Beyaz GÜL
Sev-Gi
Ey Rabbim, kişinin erişebileceği en güzel makam Muhabbetullah olsa gerek..
Sen’in muhabbetine ulaştıktan sonra daha ne ister ki insan..
Rabbim, Sev bizi, Sevdir bizi, Sevindir bizi..
Ey güzel Allah’ım, gönüllerimize Kendi sevgini nakşeyle..!
Sen bizlere “sevgi” gibi bir güzel duygu vermişsin..
Belki biz bunu çok yanlış yerlerde kullandık..
Belki yüreğimizi yanlış yerlerde yaktık, sevgiye gerekli değeri veremedik..
Ama Allah’ım, biz herşeyden öte Sen’i sevdik, Habîbini sevdik, Beytini sevdik..!
Çölde Açan Bir Siyah Gül misâli, Beytullah’ı sevdik..
Sıcak demedik, güneş demedik, kalabalık demedik, yeri geldi Beytine varmak istedik, yeri geldi Beytinden ayrılmamak istedik..!
Kalbimizi dünyanın kalbine çevirip başladığımız tavaflar hiç bitmesin, dilimizden “Lebbeyk”ler hiç düşmesin istedik..
Biz bu siyah çöl gülünü önce de sevdik, ancak gördükten sonra daha çok sevdik..!
Her vuslatın bir ayrılığı olduğu gibi, her ayrılığın da bir vuslatı olur mu ki?
Kabenden ayrılırken orada bıraktığımız gözyaşları hatrına, Beytine tekrar kavuşmamız nasîbolur mu ki?
Bu dünyada, olmazsa Âhirette vuslatımız olur mu ki?
Çöl güllerinin, gonca güllerin, yediverenlerin,... ve daha nice güllerin Efendisi misâli, gül yüzlü, gül kokulu, gül ahlâklı Habîbin, yeryüzünün dikensiz tek gülü, Nebî Muhammed (s.a.v.)’i sevdik..
Yeşil kubbesinin altında hâlen gül kokusu yayan, Rasûlünü(s.a.v.) sevdik..!
Biz O(s.a.v.)’nu görmeden sevdik..
Biz O(s.a.v.)’ndan asırlar sonra geldik..
Kabrinin yeşil kubbesini gördük; yeşiline ayrı, kubbesine ayrı, kokusuna ayrı, içinde yatan Gül’e ayrı âşık olduk..!
Aşkından yandık yandık kavrulduk..
Ne zaman bir gül görsek, Rasûlünü anar olduk..
Ve tekrar tekrar yanar olduk..!
Yeşil kubbenin önünden hiç ayrılmasak istedik..
Dilimizden Salevatlar hiç düşmesin istedik..!
Mescid-i Nebevî’de, Kubbet’ul Hadrâ’nın önünde döktüğümüz gözyaşları hatrına; rüyâmızda, dünyamızda, âhiretimizde güzel gözlü Nebî’ye vuslatımız olur mu ki?
Bu kullar, Güzel Yüzlü’nün şefaatine erenler arasında olur mu ki?
Biz çöl gülünü sevdik, gülleri sevdik, güllerin Efendisini sevdik..
Peki ya gülü de sevgiyi de yaratanı..?
Hatta bizi yaratanı..?
Ey güzel Allah’ım, Cânım, Cânânım, Sultânım, Allah’ım..!
Biz Seni görmedik, görmeden sevdik, yarattıklarını gördük, yarattıklarına hayrân olduk, o hayranlıkla Sana âşık olduk..!
Belki yarattığın tüm varlıkların zikirlerini duyamadık..
Belki onlar gibi her an Seni anmadık, anamadık..
Belki kargaya “gak” diyor, ördeğe “vak” diyor dedik, onlar “Hak” diye zikir ederken..
Belki köpeğe “hav”lıyor dedik, o “Hay” diye Seni anarken..
Belki rüzgara “uğulduyor” dedik, o “Hû” diye inlerken..
Belki kalbimize dâhi “tık tık atıyor” dedik, o “Rabb Rabb” diye zikirle yaşatırken bizi..
Belki gözümüz kör, kulağımız sağır oldu..
Belki hiçbirşeyin farkına varamadık..
Her âzâmız Senin zikrinle yaşarken, biz Seni anmayı unuttuk..!
Ama Allah’ım, biz bir tek Senin kapına geldik..
Kimsenin önünde diz çökmedik..
Kimsenin önüne başımızı serip “buyur, bu beden, bu baş, bu gönül, bu âciz kul senin..!” demedik..
Bir Sana dedik..
Bir Senin önünde secde ettik..
Bir Senden yardım diledik..
Bir Sana açtık ellerimizi..
Belki Sana lâyık kul olamadık..
Ama..
Ey güzel Allah’ım, biz Seni çok sevdik.
Sen de bizi sever misin Allah’ım?
Belki Senden birşey isteyecek yüzümüz yok..
Sen yine de bizi affeyler misin, bize Rahmetini lutfeyler misin Rahmân’ım?
Cennette cemâlini gösterir misin yâ Rabbim?
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.