Şehitlerimiz, ümit ve eğitim

Ben Almanya'dan yazıyorum. Malum son günlerde şehitler verdik. Özellikle çevremizdeki insanımızda bir ümitsizlik hâkim. Bediüzzaman Hazretleri'nin bu tür konular hakkındaki görüşleri nelerdir? (Niyazi)
 
Hiçbir olay, hiçbir hadise inanan insanı ümitsizliğe ve çaresizliğe götürmemeli. Önünü, hızını kesmemeli, elini ayağını soğutmamalıdır.
 
Bediüzzaman'ın ifadesiyle "Yeis mâni-i herkemaldir." Ümitsizlik her türlü gelişmeyi ve yükselmeyi engelliyor.
 
"Yeis, ümmetlerin, milletlerin 'seretan' denilen en dehşetli bir hastalığıdır" diyerek ümitsizliği dehşetli bir kanser olarak görüyor ve "Yeis en dehşetli bir hastalıktır ki, Alem-i İslâm'ın kalbine girmiş" diyor.
 
"Hem o yeistir ki, yüksek ahlâkımızı öldürmüş, umumun menfaatini bırakıp şahsi menfaate nazarımızı hasrettirmiş."
 
"Hem o yeistir ki, kuvve-i maneviyemizi kırmış. Hattâ bu yeis ile başkasının lâkaytlığını ve füturunu kendi tembelliğine özür zannedip 'Neme lâzım' der, 'Herkes benim gibi berbattır' diye şehamet-i imaniyeyi terk edip hizmet-i İslâmiyeyi yapmıyor."
 
Ümitsizliğin en büyük zararı moral bozukluğudur. Moralini yitiren bir insan başkasının vurdumduymazlığını, gevşekliğini kendi tembelliğine bir özür olarak görüyor, "neme lazım" gibi kanaate varıyor.
 
Bu hastalığa şöyle bir çare sunuyor:
"Madem bu derece bu hastalık bize bu zulmü etmiş, bizi öldürüyor; biz de o katilimizden kısasımızı alıp öldüreceğiz. "Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyiniz" kılıcı ile o yeisin başını parçalayacağız. "Bir şey bütünüyle elde edilemezse, bütünüyle terk edilmez" hadisinin hakikatiyle belini kıracağız İnşallah..."
***
 
Teröre karşı askeri önlemler, silahlı mücadele bir tedbirdir ama asıl kalıcı yöntem eğitime, kalkınmaya ve ortak yaşamaya ağırlık vermektir.
 
Bediüzzaman Said Nursî yüz sene önce Doğu'nun problemlerini tespit ederken, nasıl bir yolun izlenmesini de yaptığı seyahatlerinde ulema, aşiretler ve halkla yaptığı görüşmelerde, konuşmalarda ortaya koymuştu. Bu görüşlerini Münazarat Divan-ı Harb-i Örfî ve Hutbe-i Şamiye gibi eserlerinde yazılı hale getirmişti.
 
Bazı tespitlerini geçtiğimiz gün Başbakan'ın da dile getirdiği gibi vecizeleştirmişti.
"Bizim düşmanımız cehalet, zaruret ve ihtilaftır. Bu üç düşmana karşı sanat, marifet ve ittifak silahıyla cihad edeceğiz" diyordu.
 
Bu sözünde cahilliği, fakirliği, geri kalmışlığı ve ayrılığı, ayrıkçılığı düşman olarak görürken, bu üç düşmana karşı sanayi, teknoloji, ilim ve birlik silahıyla cihad edilmesi gerektiğini anlatıyor.
 
Bediüzzaman'ın gözünde "düşman, silah, cihad" gibi kavramlar içerik ve anlam kazanarak kalıcı bir çare olarak gösteriliyor.
***
Yazdığı 6 bin sayfalık külliyatında sürekli bu üç mesele üzerinde duruyor, sürekli, ilim, iman, eğitim, maddi ve manevi kalkınmaya ağırlık veriyor.
 
Özellikle Sultan Abdülhamid ve Sultan Reşad dönemlerinden başlayarak, Cumhuriyet öncesi ve sonrası bütün idarecilerden Doğu insanının şiddetle eğitime ihtiyacı olduğunu dile getiriyor, Doğu'nun önemli merkezlerinde Türkçe, Arapça ve Kürtçe dillerinin kullanılarak üniversiteler açılması üzerinde ısrarla duruyor.
Bu teşebbüsleri sonuçsuz kalınca gönüller üzerinde inşa ettiği kendi "medrese, dershane, eğitim kurumlarını" tesis ederek, imanlı, eğitimli bir gençliğin yetişmesine çalışmış ve önemli ölçüde sonuçlarını da almıştır.
 
Bugün

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum