Hüseyin YILMAZ

Hüseyin YILMAZ

Seni iyi bilmiyorum, Türkan hanım!

“Ölülerinizi hayırla yãd ediniz!” buyuruyor, Peygamber Efendimiz... Hadis-i şerif, iki aslî unsura sahib: Birincisi, ölünün aidiyetini tãrif ediyor; hayırla yãd edeceğiniz ölü, sizden olanı... “Siz”in şümulu, bütün müslümanlar... İkinci unsur, “hayırla yãd”...

Ölü sizdense, yaşarken müslümanca yaşamış ve İslâmiyet’e sahib çıkmışsa, geride kalanların mükellefiyeti, onu hayırla yãdetmektir. Ya ölü sizden değilse, yãni müslüman değilse, yãni İslâmiyet’e karşı çıkmışsa, şu veya bu hükmünü red yoluna girmişse; daha da kötüsü, muaraza etmişse?..  Yine hayırla mı yãd edeceksiniz?.. Eblehçe bir mantık... Hadis-i Şerifi tahlil etmeksizin telkin ederseniz, dünyanın bütün ölülerini hayırla yãd etmek zorunda kalır, Peygãmber’i müşriklerin de şefaatçisi yaparsınız. Ne Ebu Cehil hükmün dışında kalır, ne de fir’avun ve nemrutlar... Hayır, hayırla yãd edilmesi gerekenler, müslümanca yaşayanlardır; en azından buna gayret edenlerdir. Ömürlerini dini gericilikle yaftalayıp yuhalayanlar değil...

Bu girizgah’ın sebebi, cenazesi bile dine karşı bir nümãyiş vesilesi yapılmak istenen Türkan Saylan’ın mevti. “Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği”nin başkanı, nihãyet vaktini doldurup bu fãnî dünyãdan gitti. Nereye mi? İki ihtimal var: Ya ömrünü muhalefetiyle hebâ ettiği İslamiyet’in haber verdiği ãhiret ãlemine, yãhud ebedi yokluğa...

Ebedi yokluğa gittiyse, yaşadıkları da, mücadelesi de, kendisi de mahvoldu demektir. Ya, itabar etmediği dinin haber verdiği bir ãhiret alemi var ve oraya gittiyse!.. Orada da ihtimal iki görünüyor: Ya Cennet, ya da Cehennem... Hüküm dine geçtiğine göre, karar mercii, Allah demektir. Allah’ın hükümleri açık... Türkan Saylan’ın Cennet ehlinin vasıflarını taşıdığına dair dinî dağarcıkta emareler bulmak, imkânsız. En azından ibre Cennet’ten yana değil... Hüküm Allah’ındır... Yine de ister Cennet ister Cehennem olsun, bu saatten sonra dinin hakikat olması Saylan Hoca için de elzem ve sebeb-i saãdettir... Cehennem’de bile olsa, vücud ve hayat büyük nimettir. Yokluk, insan havsalasının dehşetine katlanabileceği bir mefhum değil. Sevenlerine müjde! Saylan Hoca; yokluğa değil, ãhirete gitti ve hesab gününü bekliyor..

Merak ediyorum:  Dine karşı mücãdelesi, üniversite kapılarından içeriye adım atmalarına asla müsamaha göstermediği başörtülü kızların mağduriyeti karşısındaki kararlı duruşu, burs verdiği öğrencilerin temel vasıflarının dinden uzak olmaları noktasından gösterdiği hassasiyet, dinin yerine ikãme etmeye çalıştığı Kemalizm nam hezeyãnlar manzumesi şu anda Saylan için ne ifãde ediyor? Acaba, yapabildiklerini bin misli daha arttırmış olsak, dünyanın bütün varlığını da Hoca’nın boynuna mücevher gerdanlıklar gibi taksak bir kıymet ifãde eder mi? Aklı çatlatan, ruhu azab içinde bırakan ölüm hakikatını Saylan’ın yolundan kaldıramayan “Çağdaş Yaşama Derneği”nin varlığı bugün neye yarar?

“Çağdaş Yaşam” adı altında her türlü ahlâksızlığı teşvik edip, sonunda da ölüme mağlub düşüp yokluğa mahkûm olduktan sonra; yaşadığın zevklerin, aldığın lezzetlerin faydası ne? Dünyanın bütün zevkleri dünyãda kalacak, elemli ve dağdağalı bir ömürle bitecek kadar kısa ve mãnãsızsa, ãkibet yok olmaksa; bunca gayretin, bunca mücãdelenin alemi var mıydı, Türkan Hanım? Ne kazandın? Beraberinde ne götürdün? Şimdi neredesin? Kemâlizm’den, “Çağdaş Yaşam”a kazandırmak istediğin talebelerden, sensiz devam eden şatafatlı bu hayattan, yaşayanlara hiç bitmeyecekmiş gibi görünen bu güzel bahardan sana ne? Mahşerî Cumhuriyet Mitingleri gittiğin yerde bir şey ifãde ediyor mu? Orada da “kamusal alan” var mı? Başörtülü kızların gardiyanlığı orada itibar görüyor mu? 

Anıtkabir ziyaretleri, ziyaretçi defterine gözyaşları içinde karaladığın azim dolu satırlar orada iltifat görüyor mu? Ya kalabalıklar, ya alkışlar!... Yok be Hoca... Biliyorum, bunların hiçbirisi gittiğin yerde geçer akçe değil... Faydası şöyle dursun, aleyhinde kuvvetli şahidler yığını, bütün bunlar... Yazık, bu fãnî dünyayı ebedi zennettin ve o zan sebebiyle koca bir ömrü beyhûde harcadın... Senden sonrakilere de aldatıcı bir nümûne oldun... Bak, kalabalıkların sana bir duayı bile fazla görüyor, sana acıyan, sana ağlayan yok... Yıpranmış yaşlı bedenin tekbirler yerine, alkışlarla toprağa veriliyor... Faydasız, abes alkışlar... Halbuki, bir Fâtiha’ya, mü’minlerin şehadetine ne çok ihtiyacın var. Heyhat ki, seni iyi bilmiyorum Türkan Hanım... Bildiklerimin tamamı kötü maalesef... Lehinde şehadet edemiyorum...

Bu satırları nezãketsiz addedenler olacaktır, olsun... Hoca ve yetiştirdikleri çok mu nãziktiler?..  Dinime ağız dolusu küfredenlere hiçbir borcum yok. Mükellefiyetim, mahiyetlerini dostlarıma haber vermek ve şerlerinden emin kılmaktır. Onu yapıyorum... Son nefesine kadar yaptıklarından pişmanlık duymayan Türkan Hoca’yı yaptıklarının hesabıyla başbaşa bırakmak, onun için yapabileceklerimin azamisi. Daha fazlası için hiçbir gayreti olmadı, talebi olmadı... Yaşarken taleb etmediğini, ölmüşken veremem. Cibali ile akraba değilim... Hüküm, Allah’ındır; vesselâm...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
4 Yorum