilerek bir cadde-i Kübra haline getirilebilir. Böylece Bediüzzaman ve Risale-i Nurlar, bütün gönüllere nakış nakış işlenebilir. Ülkemizde öyle aydınlar var ki, Said Nursi ile Şeyh Saidi aynı kişi zannediyorlar. Cumhuriyet ve hürriyet sevdalısı bir İslâm kahramanı olan Bediüzzamanı vatan haini ve cumhuriyet düşmanı olarak bilen aydın cahiller var. Bu cehaleti ortadan kaldırıp, sözde aydınları münevver yapmak için, dört başı mamur bir Bediüzzaman filmine büyük ihtiyaç vardır. Ümit ediyoruz ki, bunları yapacak yetenekte yazarlarımız ve sanatçılarımız mevcuttur.
Ne var ki, böyle çalışmalar için sanki herkes bir yerlerden bir fetva bekliyor gibi çekingen davranıyor. Acaba nasıl karşılanırım, cemaat içinden nasıl bir tepki alırım endişesi, bu tür sanat çalışmalarını engelliyor gibi bir hal görünüyor. Halbu ki, her hangi bir eser, İslama ve Kurana hizmet ediyorsa veya bu niyetle bir eser ortaya konuluyorsa, bunlara destek verilmeli, teşvik edilmelidir. Sadece dersanelerde Risale-i Nur okuyup bir birimize ders yapmakla bu hizmet alanını genişletmek, vatan sathını bir mektep yapmak mümkün değildir.
Üstâd Hazretlerinin dediği gibi, din hiçbir şeye âlet edilmez ama, meşru olan her şeyi dine âlet ve hizmetçi etmek mümkündür. Bu anlamda ben de âcizane şiir çalışmalarımla Risale-i Nurlardaki bazı hakikatleri nazım ve kafiyeli olarak mısralara dökmeye çalışıyorum. Özellikle SözlerinŞiiri başlığı altında, sözlerden aldığım ilhamla her söz için bir şiir yazmaya teşebbüs ettim. Ama bu çalışmalarıma az da olsa itiraz sesleri yükseldi. Ben de bundan önceki bir yazımda bu konuyu siz değerli Risale Haber okuyucu ve yazarlarının istişaresine sunmuştum. Çok sayıda destek ve teşvik aldım. Teşekkür ediyor, sizlerden aldığım bu destekle inşallah bu çalışmalarıma devam edeceğim.
Abdil Yıldırım
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.