Suriye politikası

“Dahilde silah çekilmez”, “dahilde cihad başka, harice karşı cihad başkadır”  hakikatleri Güneş gibi düşünce dünyamızı aydınlatıyor.

Bir kez daha görüldü ki, bu asırda maddi kılıçlar kınından çıkarılmamalı manevi kılıçlar çekilmeli, manevi tahribata karşı manevi tamirat gerekli.

İşte Suriye, çekildi de ne oldu, gelinen nokta içler acısı, “Esed’in gitmesi şartıyla diyaloga hazırız” diyen bir muhalefetle karşı karşıyayız.

Yani bundan şu anlaşılıyor. “Esed zulmün sembolü oldu, onun mutlaka gitmesi lazım, ama askerleri Suriye’nin askerleridir. Yeni Suriye’yi elbette birlikte kuracağız” deniyorsa;

O halde neden bu kadar kan döküldü ve bu kadar can alındı. Madem sonunda aynı toplumun fertleri o ülkenin geleceğini belirleyecekti o halde bir eksik bir fazla ne fark eder. Esed gibi, belki daha katı yürekli binlerce zalim devletin derin mahfillerinde zulme devam edecektir. Kısacası bu iş demokratik kurallarla yapılsaydı daha iyi olmaz mıydı? Yüz binlerce masumun canı malı, ırzı ve namusu pay-ı mal olmadan olsaydı daha doğru olmaz mıydı?

Demek ki, silah çekmek kolaymış ama bu silahı tekrar kınına sokmak gayet zormuş. “Şimdi ayıkla bakalım pirincin taşını.” Bu kadar karıştırdıktan, kin ve nefret ektikten sonra, tekrar sulh ve sükûna nasıl geçeceksin. Halkları birbirine kardeş ve dost yapmak öyle kolay mı? Benim kızgınlığım muhalefete değil elbet asıl onları bu duruma düşüren yönetimedir. Ama bir hakikat da var ki, bu zamanda müspet hareket tarzı her zaman ve her yerde geçerlidir.  

“Kaza yapan şoföre yol gösteren çok olur” demeyin. Zira biz Risale-i Nur sayesinde yüz yıldır bu hakikatleri haykırıyoruz.

Bu konuda Hükümet de iyi bir imtihan vermiş sayılmaz. Dış politikada, İslam dünyası nezdinde kazandıkları haklı saygıya zarar verdiler. Taraf olmak ve silah çekilmesini hoş görü ile karşılamak hatta politik destek vermekle muhalefete bir şey kazandırmış olmadılar.

Bir yanlışı çok kişi destekliyor diye o yanlış “doğru” olmaz.

Bu olaydan da anlaşılıyor ki, şer güçleri bir devletle sınırlı kalmamaktadır. Derin mahfiller ahtapot gibi bütün dünya ülkelerinin içlerinde damarlarına kadar sirayet etmiş bulunuyor.

Bu gün Çin’in, Rusya’nın, İran’ın ve diğer bir takım ülkelerin Esed zulmüne destek vermeleri tesadüfî değildir.

Peygamber Efendimizin (asm) “o şahsa rast gelirseniz onunla siyasetle mücadele edilmez” talimatı bir mü’cize-i peygamberidir. 1400 sene önce bu günü görmüş ve bu günün deccallarına karşı ümmetine nasıl davranması gerektiği hususunda yol göstermiştir.

Bu emre ne kadar sıkı sarılırsak o denli rahat ederiz ve başarıya ulaşırız. Aksi takdirde her hareketimiz günah kazandırmaktan başka bir işe yaramaz.  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
12 Yorum
  • A.Yaşar / 18 Şubat 2013 Pazartesi 07:50

    Aziz kardeşim Nureddin bey'in, başta peygamberimiz ve onun bu asırda takıpcisi olan risale-i nur 'un müsbet metodunu nazara vermesi ve çarenin o oldugunu ifade etmesi çok nefis bir tesbittir. Allah razı olsun.

    Yanıtla (0) (0)
  • Özdamar / 18 Şubat 2013 Pazartesi 09:50

    Risale-i Nurlar yeni değil ki.Hükümetin uyguladığı Suriye politikası da yeni değil.Bu yazının yazılacağı zaman suriyeli muhaliflerin silahlanmaya başladığı zaman olmalıydı.Ve Hükümetin muhalifleri savaşa teşvik ettiği zaman olmalıydı.Türkiyenin Suriye politikasına kim bilerek yada bilmeyerek taraf olmuşsa vebal altında kallmıştır.Bu nedenle yazınızın zamanı çoook geeeeç!

    Yanıtla (0) (0)
  • Hilmi ÖDEMİŞ / 18 Şubat 2013 Pazartesi 11:39

    "Faraza, şu devletin yarı milleti, pahasında verilse idi gene erzân ve zulmetle beraber yansa idi gene ucuz!" (MÜNAZARAT)

    "Fakat, vâesefâ ki, muhît-i zamânî ve mekânînin tesiriyle, hilâfet saltanâta inkılâp edip, istibdat bir parça hayatlandı. Tâ Yezid zamanında, bir derece kuvvet bularak, başını kaldırdığından, İmam Hüseyin Hazretleri hürriyet-i şer'iye kılıncını çekti, başına havâle eyledi" (MÜNAZARAT)

    HZ.HÜSEYİN HÜRRİYET KILICI İLE YEZİD'E KARŞI ÇIKTIĞINDA HATA MI ETTİ? DAHİLDE KILIÇ ÇEKMİŞ Mİ OLDU? ESAD'IN YEZİD'DEN NE FARKI VAR?

    Yanıtla (0) (0)
  • M. Nuri Bingöl / 18 Şubat 2013 Pazartesi 11:54

    " Zulme edna bir meyil göstermenin" bile ateşe yanaştırdığına iman eden ve Üstad'ından bu dersi alan insanların bu nevi yorumları beni şaşırtıyor. " Alem-i İslam'a indirilen darbeleri ilk evvel kalbimde hissediyorum." beyanına muhatap insanlar - eğer yetkili mevkide iseler; devlet ve hükumet başkanı gibi- gereğini -makul olarak- yapmazlarsa İnd-i İlahi'de mesul olmazlar mı?

    Yanıtla (0) (0)
  • Serhad Akdoğan / 18 Şubat 2013 Pazartesi 14:42

    “Esed’in gitmesi şartıyla diyaloga hazırız” diyen bir muhalefetle karşı karşıyayız." sözlerinden daha makul ne olabilir? Tabii ki bir savaş ilanihaye sürüp gidecek değil, mümkünse eğer "diyalog"a açık olmak, savaştan önce de anlaşma yollarını zorlamak şiarımız değil mi? Muhterem Başbakan'ımızın içsavaşın başlamasından önce - Muh. Davutoğlu'nun da anlattığı gibi- anlaşma yollarını Esed'e açması gibi...

    Yanıtla (0) (0)
  • Mustafa Kaplan / 18 Şubat 2013 Pazartesi 21:32

    Suriye halkı eline silâh alarak sokağa çıkmadı ki; en tabií haklarını istedi. Rejim ise üzerlerine kanla yürüdü. İnsânlar da canlarını ve haklarını müdâfaaya mecbûr kaldılar. Türkiye ise bu mes'elede en doğru olana yapmaya çalıştı; ama zálim Esed'in yardakçısı İsrail ve hempâları yüzünden yalnız kaldı. Şapla şekeri karıştırmak yerine, hürriyet mücâdelesi veren erkeklere hîç olmazsa duá etmeyi bilmek gerek. Eğer bu ülkede "zarûret"derecesine çıksa idi, "yüz Menemen" gibi patlayacağını Üstâd Hazretleri söylemiyor muydu? Makámları biribirinden ayırd etmek durumundayız.

    Yanıtla (0) (0)
  • Serhat Akdoğan / 19 Şubat 2013 Salı 00:23

    Mustafa Bey'in yorumuna aynen katılıyorum.

    Yanıtla (0) (0)
  • İbrahim Halil / 19 Şubat 2013 Salı 11:20

    Akrabalarımın bir kısmı suriyede ve suriye'ye sınır bir ilçede yaşıyorum. Aslında her şey göründüğü gibi değil bu savaş Esad karşıtı ve esad taraftarlarının başlattığı bir savaş. Bir tarafta pakistan ve afganistandan gelen muhalif kuvvet dediğimiz ve her gün Türkiye'ye girip çıkan lojistik destek alan paralı askerler diğer taraftan İran ve Rusyadan destek alan zalim esad güçleri, bir annenin bir evladı esad tarafında diğeri muhalifler savaşında iki tarafda cami bombalarken Allahu ekber diyor. Bu savaş en çok İsrail zalimine yarıyor, bizim hükümet bence süreci iyi yönetemedi barış yolunu tercih etmedi, esad gitse ne olacakki süriye parça parça olacak iç savaş devam edecek Allah rızası için bu kanın durması için dua edelim.

    Yanıtla (0) (0)
  • cemal özkaya / 19 Şubat 2013 Salı 13:54

    türkiye olarak esed gitsin üzerine bizi ateşe atanların oyunuyla politika yaptık. muhalif denilen kimselere topraklarımızı açtık. yani resmen taraf olduk. muhalif denenlerde dün esedin adamlarıydı.onlarda bir oyunun parçası oldular. zalimin zulmünden kaçanlara topraklarımızı açıp onları korumak başka, savaşan taraflardan birinin yanında bizi ateşe atanların emriyle olmak başka. o muhalifler masum öldürmüyormu? madem mazlumun yanında olmak lazımdı ıraka atılan bombalar incirlikten kalkan uçaklar tarafından atıldı. ona niye mani olmadık. zulme taraf olmak zulümdür. oy vermek başka şey yanlış yapıyorsunuz demek başka şey. oturduğumuz yerde katil olmayalım. barış çabalarına siyasi olarak destek vermeli ve arabulucu olmalıydık.yoksa silah sıkanlardan biri değil. oy verdik ya. bu politika iyi diyoruz. zulme direnen erkeklerin yanındayız diyoruz. valla siz bilirsiniz. televizyonda çerezle çay içerken katil olmayalımda!

    Yanıtla (0) (0)
  • ali yeşilkaya / 19 Şubat 2013 Salı 14:40

    yorumcuların sözleri "elhubbufilsiyaset"ten ibarettir.hükümeti "dindar" olduğu için desteklersen,zamanla onun her yaptığını da "dinden" gibi görürsün.onu eleştirmeyi de "dine" saldrmak gibi algılarsın.üstadın namazsız-oruçsuz demokratları desteklemesinin bir hikmeti daha.
    "müsbet hareket" mesleğinden ne anlıyoruz?yorumculara bakarsak üstad yanlış yaptı ama "kıyam için daha ne bekliyor?" diye soranlar haklıydı.ya da üstadın döneminde ülkede zalim idareciler yoktu.heryer gül gülistandı.
    müsbet hareket hizmetimizin temeli ve olmazsa olmazıdır.üstad abilere kurana elbastırarak "müsbet harekete sadakat" yemini ettirirdi,hem de defalarca.
    bu zaviyeden bakıldığında sadece suriye değil mısır,libya ve tunusta yaşananlar da yanlış bir "metoddur".oralarda zalimlerin devrilmiş olması usulün doğru olduğunu göstermez.biz müsbet hareketle mükellefiz, neticelerin ne olacağı bizim vazifemizde dahil değil.
    netice üzerinden değil,metod ve usul üzerinden yürümeliyiz.üstadı "mehdi" ya

    Yanıtla (0) (0)
  • Mustafa Kaplan / 19 Şubat 2013 Salı 16:18

    Yorumcuların bir kısmını "el-hubbi fi's-siyâse" olmakla ithâm etmek de "el-bugzı fi's-siyâse" olmasını gerektirir. Bu fakir ise, yirmi küsûr senedir siyâsete tövbe etmenin huzúru içerisinde şahsí düşüncesini ifâde etmektedir ki, ithâmı kabûl etmiyorum. Bütün zálim Süfyânîlere ve zálim kâfirlere karşı inanç ve hürriyyet hareketlerini desteklemezsek bârî, nötr duralım. Zálimden yana gibi anlaşılacak sözlerden kaçınmak çok mu zor?

    Yanıtla (0) (0)
  • Ömer FARUK / 19 Şubat 2013 Salı 16:53

    Ali yeşilkaya kardeş doğru söylüyorsun "dindar" olduğu için desteklersen, zamanla onun her yaptığını da "dinden" gibi görürsün meseleyi çok güzel özetlemişsin Allah ebeden razı olsun. Bu gün başka hükümet iktidar da olsaydı suriye meselesi farklı konuşulurdu.

    Yanıtla (0) (0)