Abdulkadir MENEK
Suruç Katliamı ve Kenetlenme Zamanı
Suruç’ta patlatılan bombanın hedefi, hiç şüphesiz ki Türkiye’de tesis edilmeye çalışılan kardeşlik ortamı ve çözüm sürecidir. Çözüm süreci için çok büyük adımlar atıldı ve çok büyük bedeller ödendi. Hükümetin son yıllarda bu konuda gösterdiği irade ve tolerans, Cumhuriyet tarihinde emsali görülmeyen bir cesaret ve kararlılık numunesidir.
Ancak Türkiye’de çözüm sürecinin başarılı olmaması için çalışan ve bu konuda çok büyük emek harcayan bazı çevreler var. Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük projesi olan Çözüm Süreci başarıya ulaşırsa, son on yılda ekonomik olarak çok büyük engellere ve zorluklara rağmen büyük adımlar atan ve başarılar sağlayan Türkiye’nin zapt edilmesi mümkün olmayacak.
Bu ihtimal, bazı çevreleri ve ülkeleri hayli korkutmuşa benziyor. Bunun için de gizli açık çok büyük bazı senaryoların sahneye konduğunu anlamak, o kadar da zor değil. Son birkaç yılda Suriye’nin Rojava bölgesinde yaşanan gelişmelere, bu çerçeveden bakmak gerekir.
Bu alayın Rojava'daki olaylarla yakın bir ilişkisinin olduğu çok açık. PYD ile DAEŞ arasında süren kavgasının başka bir şekil ve surette Türkiye'ye taşınmak istendiğini ifade etmek için kâhin olmaya gerek yok. Yıllardır ülkemiz üzerinde çok çirkin bir oyun oynanıyor. Suriye ve Irak’ta yaşanan kahredici ve çok elim savaşın Türkiye topraklarına da taşımak için Uluslararası bazı güçler ve onların yerli taşeronları ellerinden gelen gayreti gösteriyorlar.
Kobanê’de meydana gelen olayları protesto etmek amacıyla yapılan çağrılar sonucu yaşanan ve ellinin üzerinde vatandaşımızın katledildiği 6-8 Ekim olaylarına, bir de bu açıdan bakmak gerekir. Fakat her şeye rağmen halkımızın derin sağduyusu ve feraseti, bu olayların daha fazla büyümesinin önüne geçiyor.
Türkiye Daeş’i terör örgütü olarak ilan eden ilk ülke olmasına rağmen, ülkemiz içinde başını Doğan Medyası, paralel medya ve HDP çevrelerinin çektiği malum çevrelerin bu konuda yaptığı dezenformasyon ve algı operasyonları, hız kesmeden devam ediyor. Bu propaganda özellikle HDP’yi destekleyen çevreler tarafından büyük oranda kabullenerek dillendirilmeye devam edilmektedir.
Kobanê’ye yapılan Daeş saldırıları sırasında sınırlarını bütünüyle açarak birkaç gün içinde yüz doksan bin insanı ülkesine kabul ederek kucaklayan ve her türlü insani yardımı yapan Türkiye değilmiş gibi, yapılan bu olumsuz propagandaların nasıl oluyor da bazı insanlar tarafından ısrarla ve inatla ifade edilmeye devam edildiğinin de bir muhasebesinin yapılması gerekir.
Kobanê’ye son birkaç ay içinde iki bin tırlık insani yardımın ve gıda maddelerinin Türkiye tarafından gönderildiğini herkes biliyor. Zaten bu bölgenin şimdilik dünyaya açılan tek kapısı Türkiye’dir ve başkaca bir bölgeden bu tür yardımların şu sıralarda gönderilme imkânı yoktur. Bütün bunlar ortada iken; yapılan propagandaların, belli çevreler tarafından oluşturulmaya çalışılan bir algı operasyonunun neticesi olduğu, herhalde şüphe götürmez bir hakikat olarak orta yerde bulunmaktadır.
Genel manzara böyle iken, Suruç'ta otuz bir vatandaşımızın hayatını kaybettiği ve yüz civarında kişinin de yaralandığı intihar saldırısının da, ülkemiz üzerinde oynanan çirkin senaryonun başka bir safhaya geçtiğinin işaretleri gibi görünüyor. Öncelikle bu çirkin saldırıyı şiddetle kınıyor, saldırıda hayatını kaybedenlere rahmet diliyor ve yakınlarına da başsağlığı dileklerimizi sunuyoruz. Ayrıca yaralıların da bir an önce sağlıklarına kavuşmalarını temenni ediyoruz.
Bu olayda Türkiye’nin her tarafından Kobanê’ye destek için Suruc’a gelmiş olan insanların hedef olarak seçilmiş olması da ayrıca çok dikkat çekici bir durumdur. Belki de bu saldırı ile hem olayların ve hem de acının, bütün Türkiye sathına yayılması hedeflenmiştir. Hem yetkililerin ve hem de vatandaşlarımızın son derece dikkatli olması gereken bir durum ile karşı karşıyayız.
Ayrıca terör ile mücadele etmenin ne kadar zor bir durum olduğu da, bu olay ile bir kez daha görülmüştür. Demek ki bugüne kadar alınan tedbirler, olayları önlemek için yeteli değildir. Diyarbakır’da yapılan HDP mitinginde patlayan bombaların da, ne kadar istismar edildiği göz önüne alınırsa, güvenlik güçlerinin bu konuda daha başka bazı tedbirleri alması gerektiğinin de zarureti ortaya çıkmış bulunmaktadır.
7 Haziran seçiminin ardından yeni bir hükümet arayışlarının yoğun bir şekilde devam ettiği bir ortamda, huzurumuzu bozmak için, uluslararası şer güçlerinin ve onların yerli maşalarının yeni saldırı ve provokasyonlarına karşı herkesin uyanık olması gerekir Hep beraber neler yapılabileceğinin muhasebesini yapmamız gerekir.
Kobanê'de meydana gelen olaylardan büyük oranda etkilenen, birçok provokasyona sahne olan ve adeta kaynayan bir kazan niteliğine bürünen Suruç'ta da yeni bazı olayların önüne geçme ve bu ilçeyi ‘’Türkiye’nin Kobanê’si’’ yapmak için ortaya çıkabilecek muhtemel gayretlere karşı da çok dikkatli olunmalı ve gerekli tedbirler alınmalıdır.
Kirli eller tarafından gerçekleştirilen bu katliam, en çok Türk ve Kürt kardeşliğini ve beraberliğini istemeyen çevreleri sevindirmiştir. Bunların da başında hiç şüphesiz, koltuğunda biraz daha fazla oturmak için yüz binlerce insanı gözünü kırpmadan öldürtmekten çekinmeyen Esed ve O’na destek olan Türkiye düşmanları gelir.
Suruç'taki saldırının, Türkiye'deki iç barışa, huzura ve kardeşliğe karşı yapılan büyük bir saldırı olduğunu hiç kimse akıldan çıkarmamalıdır. Bu tür olaylar, toplumda çözülmeyi tahrik etmek, husumet ve nefret duygularını yaygınlaştırmak için yapılan stratejik suikastlardır. Bunlara karşı, bizler de Kürt ve Türk olarak topyekûn bir millet olmanın bilinci ile daha fazla kenetlenmek ve kucaklaşmak zorundayız. Bu provokasyonlara karşı verebileceğimiz en güzel cevabımız bu olmalıdır.
Suruç katliamını bahane ederek ortalığı karıştırma ve olayları tahrik etme gayretlerinden herkes vazgeçmelidir. Özellikle sorumluluk mevkiinde bulunan siyasi partilerin yetkilileri, sözlerine ve eylemlerine azami dikkat etmek zorundadırlar. Aksi halde çıkabilecek bir yangın, herkesi yakar. Bu ve benzeri olayları, Türkiye devleti ve hükümetiyle ilişkilendirme gayretleri çok çirkindir.
Bu coğrafyaya savaş ve fitneyi yerleştirmek için büyük mesai sarf eden şer güçlere karşı, Türk, Kürt ve Arap milletleri olarak kenetlenmek mecburiyetindeyiz. Bizi bu topraklarda bin yıldan fazla bir zamandır bir arada ve kardeşçe yaşatan İslam’ı ve İlahi emirleri, değişmez ve ebedi rehber haline getirmekten başkaca çaremiz yoktur.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.