İsmail BERK
Seyda abi
Mütebessimdi. Az konuşurdu. İçindeki konuşmalar daha rafine ve sistemliydi. En büyük vasfı, takdir edici yoldaştı.
Bir gün sohbetin en kıvamlı tadında, “Siz daha iyi bilirsiniz” diyerek, hem görüşlerini söylemiş, bir konuda tercihini ortaya koymuş, hem de farklı tercihlere destek vermeye açık olduğunu belirten bir beraberlik kültürü sergilemişti.
Çok az kızardı. Kızdığında, ilkelerinin savunucusu olurdu. Kişi merkezli bir husumetin içine asla girmezdi. Nazik olmayı başarmış, asra inat gülümsemeyi eksik etmemiş bir sükunet kaynağıydı.
Onunla konuşmak, ondan feyz almak, ona açılmak, ondan ikaz işitmek, onun uyarılarına değer vermek ayrı bir keyif ve cazibeydi benim için.
Sade yaşar, sade düşünür ve açık görüşlü bir üslubun en amiyane tarzıyla ortaya koyardı çerçeve fikirlerini. Kalbinde mana bulmayan insanlarla işi yoktu. Dünyalığı da bu yüzden hiç olmadı.
Mütevazı hayatının ilmi derinliği, tevhidin kesretten azade zeminindeydi. Bana, beni hissettirecek kadar şefkatliydi. Onun kulağının hoşlanmayacağı gıybetlere tavır koyar ve içtimai hayattan uzak olmasına rağmen, içtimai tavrımızı anlarcasına sahiplenirdi. Sonra döner dostane, ağabeyce ve içten bir samimiyetle paylaşırdı görüşlerini.
Çocuğuma isim vermesini istemiştim. Misafir etmek çok nadirattan bir hal iken, bizi kırmamakla muhabbetin en büyüğünü sunmuştu bize. Latifenin en sadesi, sohbetin en nadidesi ile isim önerimize hemen bir yorum katmış ve isim teklif etmişti.
Munisliğine yaraşır bir isim teklifi idi. Büyük kardeşiyle isim kardeşliği çağrıştıran bir isim teklif ederek zarafet katmıştı. Aynen, duyduğumuz anda kabullendik. İçimize sindi. Kalbimizde yaşadı.
Kariyeri maneviydi. Medrese eğitimi görmüş, Arapçaya vakıf, fıkıh konusunda incelikleri ve ahvali iyi tahlil eden bir hali vardı. Hayatıma rehber olacak bazı fıkıh ölçülerini ondan almış ve hala kemal-i sürurla yaşayarak düşünürüm.
Talepte bulunmayacak kadar müstağni, imkandan uzak duracak kadar izzetli ve fakru zaruret içinde kutu layemut duracak kadar asil ve hürmeti hak eden bir masumiyet şahikası ve ihlas abidesidir.
Daha çok beraber olmayı istediğim, ikazlarıyla kendimi toparlamayı arzuladığım bir manevi rehber. Bakışı ve yaklaşımı hep rahmani ve şefkatlicedir.
Bir talebi olmuştu. Konumuma ve bana verilmiş söze güvenerek bir ricasını yapmak istemiştim. Kader, kısmet, şartlar el vermedi. Benim yapamadığıma en çok o şahitti. Ve beni anlayacak bir idrakle baktı. Niyetimizdekini Allah kabul eder ümidindeyim.
Sadık bir çevresi, sade bir grubu, yakın olduğu muhlis arkadaşları/muhibleri var.
Biz ona hiçbir zaman Abdülhakim abi demedik. Onun adı Seyda’ydı. Seyda abi. Seydamızı, büyük Seydayı hatırlatan bir işaretti.
Uzlet içinde, mücerret, dünyadan ve aile hayatından uzak bir gurbet içinde, hasret dolu bir hayatta, memleketinden uzak ancak Şanlıurfa’nın kalbinde yaşayarak imrar-ı hayat etmektedir.
Hayata bulaşmış, geçim derdine düşmüş beşeriyetin, aklen ve kalben dünyayı arkasına almış böylesi nadir şahsiyetlere ne kadar ihtiyacı var. İhtirassız, riyasız, şöhret-i kazibeden uzak…
Nur Talebesi vasfını, alimlerin bol olduğu her ortamda haykırma ilmiliğini ortaya koymuş bir zat. Referans bir insan.
Seyda abi, sevilmeyi ve sevmeyi manevi canipten öğreten bir abimiz.
Sağlık diliyorum, şifa diliyorum, hürmet ediyorum vesselam.
Şükür ki bir Seyda abimiz var, bize SEYDA’yı hatırlatır.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.