Son ana kadar aklında fikrinde hizmet vardı
Allah’ın bir “Halil”i terhis oldu. Bu diyar-ı faniden dar-ı bekaya vuslat etti. Rabb-i Rahimine kavuştu.
Dr. Ömer Lütfi Peker’in yazısı
RİSALEHABER
İnna lillahi ve inna ileyhi raciun.
İstanbul’da Fakülteyi bitirip geldiğim memleketim olan Konya’da 30 yıl önce Çağ pasajında ambalaj malzemeleri satışı yaptığı küçük mütevazi dükkanda tevafuken tanımıştım Halil Uslu Ağabeyimizi. O dükkân hem geçimini, iaşesini sağladığı bir işyeriydi, hem de Risale Nur noktasında bir hizmet mahalli ve irtibat noktasıydı. Beni Muhakemat dersine davet etti Lâlebahçede oturan Ali Kaval Hocanın evine. Gittim. Kış gecelerinde böyle arkadaşlarımızın evlerinde çok zevkli Muhakemat dersleri yaptık. Bir arkadaşın dil sürçmesiyle dediği “Kâinat dersi” olmuştu Muhakemat dersleri.. Ve bu dersin müdavimleri de “kainat ekibi”. Çok güzel hatıralarımız oldu. Onlardan ayrılıp askere gittim. Çeşitli sıkıntılarımız oldu. Halil Abiden tesellikâr, moral ve şevk veren mektuplarla dualarını aldım.
Aslen Vanlı olan Ağabeyimiz, küçük yaşta amcası Attar Aziz ile Konyaya gelmiş. Adındaki gibi Konya’da Aziziye Camii yanındaki attarlar içinde attarlık yapan Aziz amcanın yanında tezgâhtarlık yapmış. Konya’nın eşrafını tanımış. Mustafa Karnıbüyük, Feyzi Halıcı vs benim şu anda isimlerini hatırlayamadığım ya da bilemediğim pek çok maneviyat insanlarıyla tanışmış, onlarla yakın dostluk kurmuş. Cenazelerinde taziyelerinde bulunmuş bir cemiyet adamı olmuş. Yine burada amcasının dostu Hz. Üstadın kardeşi Abdülmecid Ünlükul abiyi, Halıcı Sabri gibi pek çok nur talebesi saffı evvel ağabeyleri tanımış. Yorgancı Mustafa Parlayan, Mehmet Gürbüz, Hasan Nevruz, Mustafa Özsoy, Mustafa Canelli… gibi daha pek çok ağabeylerle hizmetlerde bulunmuş. Konya’nın ilk Nur dershanelerinde kalmış, dışarıdan gelen Mustafa Sungur, Ali Uçar, Bayram Yüksel gibi çok ağabeyleri misafir etmişler, onlara hizmette bulunmuş. Bilahare çeşitli mevkilere gelmiş ülkemize hizmet etmiş pek çok abinin dershanelerde yetişmesinde emeği geçmiş. Konyalılardan fazla Konyalı idi. Konya’yı sever ve mübarek bir belde olduğunu söylerdi.
1960, 1980 ihtilal dönemlerinde takibata maruz kalmış, çok ağır şartlarda zindana atılmış, hakkında 163. maddeden ağır ceza talebiyle açılmış davalarda yargılanmış ve sonunda beraat etmiş amma Hz. Üstad ve saffı evvel nur talebeleri gibi o da medrese-i Yusufiyede çile çekmiş, maddi ve manevi pek çok mağduriyetler yaşamış. Belki böyle ağabeylerimiz diğer pek çok nur talebeleri namına bu çileye katlanmış ve diğerlerinin kurtuluşuna vesile olmuşlar ve böylece bunlar şimşekleri üzerine çekerken diğerleriyle hizmete devam etmiş. Yani onlar seçilmiş, diğerleri namına bu sıkıntılara katlanmışlar. Rabbim ecrini zayi etmesin mükâfatını lütfu keremiyle ihsan eylesin.
Ambalaj malzemeleri satışı yaptığı o küçük dükkanı daha sonra kapattı. Bölge temsilcisi olarak kar kış demeden, vasıtayla ve hatta gerektiğinde yaya olarak pek çok şehir kaza ve hatta köylere kadar hizmet mahallerine gitti. Oralarda dershanelerde kaldı, öğrencilerin her türlü halleri ve sıkıntılarıyla ilgilendi, kırgınlıkların, küskünlüklerin izalesine dershanelerin inkişafına ve hizmette şevke vesile oldu. Ulusal basında Yeni Asya’da ve Konya’da mahalli basında haftalık yazılar yazdı. Hizmetle ilgili yaşadıklarını, ülkemiz ve insanlık alemiyle ilgili duygu ve düşüncelerini paylaştı. Her zaman ölçü ve prensipleri Risale Nurlar oldu. Kliklere, çekişmelere, ihtilaflara dahil olmadı. Kendisine çizdiği Cadde-yi Kübra-yı Kur’aniye olan Risale-i Nur hakikatlerinden başka bir şey tanımadı. Vefat etmiş nur talebelerini anar, kabirlerini ziyaret eder, hayatta bulunan Risale-i Nur dairesinde hizmeti geçmiş, temayüz etmiş hizmet adamalarına önem verir, hürmet ederdi.
Hizmette çileler vs sıkıntılı haller karşısında belki bir hava değişimi, stres atmak manasında sporla ilgilenirdi. Gençliğinde futbol oynadığını söylerdi. Aslında bunu da özellikle gençlikle iletişim kurmaya bir vesile olduğu için, o kanaldan onları derse getirmek, cemaate, sohbete ısındırmak şeklinde görürdü. Bu kanaldan da çevresindeki insanlarla iletişim kurardı. Taklit de yapardı. Nükteyi severdi. Neşe adamıydı. İnsan psikolojisini iyi bilirdi. Allah vergisi yetenekleri vardı. Hizmette aşamayacağı engel yoktu. Hizmet noktasında hiçbir peşin hüküm tanımazdı. Hizmetin gereği ne ise kim olursa olsun iletişime geçer onu yapardı. “Yani vazifeni yap, vazife-yi ilahiye karışma” düsturu hayatında tatbik ettiği önemli bir prensipti.
İsmiyle müsemma yani Allah’ın dostu idi. Bizde çok emeği vardı. Sıkıldığımız daraldığımız zaman onu arar onunla moral bulurduk. Yaşama sevinci bulur, şevk alırdık. Hiç durmazdı. Bitmez tükenmez bir enerjisi vardı. Gaflet adamı değil, feraset ve basiret adamı idi. Hizmette çok prensipli titiz davranırdı. Son ana kadar aklında fikrinde zikrinde hizmet vardı.
Bu ramazanın ikinci yarısında Umre ibadeti ve ziyareti için Mübarek beldelere gitmek nasip oldu. Halil Ağabeyimizle irtibat halinde olduk. O mübarek yerlerde dualar ettik. Rabbim sıhhat afiyet versin, hizmette daim etsin diye. Bayram arifesi dönüş vardı. Bayrama bir kaç saat kala Konya’ya vasıl olduk. Bayramın ilk günlerinde telefonla görüştük. Evine ziyaretine geleceğimizi söyedik. Bekliyorum dedi. 19 Temmuz Pazar günü bayramın üçüncü günü saat 10 sıralarında Kabasakal Sitesinde 6. kattaki evine geldim. Balkona aldı. Sen temiz havayı seversin dedi balkona yaptırdığı camakeni açtı oturduk sohbet ettik çay ve kahvaltı ikram etti. Hurma zemzem gibi mübarek belde hediyelerini takdim ettim. Memnun oldu.
Yakın zamanda bir kriz geçirdiğini, rahatsızlandığını anlattı. Kendisini arayanları not aldığını onları tek tek arayıp teşekkür ettiğini söyledi. Vana gideceğim orada Hz. Üstadın mevlidi var hazırlıklarda bulunacağım dedi. Biz de dua ettik. Müsaade istedik. Kalkarken “Alem Çarşısı” isimli kitabını imzaladı ve hediye etti. Dairesinde çıkarken ayağında evin içinde giydiği terliği vardı. Şöyle bir baktı dedi olsun terlik de olsa seni aşağıya kadar inip uğurlayacağım. Gerçi Halil Ağabeyimiz her zaman böyle uğurlamaya dikkat ederdi (Hatta beni askere giderken, görev yerime giderken gibi durumlarda defalarca Konya merkezine oldukça uzak olan Otogara kadar gelip uğurlamış, hatta bindiğim otobüs garajı terk edip kaybolana kadar el sallamıştır). Ama böyle terlikle 6. kattan asansörle aşağıya inip uğurladığı hiç vaki olmamıştı. Heyhat meğer bizimle son kez görüşüp vedalaşıyormuş, yani hellalleşiyormuş.
Mekanın cennet olsun Allahın dostu Sevgili Ağabeyimiz. İnanıyoruz ki davasına bir ömür boyu sebkatle gönül verip her türlü çile ve zorluğa sıkıntıya katlanarak hizmet ettiğin Hz. Üstada ve onun has talebelerinin yanına gidiyorsun. Geride bıraktığın diğer eserlerin yanında, hayatını yazıp kaleme aldığın kitap haline getirdiğin Hz. Üstadımızın kardeşi, Arapçada deha derecesinde âlim, Mesnevi-i Nuriye ve İşârât-ül İ’câz’ın mütercimi Abdülmecid Ünlükul Ağabeyimizin yanına gidiyorsun. Bayramın mübarek olsun. Sen de sual meleklerine ezberinde bulunan nurlarla cevaplar vereceksin. Rabbim sorgunu kolay getirsin. Geride bıraktığın ailene, dostlarına sabır ve metanet versin. Ama biliyoruz ki birbirlerini Allah için sevenlere ayrılık yoktur. Sen bizimle, biz de seninle ezelden edebe inşallah beraberiz. Bizde çok emeğin var. İnşaallah Rabbimin lütf-u keremiyle bizim yapacağımız güzel hizmetler de senin hanene yazılacak. Kabirde derecen ve makamın daha da yükselecek. Vermek istemeseydi istemek vermezdi…
***
Eyüp Otman'ın "Ağabeyim Halil Uslu" şiirini okumak için TIKLAYINIZ
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.