Şeytan’ın “görme” dediği Haberler

Malûm zihniyetteki medyanın, manşet haberlerine bir bakınız.
Genelde fındıkkabuğunu doldurmayan, insanlığın faydasına hiçbir menfaat içermeyen ve sadece nefsin ve Şeytan’ın hoşlanacağı haberlerle dolu…
Öte yandan, insanlık menfaatine, fakat nefsin ve şeytanın asla görmek ve duymak istemediği ciddi olay ve haberleri, bunlar da görmezler. Âdeta üç maymunları oynarlar. (Görmedim, duymadım, konuşmadım.)
Bu nedenle de bu masum halk, gerçekleri öğrenmekten maalesef mahrum bırakılır.

•İşte bunlardan bir tanesi:
İnançsızlığa ve tüm insanlık problemlerine karşı, ‘Dünya Dinler Parlamentosu’ Avustralya’nın Melbourne kentinde 3-9 Aralık 2009 tarihlerinde gerçekleştirildi.
5 Yılda bir yapılan; tüm dinler tarafından, çok önem verilen Dünya Dinler Parlamentosu, 80’den fazla ülkeden, çeşitli inançlara sahip, 8 binin üzerinde katılımcının yer aldığı uluslar arası toplantı, kalabalık bir din adamı ve akademisyen katılımıyla gerçekleşti.
Binlerce uzamanın katıldığı toplantıda, aynı anda 30'u aşkın salonda 500'ün üzerinde oturum gerçekleştirildi. Maalesef malûm medya bu konuda da, üç maymunları oynadı…
•Dünya Dinler Parlamentosu'nun bu yılki ana teması:
“İnsanlar Birbirini Dinlesin ve Çevreyi ve Yaraları Tedavi Etsin” başlığında sunuldu.
İnsanlık âleminin kalbi burada atıyordu.
Program Çerçevesinde dünyanın çok farklı, din, dil, kültür, medeniyet, mezhep ve anlayış temsilcileri ve kanaat önderleri, bu toplantıda kendilerini ifade etme imkânı buluyor; tanıtımlarını yapıyor ve mesajlarını sunuyordu.
Bu Panele, İslâm’ın güzelliklerini ve Risale-i Nur ekolünün etkilerini anlatmak üzere, İstanbul İlim ve Kültür Vakfı(İİKV) İcra Kurulu Başkanı Prof. Dr. Faris Kaya, ABD\'den Nevada Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yunus Çengel, İtalya\'dan Vatikan Dinler Arası Diyalog Merkezi Temsilcisi Prof. Dr. Thomas Michel, Avustralya\'dan Melbourne Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Abdullah Said beyler konuşmacı olarak katıldılar.

Dünya Dinler Parlamentosu programı çerçevesinde, 8 Aralık 2009 tarihinde özel bir oturumda, "Said Nursi Paneli" gerçekleştirildi. Panelin konusu; Said Nursi'nin eserleri ışığında, İslam-Hıristiyan münasebetleri, idi…
Ülkemize dönen profesörlerden edindiğimiz bilgilere göre panelimiz, Dünya Dinler Parlamentosuna katılan temsilcilerin, çok büyük ilgi ve alakalarına mazhar oldu.
•Said Nursi Panelinde ortaya konulan ana tema şöyle özetlenebilir:
“Dünyanın semavi iki büyük dini, İslamiyet ve Hıristiyanlıktır. Bu iki din temsilcilerinin ve öğretisinin geçmişteki yaşanılan birtakım sıkıntıları geride bırakarak yeni bir diyalog sürecine ihtiyaç olduğu ortaya konulmuştur. Bu bağlamda Bediüzzaman Said Nursi'nin, inananları işbirliğine davet etmesi ve yol göstermesi etkili olmuştur. Özellikle Said Nursi'nin; inançsızlığa, ahlaksızlığa, ateizme karşı, İman ve şefkat eksenli işbirliğine, çok uzun yıllar önce davette bulunduğu ve 1950 li yıllarda İstanbul’da Patrikhaneyi ziyaret etmesi ve dönemin Papasına bir eseri eşliğinde mektup yazarak, inançsızlığın etkisi ile büyük perişanlıklarla karşı karşıya olan beşeriyeti kurtarmak için, işbirliğine davet ettiği dile getirildi.”
Nursi’nin bu daveti günümüzde DİYALOG olarak adlandırılan çalışmalardan hem çok önce hem de diyalog ötesi ve gündemi belli olan ortaklık esasına dayalı bir yaklaşım olması, takdirle karşılanması gereken bir davranış olarak değerlendirildi.
Risale-i Nur eserlerinde Nursi maddeciliğe, dünyevileşmeye ‘adaletsizliğe ve ahlâksızlığa karşı mücadele için’ yeteri kadar örnek model ortaya koymuştur.
Bizlere düşen onları okumak ve uygulamaktır tespitinde bulunuldu.
“Yine Said Nursi’nin; manevi değerlere, davette din ve ırk farkı gözetmeksizin bütün insanları kucaklayan bir şefkat anlayışı ile iman esaslı bir hizmet başlatmış ve Kur’anın engin şefkati ile kapsayıcı bir çığır açtığı ifade edildi. Yine eserlerinden birisini dönemin Papasına göndererek inançsızlığa karşı işbirliği teklifinde bulunmuştur.
Vatikan in 1965 yılında düzenlemiş olduğu II Konsül ile İslam’ı tanıma anlamında bir yaklaşım ortaya koyduğu kabul edilirse, S. Nursi’nin bu hareketiyle ne büyük hizmet ettiği anlaşılmış olur” denildi.
“Bugün gelinen noktada, dünyevileşmenin de etkisi ile çoraklaşan insanlık ilişkilerini, iman ve ahlak esaslı çözümler sunmak anlamında Nursi’nin, ‘imanın temel esaslarına yapmış olduğu vurgu’ bütün dinlerin ortak değerler etrafında birleşmesine önemli katkıları olmaktadır. Onun üzerinde durduğu temel ‘imanî değerler’, insanlığın ortak ihtiyaçlarını karşılayan diyalog ötesi bir işbirliği zemini oluşturmuştur." Denildi…
***
•Peki, Niçin ısrarla Said Nursi ve Risale-i Nur ekolü?...
Burada ‘KASAP TAHİR’ olayını hatırlatmadan geçemeyeceğim.
İslâm’a ve Müslümanlara aşırı zulüm ve baskıların ayyuka çıktığı tek parti döneminde, Bediüzzaman Said Nursi Hz., ‘kasap Tahir’ lakaplı bir katilin de bulunduğu koğuşa kapatılır. Dîne ve dindarlara savaş açan o zihniyetin maksatları, suya sabuna dokunmadan Bediüzzaman’ı orada öldürtmek veya en azından eziyet çektirerek yıldırmaktı. Ancak, gelişmeler hiç de öyle olmadı.
Zapt edilemediği için gardiyan sayısı arttırılan bu problemli koğuşta, bir kaç ay kadar sonra sükûnet başlar. Teftişe gelen müdür bir bakar ki, bütün koğuş cemaatle namaz kılıyorlar. Müdür hiddetle gardiyanlara; “..bu ne hâl?” diye gürleyerek, sorgulamaya başlar. Verilen cevaplar ise bu manzaradan çok daha ilginçtir:
•“Bu da ne ki efendim. Hani o dokuz kişinin katili ‘kasap Tahir’ var ya, şimdi o bile kuzu gibi oldu. O da namaz kılıyor, bu hocanın dînî derslerini dikkatle dinliyor, tespih çekiyor. Hoca ne derse, tam bir itaatle her dediğini yapıyor.
Hatta bir gün, elinde bir tahtakurusu ile hocanın yanına gitti. ‘Hocam şu vücuduma bir bakar mısın? Her tarafım kabardı. Bunlar beni ısırıp çok rahatsız ediyor. Bunları öldürsem günah olur mu?’ Diyerek, bu hocadan fetvâ istiyordu…”
(Bu olay hakkında tereddüdü olan var ise lütfen; Google’dan, ‘Kasap Tahir’ yazarak sorgulasın.)
•İşte insanlık âlemi için böylesine etkili bir ekol, 42 lisana çevrilmiş, 100’ün üzerinde ülkelerde rağbet görüyor, yabancı üniversitelerde ders kitabı olarak okutuyor. Yabacı üniversitelerde Said Nursi adına kürsüler kuruluyor…
Pek tabiidir ki; bu gelişmeler şeytanın hiç hoşuna gitmiyor ve görmek dahi istemiyor. Şeytanın fısıltılarına göre neşriyat yapan malûm medya da, onun GÖRME dediği bu güzel gelişmeleri, maalesef GÖRMEZDEN geliyorlar. Ehh, ne yapalım, kendileri bilir…
Allah Nûrunu tamamlayacaktır, müşrikler (kafirler) istemese de…(9. Sûre, 32. Âyet & 61.S. 8. Â.)
Bizlere düşen; her şeye rağmen dostlarımıza GERÇEKLERİ ANLATMAKTIR

Moral Haber

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.