Abdurrahman İRAZ

Abdurrahman İRAZ

Sudan'da yüksek adrenalin

Sevgili dostlar, Sudan'da yaşadığım bir rahatsızlık ve bu rahatsızlığı basit bir soğuk algınlığı olarak algılamam malesef teşhis-tedavi sürecini menfi etkilemiş ve ancak 10 gün sonra hastalığın beni bırakmaması üzerine doktora müracaatla yapılan tetkiklerde enfeksiyon kaptığım ve vucuda yayıldığı anlaşılmıştır. Değerli dost uzman Dr. Said Çeleğen beyefendiye tedavi sürecinde güsterdiği yakın alaka için teşekkür ederken, bahse konu nedenden dolayı Sudan ile ilgili nefis haberlerin size gecikmeli olarak ulaştırdığım için af etmenizi ve dua etmenizi rica ediyorum.

Şubat ayının 21'inde THY ile Sudan’ın başkenti Hartum’a gitmek üzere yola çıktık. Yine vazgeçilmeyen dost Said Özadalı ve mahdumu Ömer Faruk ile birlikte. Havaalanında yalnız olmadığımızı anladık. Yurtdışı hizmetlerle ilgilenen bazı arkadaşların yanında Dost tv'den Seyfettin Bulut hoca ile birlikte 7 kişi olmuştuk. 4,5 saatlik bir uçuştan sonra  gece saat 00.30'da Hartum havaalanına iniş yaptık. Sudan hakkında hiç bir bilgim yoktu, daha once gittiğim bazı Afrika ülkelerini düşünerek onlara benzeyeceğini düşünüyordum. Ve öyle bekliyordum. Havaalanına inince yanıldığımı hemen farkettim. Diğer gördüğüm Afrika ülkeleri havaalanlarıyla kıyaslanmayacak kadar modern bir havaalanı vardı Sudan'ın. Hele alandan çıkıp Hartum caddelerini görünce tamamen farklı bir ülkeye geldiğimi farkettim. Afrika şartlarında gayet modern sayılacak caddeler, estetik ve şık binalar ve yemyeşil bir şehir olarak Hartum Afrikanın bir çok ülkesine güre 40-50 yıl ilerde görünüyor.

Yollar bir şehrin medeniyetinin aynasıdır. Hartum'un caddeleri çok geniş ve temiz, caddelerdeki araçlar da o seviyede sayılır. Evet çok fazla eski araç var ama bir o kadar da son model pahalı araçlar da var. Özet olarak ben nur medresesine varıncaya kadar kafamdaki Sudan imajı iyice düzelmişti, hele medreseye vardıktan sonra iyice rahatlamıştım. Sabah namazına 3 saat kadar bir vakit kalmıştı ertesi gün sabah 9'da da program vardı yatmamız gerekiyordu

Medresemiz her katında 5-6 geniş oda olan üç katlı büyük bir bina. Binanın üzerinde Arapça, Türkçe ve İngilizce olmak üzere üç lisanla “RİSALE-İ NUR MERKEZİ” yazıyor. Zaten alanda gümrük girişinde bize kefilimizi sorduklarında  “Merkez Risale-i Nur” dediğimizde problem kalmıyor hemen işlemlerinizi yapıp pasaportunuzu veriyorlar. “Merkez Risale-i Nur” resmi bir müessese. Aynı zamanda yaptığı faaliyetlerle bir hayli de itibar kazanmış. Hartum'da kaldığımız 10 gün boyunca kime "Merkez Risale-i Nur" dediysek mutlaka bilmiş ve tanımıştır.

Cumartesi sabahı saat 8.30'da beni uyandıran vakıf kardeşim Kasım, Trabzonlu. Ankara Eryaman'da dersane hizmetlerinde iken Sudan’a tayini çıkıyor. Kasım kardeş “abi kahvaltı hazır 20 dakika sonra çıkıyoruz” deyince neye uğradığımı şaşırdım. Fakat 20 dakikayı doğru değerlendirince de doğrusu tam yetti ve 20 dakika sonra kapıdaydım.

Hedefimizde Muaviye El Beriri merkezi varmış burası büyük bir hayır kurumu. Yaklaşık 15 kilometreden sonra vardık. 4-5 katlı bir yer üzerinde Arapça Muaviye El Beriri Merkezi  yazıyor. Bu merkezin bir kaç bölümünden biri de İslami eserler bölümü. İşte bu bölümün bulunduğu 3. kata çıkıyoruz. Geniş bir salon içerde 150 civarında hanım var. Kürsüde Ürdün'den Dr. Me’mun Carar, Suudi Arabistan'dan Seyit Muhammed El-mas ve Mısır Ezher Üniversitesi öğretim üyelerinden Dr. Eşref Abdelrafı var. Arkalarındaki afişte şöyle bir yazı var Arapça: “MUAVİYE  EL BERİRİ MERKEZİ VE RİSALE-İ NUR MERKEZİNİN BİRLİKTE TERTİPLEDİĞİ ‘MÜSLÜMAN KADIN VE MUTLU AİLENİN İNŞASI’ KONULU SEMPOZYUMA HOŞ GELDİNİZ."

Salona girip oturdum. Son konuşmacı Me’mun Carrar'dı ve biz ona yetiştik. Carrar, Risale-i Nur'da Bediüzzaman'ın kadına atfettiği kahramanlığı anlatıyordu. En güzel yanı ise hanımefendilerin, toplantıya interaktif katılmaları ve takdirlerini hemen bildirmeleri idi. Toplantı bitip soru ve cevaplar başladığında bütün hanımlar anlaşmışlar gibi tek bir şey söylüyorlardı. “Biz bu tür fikirleri ilk defa duyuyoruz. Bu toplantıların devam etmesini şiddetle istiyoruz.” Konuşmacılara “sizinle bu sohbetleri devam ettirmek istiyoruz” dediklerinde ise verilen adres netti: Risale-i Nur.

Bu toplantının saat 11.30'da bitmesi ve 15 dakika sonra başka bir yerde başka bir toplantının başlaması gerekiyordu. Oysa bizim oradan çıkmamız, öğle namazını kılmamız ve diğer toplantıya gitmemiz saat 14.00'ü bulmuştu. Yaklaşık 500 bayan açık havada 38 derece sıcakta güneşin altında tam 2 saat Humegra Halvethanesi önünde beklemişler. Bu sefer de Yemen'den Prof. Dr. Necip Es Sudi, Lübnan'dan Dr. Nebil Şandır ve Antalya'dan Doç. Dr. İdris Görmez hoca konuştular. İki saatlik konuşmadan sonra ayrılınca bayanlar mutlaka mahallerinde bir medrese açma sözünü alarak bizi saldılar. Hemen gitmemiz lazım zira akşam çok önemli bir toplantıda olacağız. Sudan'ın büyük alimleri toplanacak ve bizim alimlerimiz de onlara Risale-i Nuru anlatacaklar.

Akşam saat 19.00'da Sudan alimleri heyeti merkezinin geniş bahçesindeyiz. Yaklaşık 200 kişi var ve bu insanların kısmı azamı Sudan'ın önemli alimleri. Sudan Anayasa Mahkemesi Başkanı, İslam Üniversitesi rektörü ve Sudan Alimler Heyeti reisi en önde oturanlar arasında. Herkes yerini alıp oturduktan sonra programı takdim eden zat “Türkiye'den gelen nur talebeleri, Risale-i Nur'a göre İttihadı İslamın nasıl olacağını bize anlatacaklar” sedi ve sırasıyla 
Dr. Memun Carrar (Ürdün)
Dr. Eşref Abdelrafı (Mısır)
Dr. Nebil Şandır (Lübnan)
Dr. Necib Essudi (Yemen)
Seyit Muhammed Elmas (S.Arabistan)
Ahmet Mustafa (Mısır)
Adem Eryiğit (Türkiye Iğdır Üniversitesi) ilim adamlarını çağırarak Risale-i Nura gore İttihadı İslam nasıl olmalıdır sorusuna cevap arandı.
 
Yaklaşık 3 saat süren toplantının sonunda söz alan Sudan Umdurman İslam Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hasan Abbas Hasan, Sudan alimler heyeti başkanı Muhammed Osman Salih ve Anayasa mahkemesi başkanının konuşmalarının ana fikri aynı noktada birleşiyordu. Nur talebelerini Risale-i Nurlarla Sudan'da görmenin sevincini anlatıyorlardı. Saat gece 24 gibi medreseye geri döndüğümüzde Başta Fevzi Allahverdi ağabey olmak üzere herkesin yüzende aynı parıltı, aynı sevinç ve aynı nurun izi vardı.
          
Ertesi gün 23 Şubat Umdurman İslam Üniversitesinde biri saat 11'de diğeri saat 12'de olmak üzere iki tane toplantı yapılacak. Saat 11'deki toplantı Usuluddin Fakültesinde erkeklere yapılacak. Önce oraya gittik. Yaklaşık 1000 kişilik anfi tiyatro salon tamamen dolmuş. Buranın konuşmacıları,
-Seyyit Muhammed Elmas
-Eşref Abdel Rafı
-Said Özadalı
-Adem Eryiğit

Konuşmacılar ümmetin uyanmasında gençlerin rolünü anlatacaklar. Bu toplantıda ben ancak açılışını  bekledim. Zira diğer toplantıya yetişecektim. Fakat daha sonra gelen haberde çok faydalı ve tesirli bir toplantı olduğunu, bu toplantıda Gençlik Rehberi'nin tanıtıldığını ve çok alaka gördüğünü, özelllikle Said Özadalı'nın Bediüzzaman'ın “bizim düşmanımız cehalet, zaruret ve ihtilaftır. Bu üç düşmana karşı sanat, marifet ve ittihad silahı ile cihad edeceğiz” sözünü şerh ettiğini ve bunun da çok beğeni aldığını bilgisi bizi ziyadesiyle memnun etti. Bu toplantının açılışından sonra biz Umdurman üniversitesinin kız bölümüne gittik. Dr. Memun Carrar, Dr. Nebil Şandır ve Dr. Necib Essudi ile birlikte dekanlığın kapısında bizi dekan Prof. Dr. Hacer Ali Mahmud Behit hanımefendi karşıladı. Oradan da toplantının yapılacağı salona geçtik. O gün Sudan Kültür günü de olduğundan büyük bir organizasyon yapılmış, şehrin belediye başkanı ve milletvekilleri de var. Misafirlerle beraber yaklaşık 2000 genç kıza Risale-i Nur ve gençlik konusu işlendi. İman ve gençlik başlığı altında. Sosyal medyada paylaşmıştım hayatımda bu kadar genç kızı bir arada ilk defa görüyordum. Mükemmel bir şekilde tamamladık oradaki paneli. Sonra üniversitenin bahçesinde açılan kermes ve milli üretimler sergisini dolaştık.

Dekan hanımefendinin odasına geçtiğimizde Prof. Dr. Hacer hanımın bizi belediye başkanı ve milletvekillerine takdimi vardıki başımız göğe erdi. Gerçekten çok heyecanlanmış, çok gururlanmıştık. Nurları tanıtması,  mahiyetini izahı, muhteviyatından bahsi kendisinin ne kadar bilge bir alim olduğunun izahıydı doğrusu. Sonra resmi zevat izin alıp çıktılar. Hacer hanım “biz bize kaldık rahat outrun” dedi. Şaşırmıştık Risale-i Nur kendi vatanında hakkettiği bu saygıyı, bu muhabbeti bulamıyordu fakat Afrika'da alimler kendini ve rabbini tanıyan alimler Risale-i Nuru da tanımaya başlamıştı.

Biraz muhabbetten sonra ve erkek bölümündeki panelist arkadaşlarımızın da gelmesinden sonra bu sefer de Sudan devletinin ar-ge merkezi ile yine Risale-i Nur merkezinin birlikte tertipledikleri “Üstad Said Nursi ve ırkçılıkla mücadelesi” ismindeki panele katılmak üzere biraz özel bir mekana götürdüler oradada güzel bir anfi tiyarto vardı.
Dr. Memun Carar
Dr. Eşref Abdulrafı
Seyid Muhammed Elmas
Dr. Necip Sudiy
Dr. Nebil Şandır, bir gece once anlaştıkları gibi Risale-i Nurda geçen ırkçılıkla ilgili konuları yaklaşık 200 kişilik kim olduklarını bilmediğimiz ve bize devlet memuru olduklarının söylendiği bir kalabalığa okudular, anlattılar.

Sevgili dostlar inşaallah perşembe günü Harb okulu, Harb akademileri, Harb akademileri mühendislik bölümü ve savunma bakanlığındaki toplantıları anlatacağım.
SAADET VE MUHABBETLE KALINIZ.

Foto Galeri için TIKLAYINIZ

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum